“Milleti yaşat ki devlet yaşasın”
Bu cümleyi son zamanlarda çok sık duymaya başladık.
Gerçekten Millet mi yaşıyor yoksa devlet mi yaşıyor? Acaba bu sorunun cevabını ne kadar sorguluyoruz?
Yıl 2006:
Devletin geliri: 173 milyar 483 milyon TL
Yıl 2016:
Devletin geliri: 554 milyar 140 milyon TL
Aradan geçen on yıllık süre zarfında, devletin gelirleri ve giderleri yaklaşık olarak 2,2 kat artış göstermiştir. Oysa aynı süre zarfında ülkede genel fiyat artışları yüzde 118 oranında artmıştır.
Yani kabaca fiyatlar 1,2 kat artarken, devletin gelirleri ve giderleri 2,2 kat artış göstermiş.
***
Doğal olarak ekonomik büyümeden devletin pay aldığını düşünürüz. Elbette ekonomi büyüdükçe devlette bu büyümeden payını alacaktır.
Ama burada şu sorun var: 2006 yılından 2016 yılına GSYH hesabı iki kez revize edildi. Yani GSYH hesabına her iki revize ile yeni meblağlar eklendi. Mesela 2015 yılı GSYH hesabı aslında 1 trilyon 953 milyar TL ediyordu. Oysa yeni hesaplama yöntemi ile aslında 2015 yılı GSYH’nın 2 trilyon 338 milyar lira olduğunu ilan ettik.
Her nedense GSYH hesaplarının revize edilmesinde ek artışlar son yıllarda daha yüksek çıkıyor. Mesela 2015 yılı GSYH tutarı 385 milyar TL artarken (%19,7), 2006 yılı GSYH tutarı sadece %4,1 artışla 758 milyar liradan 789 milyar liraya çıktı.
Son revize öncesine göre;
2006 yılında GSYH’nın yüzde 22,9’u kadar gelir toplayan devlet, 2015 yılında gelir toplama oranını yüzde 24,7’ye çıkarmış oluyor. Kısaca GSYH hesabına göre devlet ekonomik büyüklük dışında, yılda fazladan 45 milyar lira daha para almış durumdaydı. (Unutmayın ki bu sayılar sadece merkezi bütçe verileridir.)
Oysa yapılan GSYH revizyonu ile;
2006 yılında GSYH’nın yüzde 22,0’si kadar gelir toplayan devlet, 2015 yılında gelir toplama oranını yüzde 20,7’ye düşürmüş oluyor. Böylece devlet eski seriye göre 45 milyar lira fazla para topluyor gözükürken, yeni seride 51 milyar daha az para toplamış görülüyor.
Bütün hüner yeni bir milli gelir hesaplama yöntemi ile değişmiş oluyor. Ama bu tablo yine de devletin gelirlerinin enflasyondan yaklaşık iki kat daha fazla arttığı gerçeğini örtmüyor.
KAÇ VERGİ PAKETİ!
Şimdi kendimize bir soru soralım. Acaba AK Parti hükümetleri dönemlerinde kaç vergi paketi açıklandı?
Daha bu yılın başında yeni vergiler devreye giriyor. Ama ben asıl şu soruyu sormak istiyorum: Bu vergi paketleri daha çok hangi gelir grubuna yönelik oldu?
Mesela rant vergilendi mi?
Mesela atıl servet vergilendi mi?
Bugün iki ortak şirket kursa, aslında her ikisi de küçük ortak konumuna düşüyor. Çünkü her kurulan şirketin en az yüzde 35 peşin ortağı devlet... Kalan paylar iki ortak arasında dağıtılıyor.
İstihdam vergilerine bakın. Asgari ücret net: 1.404 lira ama brüt: 1.777 lira. Oysa işverene maliyeti 2.088 lira. Acaba buradaki brüt nedir? İşveren bir asgari ücrette bile yüzde 48 devlete ödemede bulunuyor. Oysa maaş tutarı azıcık daha arttığında bu oran yüzde 65’lere kadar çıkıyor. İstihdam üzerinden alınan vergiler ile bu ülke nasıl kalkınacak?
Net söyleyeyim: Türkiye şartlarında istihdam vergileri asla ve asla yüzde 40’ı geçmemelidir.
Dün “Tersine reform dönemi” diye yazdım. Demirel vari seçim dönemlerine geri döndük: Şimdi 850 bin taşeron işçiyi de kamuya ilave ediyoruz.
2017 yılında 163 milyar lira (45 milyar dolar) kamu personel ücreti ödeyeceğiz. Yeni kadrolarla kamu personel ödemesi nereye çıkacak? Acaba yeni vergiler nasıl olacak? Kim yeni vergileri nereden ödeyecek?
Yoksa açık bütçeler dönemine geri mi döneceğiz?
“Genel Devlet Dengesi” diye bir veri var. Defalarca yazıyorum: Devlet 2002’de ekonominin %31,0’ini işgal ediyordu. Onca özelleştirmeye rağmen devletin büyüklüğü %41,0’e ulaştı.
Acaba başlıktaki cümlenin gerçeği sakın “Devleti yaşat ki Millet yaşasın” olmasın...