Önce verdiklerini alacaklar sonra enflasyonla mücadele
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek henüz ekonomi programını açıklamadı. Yine yeni Merkez Bankası Başkanı da faizleri piyasa beklentilerinin altında artırdı ve ardından arka kapı satışını durdurduğu yetmezmiş gibi piyasada doğrudan alıma geçerek kurların hızla yükselmesine zemin hazırladı. Bütün bu yapılanlar günübirlik adımlar mı yoksa uzun vadeli planlı bir program mı hayata geçirildi? Henüz bilinmemesine rağmen işaretler çok önemli bir sürecin başladığını gösteriyor. Buna göre ilk aşamada emekli-memur ve asgari ücrette seçim nedeniyle verilenler yüksek enflasyonla geri alınacak ve ardından enflasyonla mücadele başlayacak.
Ekonomide yeni yönetim belli olmasına rağmen henüz nasıl bir yol haritası izleneceğine dair bir program kamuoyuna açıklanmadı. Oysa seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan Mehmet Şimşek ile görüşmeler yapmış ve Şimşek’in AK Parti’nin ekonomi programına katkılar verdiğini açıklamıştı. Yani Mehmet Şimşek’in seçim sonrası ekonominin başına getirileceği güçlü ihtimaldi ve gerçekleşti. Ama henüz Mehmet Şimşek’ten seçimlerin üzerinden 1 ay geçmesine rağmen bir program gelmedi. Herkesin beklentisi gerçek programın Eylül ayında Orta Vadeli Program şeklinde açıklanacağı yönünde... İyi ama o güne kadar ekonomi rotasız şekilde mi yönetilecek?
Hiç sanmıyoruz.
Seçimlerden hemen sonra Merkez Bankası Başkanı değişimine de gidilerek Şahap Kavcıoğlu yerine Hafize Gaye Erkan atanmıştı. Yeni Merkez bankası Başkanı yönetiminde Nass... politikasından dönüleceği ve faizlerin artırılacağı da kesinleşmiş gibiydi. Fakat faizlerin ilk aşamada nereye kadar artırılacağı bilinmiyordu. Enflasyonun ve mevduat faizlerinin yüzde 40 seviyelerine geldiği yerde faizlerin de ilk aşamada yüzde 25’lere çekileceği bekleniyordu. Fakat sürpriz şekilde Merkez Bankası faizleri yüzde 15’e çekerek beklentilerin oldukça altında bir faiz artışına gitti. Piyasalarda ise Merkez Bankası’nın bu hamlesine bir anlam verilemedi. Ve sonrasında zaten yükseliş içinde olan kurlar daha da yükseldi.
İkinci tur seçimlere TL karşısında 19,70 liradan işlem gören dolar nihayetinde bir ay içerisinde yüzde 30’u aşan yükselişle 26,0 liranın üzerine çıktı. Herkesin sorduğu soru aynıydı: Merkez Bankası enflasyonla mücadelede neden elini beklentilerin çok altında bir faiz artışı ile çekimser tuttu?
Sonra gelen veriler işi daha da karmaşıklaştırdı. Merkez Bankası’nın arka kapı satışlarını kapattığı anlaşıldı. Yani 2019’dan beri kurları dengede tutmak için ülkenin bütün döviz rezervini arka kapıdan satan Merkez Bankası bu politikasını bitirmişti. Hatta burada bir ayrıntı daha dikkat çekiyor: Eskiden Merkez Bankası ihracatçılardan döviz almazdı. Oysa şimdi ihracatçıların dövizlerinin en az yüzde 40’ını Merkez Bankası alıyor. Yani piyasaya ve dolaylı olarak ithalatçılara kalan döviz çok ama çok daha sınırlı oluyor. Merkez Bankası ihracatçıların dövizini aldığı gibi piyasadan doğrudan da döviz alımına geçtiği anlaşıldı.
İris Cibre sosyal medya paylaşımında 16-26 Haziran arası rezervlerdeki iyileşmenin 10,2 milyar dolara ulaştığını ve bu artışın sadece KKM ve ihracattan olmayacağını, MB’nin alım da yaptığını açıkladı. Yine MB verileri üzerine önemli açıklamalar yapan “e507” hesabından ise yapılan paylaşımda “23.06.2023 Cuma TCMB net alımı +1.92 milyar dolar ve son 8 işgünü toplam alımının +11.93 milyar dolar olduğu” bilgisi paylaşıldı.
