Ülke gidiyor ülke!
Seçimi kimin kazanacağı hiç mesele değil.. Yeter ki doğru politikalar uygulansın. Çünkü ekonomik ve sosyal sorunlarımız çok ama çok büyük.
Mevcut politikalar iki açıdan büyük yıkım getiriyor:
1-Finansal dengeler patladı patlayacak. Bankalardan döviz çekilmez hale geldi. Şu anda fiili olarak 80 öncesine döndük ama yakında resmi olarak da döneceğimiz nerede ise kesin. Döviz bulundurmanın yasak olduğu günleri hatırlayın...
Döviz dengemiz o dereceye vardı ki, artık ülkemiz için bir milli güvenlik sorunu olmaya başladı. Akkuyu Nükleer Santral’de ve BOTAŞ’da geldiğimiz durum ortada. Acaba Erdoğan-Biden görüşmesi sonrası Afganistan göçmenleri açısından doğu sınırlarımızın açılmasını hiç kendimize soruyor muyuz?
RT Erdoğan ne demişti: “Borç alan emir alır”
Demokrasimiz, hukuk sistemimiz çöktüğü için şeffaf ülkelerden yeterince borç alamıyoruz. Zaten CDS riskimiz 700’leri geçtiğinden dolara yüzde 11,0 faiz öder durumundayız.
Sisi ile neden görüştük ve seçimlerden sonra neden bir daha kucaklaşacağız? Acaba bu politik değişimin S. Arabistan ve BAE ile oluşan parasal ilişki ile bir ilgisi var mı?
Maalesef hızla Duyun-i Umumiye yolunda ilerliyoruz. Durum çok kritik.
Finansal dengeler seçime kadar Merkez Bankası’nın ve BDDK’nın sözlü talimatları ile ayakta duruyor...
Bu suni teneffüsle nereye kadar gideriz bilemiyorum.
Bunları zerre kadar seçime ilişkin yazmıyorum. Nasıl yorumlarsanız yorumlayın ama içimden şunu da diyorum: Bu enkaz ile Erdoğan devam etsin ve yüzleşsin.
Ama ülke sevdam, işini kaybedecek olanlar, evlatlarımız, torunlarımız aklıma geldikçe adeta patlıyorum.
Bütün olacak olanlardan o kadar korkuyorum ki... Keşke durumun ciddiyetine varılsa diyorum.
***
Diyorlar ki “Sen 2015 yılından beri büyük krizler, büyük bunalımlar vs vs hep karamsar yazıyordun. Ne oldu, bak ekonomi gayet iyi”
Bunu düşünenlere ne diyeyim! Türkiye gibi bir ülke bu hale nasıl geldi. Daha ne olsun... Sadece bir örnek vereceğim: Türkiye 5 yılda ortalama olarak çalışabilir nüfusunun yüzde 8,0’ine iş yaratıyordu. Son 5 yılda bu oran yüzde 3,6’ya düştü. Yani Başkanlık Sistemi sonrası eskisi gibi olsaydı 2018-2023 döneminde 5,1 milyon istihdam yaratmamız gerekirken 2,3 milyon istihdamda kaldık. Enflasyon, yoksulluk vs hiç saymıyorum. 2,7 milyon kişi iş bulması gerekirken iş bulamadı...
Gelelim ikinci büyük soruna:
2-Devlet olarak çöküyoruz:Türkiye içten içe yanıyor ve içten içe çöküyor. Orta sınıf çöküyor, yolumuza taban sınıfın yön vermesi ile gidiyoruz.
Eğitimsiz göç alıyor, eğitimli göç veriyoruz.
Gençler işsizlik kampı olan boş boş üniversitelerde hayat boyu vasıfsız kalacak şekilde yetiştiriliyor.
Eğitim kalitesi düştü, bilim ve teknoloji üretemiyoruz.
Dini söylemlerin, orta-çağ isteklerinin hakim olmaya başladığı bir döneme girdik.
TÜRKİYE BÜYÜK BİR YAPISAL ÇÖKÜŞ yaşıyor. Kurumlar çalışmıyor, kurallar işlemiyor, liyakat yerine itaat ile yönetilen bir ülke olduk.
Bu yapısal yıkımın maliyetini 10-20 yıl sonra asıl ödeyeceğiz. Ve bu maliyeti bugünün gençleri asıl ödeyecek. Ufku gördüğünüzde asıl bundan korkuyorsunuz. Arjantin ve Venezuela’ya bakın derim.
***
Bakın geriden çocuk gelmiyor; doğum sayısı 1 milyona düşerken ölüm sayısı şimdilik 500 binlerde.
Herkes emekli ve kimse çalışacak durumda değil. Ucuz işgücünü göç ile alıyor ve bunun sonucunda ülke çalışanı da kazanamıyor.
Ya bırakın bunları; dün verdiğim rakama bakın. Son 5 yılda oluşan yeni seçmenin yüzde 20’si kadar parayla satılmış yabancı seçmen oluşturmuşuz.
Daha ne olsun...
***
Net olarak söyleyeyim: Olan olduktan sonra kimse çare bulamayacak. Örnek VENEZUELA...
Orta sınıf, yani eğitimliler ülkelerinden umudu kesince terk edip gittiler. Geriye bitik-batak bir ülke kaldı.
Türkiye’miz Venezuela olmasın diyorsanız hiç öyle oturduğunuz yerden keyif çatmayın. İçeriden yıkımı durdurmanın tek seçeneği var: Pazar günü oy kullanmak.
Tarih bu günleri yazdığında kimse ah vah etmesin. Ülke gidiyor ülke... Vatanını seven sandığa gitsin.