Yapıcı yıkım...
Sagalassos toplantıları için 4 günlük Ünye/Ordu ve hemen yanında Terme/Samsun güzergahında
dolaştım.
Ülkemizin ekonomik sorunları ve çözüm önerileri adına çok önemli sunumlar ve tartışmalar yapıldı.
Umut dolu bir şekilde salondan ayrıldım... Ama sonrasını sormayın...
Yani salon dışında, sokakta durum nedir?
Veya kısaca izah edeyim: Mesela salonda “TÜİK enflasyonu gerçek değilse, gerçek enflasyon daha yüksek olması halinde dar gelirlilere bu gelir kayıplarının verilmesi” bile tartışıldı. Ama o dar gelirli ne tartışıyor?
Gelin bunu bir örnekle izah edeyim:
***
Bir yapıyı-binayı nasıl yıkarsınız?
Elinize balyoz alarak veya makineler eşliğinde mi? Mesela her tarafına patlayıcı yerleştirerek yıkılan binaları görüyoruz.
Ama bina yıkmanın bir başka yolu daha var: Binayı yapıyor gibi göstererek yıkmak...
Mesela eğitim sistemi bu konuda iyi bir örnektir: Herkesi üniversiteli yapmak aslında eğitim sistemini ve toplumun temel yapısını bozmanın ta kendisidir.
Tarımın sulama gibi temel ihtiyaçları varken kamu kaynaklarını gösterişli ama verimsiz alanlara yatırmak da bir temel çöküş örneğidir.
Saymakla bitecek konu değil.
Binanın üstüne ihtiyaç harici yükleri yüklemek, yapıyor gibi gösterip aslında binayı yıkmanın tam da kendisidir.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan demişti: “Yargı yıkılırsa ülke yıkılır”
Meğerse ülkemizde 50 milyonun üzerinde yargıda insan varmış. Ve adalet endeksimiz de yerlerde sürünüyor.
Mesela bir başka örnek EYT... Herkes memnun gözüküyor ama aslında yaparken yıkmanın belki de en güzel örneği. Biliyorsunuz ki geriden çocuk gelmiyor. Doğum oranları ve sayıları ülkenin nerede ise bitmeye başladığını gösteriyor.
Afganlılar, Iraklılar, Yemenliler vs olmasa nüfusumuz gerilemeye başlayacak. Genç nüfus gelmeyen bir ülkede insanlar 40’lı yaşlarda emekli edilirse ne olacak? Kimse ama kimse geriden gelenleri düşünmüyor; herkes bugüne bakıyor.
Yapıcı yıkımın en temel desteği bugüne bakmaktır. Eğer yarını göremez iseniz, bugünün hesabı ile yarınınızı yıkabilirsiniz.
***
Yapıcı yıkıma bir başka örnek olarak İNEK piyasasını verebiliriz. Kısa süreli istek uğruna uzun süreli dengelerin nasıl yıkıldığını bu piyasa bize çok iyi gösterdi. İnek piyasasındaki çöküş bugün süt ve et fiyatlarını adeta patlatmış durumda…
Benzer gelişmeleri diğer piyasalarda da göreceğimiz kesindir.
Bugün kısa vadeli siyasi çıkar uğruna ne karşılığı olduğunu bilmediğimiz bazı kapalı ülkelerden milyarlarca dolar alıp harcıyoruz. Bugünü yapıyor ama yarınımızı yıkıyoruz.
Seçim sonrası ne olacak? Rusya’ya, BAE’ne, S. Arabistan’a ne vereceğiz?
Ya dış ticaret açığını ve döviz ihtiyacını nereden karşılayacağız?
***
Yapıcı yıkımın en tehlikeli bir başka tarafı da para piyasalarıdır. Dövizi kontrol etmek, kredi vermek ama döviz aldırmamak, TL tutmak ama dövize gitmemesini sağlamak vs vs...
O kadar dengesizlik içinde denge arıyoruz ki... Bakalım sonu ne olacak?
Birbirini tamamlamaz ilişkiler ile bir denge kurmaya çalışıyoruz. Bugün yaptığımızın yarın tam tersi kararlar alabiliyor ama piyasaların istikrar ve öngörülü olacağını varsayıyoruz.
Bunun yürümeyeceğini aslında herkes biliyor.
Yarının yıkılacağını da...
Bütün mesele yıkım sürecinin allanıp pullanıp Türkiye Yüzyılı gibi süslenerek satılmasıdır.
Yapıyormuş gibi gösterdiğimiz nerede ise her ekonomik durum yıkıma giden bir süreci gösteriyor.
Bütün mesele şurada: Yapım ile yıkım arasındaki ince ayrımı nasıl göreceğiz? Bunu topluma nasıl anlatacağız?
İş işten geçtikten sonra sözün de anlamı kalmayacağı için biz en azından şimdiden notumuzu düşelim...
Yapım değil yıkım aşamasındayız. Ülkemiz yapısal çöküş süreci içerisinde maalesef geleceği oldukça sıkıntılı bir süreç yaşamaktadır.