İşin özetini söyleyelim: Merkez Bankası faizi çok düşük oranda artırarak adeta kurlarda yükselişe zemin hazırladı. Hatta yetmedi ihracatçılardan gelen dövizden piyasaya vermezken ek olarak piyasadan döviz alımına da geçti.
O zaman soru şu: Yeni ekonomi yönetimi kurlarda yükselişi neden istiyor ve neden destekliyor?
***
Önceki akşam Halktv’de Erdal Sağlam önemli bilgiler paylaştı. Emekliye ve memura verilen ücret zamlarına karşılık Bütçe’nin gelire ihtiyacı olduğunu ve bu gelirin önemli kısmının enflasyon yolu ile alınmaya çalışılacağını açıkladı.
Birkaç gündür aklımı kurcalayan sorunun cevabı tam da buydu. Yeni ekonomi yönetimi ilk aşamada enflasyonla mücadele gibi bir soruna odaklanmak yerine önce kaynak teminine odaklanıyordu. Kısaca emekliye ve memura verilen zamlara karşılık bütçenin bir dengeye oturması ilk amaç olabilir. Bu nedenle seçimlerde verilen ücret artışı vaatlerinin büyük kısmının derhal enflasyon yolu ile geri alınması hedeflenmiş oldu. Hatta asgari ücret zammı olsun, emekli-memur maaş zamları olsun bu oranların çok daha üzerinde bir enflasyonla geri alım programı uygulanıyor olabilir.
Verilen maaş zamları yüzde 30 seviyelerinde kalırken sadece kurlarda bir aylık artış bu oranın üzerine çoktan çıktı bile. Bu demektir ki, şu anda yüzde 40’larda seyreden enflasyonun sonbahara doğru yüzde 60’lara çıkması ve yıl sonuna doğru belki de yüzde 80-90’lara çıkması beklenebilir.
İşte tam bu sırada OVP yayınlanıp hem yüksek kur seviyesinden dış kaynak teminine zemin hazırlanmış hem de verilen tüm zamlar geri alınmış olduktan sonra enflasyonla mücadele başlatılmış olacak. Ama değindiğimiz gibi herşeyden önce verilenlerin geri alınması ve kurların yükselmesi gerekiyor. O nedenle şu sıralar MB hem faizi düşük tutarak kur yükselişine zemin hazırlıyor hem de doğrudan piyasadan döviz alarak kurları daha da sert yükseltmeye çalışıyor.
Enflasyonla mücadele için sanırız asıl zaman dilimi yerel seçimlerden sonra gelecek. Çünkü ödenmesi gereken bir fatura öylece ortalıkta duruyor... Sadece faturayı kimin ne zaman ödeyeceği bilgisi kamuoyuna açıklanmış değil.
EMEKLİ-MEMUR MAAŞ YÜKÜ 55,0
SGK verilerine göre bu yılın ilk dört ayında SGK’ya Hazine’den aktarılan tutar 222,2 milyar liraya ulaştı. Oysa geçen yılın toplamında SGK’ya aktarılan tutar 389,0 milyar liraydı. Mali verelere göre Nisan ayında EYT’nin ilk sonuçları gelmeye başladı ve emekli sayısında ve maaşında ödeme tutarı hızla arttı.
2022 yılının tamamında emekli sayısı 289 bin kişi artarken bu yılın ilk 4 ayında emekli sayısındaki artış 323 bin kişiye ulaştı. Bu demektir ki aylık emekli sayısı artışı 24 bin kişiden 81 bin kişiye yükselmiş oldu.
Ayrıca SGK’nın aylık gideri de ilk 3 ayda aylık 130-135 milyar lira aralığındayken Nisan ayında bu giderler 180,9 milyar liraya yükseldi. Bu da demektir ki, SGK’nın aylık gideri önümüzdeki aylarda önce 200 milyar liraya ve sonrasında EYT ödemeleri arttıkça daha da yükseğe çıkacak.
SGK’nın yanısıra memura ve kamu işçisine yapılan zamlarında eklenmesi ile Bütçe’den yapılan bu harcamaların gelire oranı geçen yıl yüzde 35,8’de kalırken bu yıl ilk dört ayda yüzde 55,0’e çıkmış oldu. Ve önümüzdeki aylarda bütçe gelirleri artırılmaz ise bu oran çok daha yüksek seviyelere çıkarak bütçe dengelerini alt-üst edecektir. O nedenle yeni ekonomi yönetiminin ilk çare olarak enflasyon yolu ile bütçe gelirlerini artırması hedeflenmiş oluyor.