Seçimi kim kazanacak?
Hazine Müsteşarlığının verilerine göre Aralık 2017 itibariyle dış borcumuz 453 milyar dolar. Bu borcun 316 milyar doları özel sektöre ait.
2018 yılında (Şubat-Aralık) toplam dış borç ödemesi 69,9 milyar dolar. Bu ödemenin ise 55,1 milyar dolarını özel sektör gerçekleştirecek.
2022 yılına kadar ödenmesi gereken dış borç tutarı 252 milyar 349 milyon dolar. Bu tutarın ise 45 milyar 314 milyon doları faiz ödemesinden oluşuyor.
Eylül 2017’de 1 dolar 3,40 TL ediyordu. Bugün ise dolar 4,65 liraya yükseldi.
Gelelim ikinci soruna;
Faizler bir türlü durmuyor. Burada Merkez Bankası faizlerini kastetmiyoruz. Piyasada kurda yaşanan yükseliş gibi, faizlerde de bir yükseliş yaşanıyor.
Geçen yılın Eylül ayında kısa vadeli tahvil faizi %11,7’lerdeydi. Dün bu oran %19,12’ye çıktı.
Kurda yüzde 40’a yaklaşan bir artış yaşanırken, asıl yükseliş yüzde 60’ın üzerindeki çıkışla faizlerde oldu.
Şimdi iki ülkeyi karşılaştırmaya geçelim: Türkiye & Arjantin
Trading Economics verilerine göre durum şu: GSYH: Türkiye 858; Arjantin 546 milyar dolar. Cari açık/GSYH oranı: Türkiye -5,5%; Arjantin -4,8%
Dış borç: Türkiye 453 ; Arjantin 233 milyar dolar. Dış borç oranı: Türkiye 53,0%; Arjantin 42,7%
Neden Türkiye’yi şimdi Arjantin ile karşılaştırdım? Çünkü faiz-kur döngüsüne bizden önce giren ülke Arjantin oldu. Ve geçen hafta Arjantin IMF’ye giderek ucuz kredi aldı. 50 milyar dolarlık IMF anlaşması imzalayan bu ülkede, artık yüzde 25,6 enflasyon ve yüzde 40,0 faiz oranı var.
Bu arada Arjantin’de resmi işsizlik oranı %7,2; bizde ise 10,6.
ANKETLER NE DİYOR?
Son dönemde yazılarımda sıkça şu noktaya vurguluyorum: Döviz ve faizde yaşanan bu sert dalgalanmayı sokaktaki vatandaş şu ana kadar bir film gibi seyretti. O vatandaşlara göre şu anda hava gayet iyi. Dışarıda çiçekler açıyor, böcekler ötüyor.
İyi ama ya girişimci ne durumda?
Şu anda kriz girişimcide.
Borcunu çevirebilecek mi? Döviz açığını nasıl kapatacak? Faiz giderini karşılayabilecek mi? Artan maliyetleri ürün fiyatlarına zam yaparak giderebilecek mi?
Kısaca girişimci küçülmeden, ya da iflas etmeden durumu kurtarabilecek mi?
İşte girişimcinin şu an yaşadığı krizi, sokaktaki vatandaş sonbaharda hissetmeye başlayacak. Onun için asıl kriz 2019’da.
İşini kurtarmaya çalışacak olan girişimci henüz kimseyi işten atmadı. Henüz ödenmeyen maaşlar kamuoyuna yansımadı. Hatta borçlar bile geçmiş birikimler nedeniyle şu anda ödeniyor.
Ama yarın ne olacak? İşte onu bilen yok...
Seçim anketlerinde benim dikkatimi oy oranları çekmiyor. Henüz krizi hissetmemiş, yaşamamış olmasına rağmen sokaktaki vatandaş bile ekonomiyi ilk sırada sorun olarak görüyor. İşsizlik, enflasyon gibi diğer verilerde eklendiğinde nerede ise herkes ekonomiye bakıyor.
SORUNLAR SÖYLEV ÖTESİ
Bir kere şu tespiti yapalım: Şu anda iktidar ekonomiye güven vermekte bir sıkıntı yaşıyor. Özellikle Londra ziyareti sonrası ve Blomberg söyleşisi, yabancı yatırımcılar nezdinde ülkemize olan güveni sarstı.
Hatta bir kenarda duran seçim sonrası düşüncelerimiz de var: 1- Merkez Bankası yönetimi ne olacak? 2-Yerli ve milli para birimi olacak mı; dövizler yerli ve milli paraya nasıl dönecek?
Masada epey soru bekliyor.
Herkes gözünü açmış çözüm modeli bekliyor. Ama iktidardan bir tane somut çözüm önerisi gelmiyor.
İktidarı bırakın muhalefetten de ciddi öneriler gelmiyor. Evet, biliyoruz ki OHAL’ın kalkması bile demokratikleşme anlamında önemli bir adım ve piyasaları rahatlatacaktır. Ama ya devamı...
Bugün ekonomi konusunda tartışmalar Türkiye’nin de IMF’ye gitmesi gerekiyor mu noktasına geldi. Halının altına süpürmeye başladığımız sorunları nasıl çözeceğiz?
Bugün bütün partiler devletin malını dağıtmak üzerinden siyaset yapıyor ama herkes biliyor ki, asıl faturayı seçimden sonra Millet ödeyecek. Bence asıl bu çıkmazı çözecek lider ve ekip seçimde öne çıkacak. Devletin kasasından para dağıtanlar değil devletin ve milletin kesesini toplayanlar kazanacak.