Yapısal düzelme mi dediniz!
Siyasetçi ile ekonomistler farklı olmak zorundadır. Siyasetçi ekonomik durumu elbette işine geldiği şekilde kullanacaktır. Bir gün -A- dediğine ertesi gün -B- diyebilir.
Şimdi çıkıp kimse bu durumu yadırgamasın. Son yazılarımda değindiğim konuyu yeniden açacağım. Millet olarak rüşvet tekliflerine oy vermedik mi? Süleyman Demirel’in 1991 seçimlerindeki meşhur hiç olmayacak vaatlerine amin diyen bizlerdik. Cem Uzan’ın dağıttığı yarım ekmek helvaya yüzde 7,25 oy vermedik mi?
Kimse dürüstlük abidesi kesilmesin yani. Siyasetçileri boş vaatlere, olmayacak işlere bizler hazırladık.
***
Şimdi gelelim bugünkü meselemize. Ekonomimiz yapısal olarak iyileşiyormuş.... Bakın cari açık düşmüş, enflasyon düşmüş... Bütçe çok sağlammış...
Sahi, gerçekten mi?
Ben bu veri okuma yöntemini 2003-2008 arası büyüme verilerinden hatırlıyorum. Hani Lira dalgaya bırakılmış ve sıcak para akımı ile sürekli değerleniyordu. Dolar/TL kuru 2002 yılında 1,70 liraydı ve bu seviye kalıcı olarak bir daha ancak 2012 yılında aşıldı. İşte o dönemde TL bazında reel olarak büyüme olmasa bile dolar bazında ekonomimiz acayip büyümüş oldu. Bakın verileri açıklayayım da hatırlayın:
2002-2003: Gerçek büyüme %5,3 ama dolar bazında %32,3 büyüdük.
2003-2004: Reel büyüme %9,4 ama dolar bazında %28,0 büyüme görüldü.
2004-2005: Reel büyüme %8,4 ama dolar bazında büyüme %23,3 oldu.
Kısaca Türkiye 2002 yılından 2012 yılına toplamda reel anlamda yüzde 62,2 büyüdü ama sanal anlamda, TL’nin değer kazanması ile dolar bazında yüzde 241,1 büyümüş görüldü.
Hatta doların değer kazandığı son üç yılda ise Türkiye reel anlamda yüzde 11,6 büyüme gösterirken dolar bazında yüzde 8,4 fakirleşmiş oldu.
İşte siyasiler 2012 yılına kadar ülkeyi 3 kat zenginleştirdik derken dolar bazında sanal büyümeyi kullandılar, ama iş terse dönünce kimse dolar bazında ekonomiden bahseder olmadı. Ekonomistler diyeceğimiz kesim ise olayı elbette gerçek verilerle ele alıp incelemek ve uyarılarda bulunmak zorundadır. İşte bugün de bu iş yine başa düştü... Bakalım ne olacak?
***
Cari açık düzeldi mi?
Evet düzeldi. 2013’de -63.608 milyar dolar, 2014’de -43.552 milyar dolar, 2015’de -32.136 milyar dolar ve son olarak Mart 2015-Mart 2016 son bir yıllık cari açık -29.491 milyar dolar.
Cari açığın ana kaynağı dış ticaret. Dış ticaretten fiyatı çok düşen enerji ve altın verilerini çıkarak ekonomik faaliyeti yansıtan gerçek dış açığa bakıyoruz:
2015 ilk çeyrek dış açık: -9.507 milyar Ş
2016 ilk çeyrek dış açık: -8.918 milyar $
Gelelim 2014-2015 yıllarına. Aynı yöntemle baktığımızda 2014 yılında dış açık -35.385 milyar dolar iken 2015 yılında açık -37.025 milyar dolara çıkıyor.
Anlayacağınız dış ticarette enerji ve altın örtüsünü kaldırınca yapısal anlamda düzelen bir şey yok. 2015 yılında sadece enerji faturasının 17 milyar 46 milyon azaldığını söylersek cari açıktaki 11 milyar 416 milyon dolarlık iyileşme size ne ifade edebilir. Yani enerji faturasındaki düşüş bile cari açığa yansıtılsa 2015 yılında açık 32.136 milyar dolar değil -26.506 milyar dolar olacaktı. Sahi başarı bunun neresinde? Yapısal ne düzeldi de cari açık azaldı diyelim.
Yurtdışında fiyatlar düşüyor ve biz gelip içerde yapısal başarı diye övünüyoruz. Cari açık ekonomik büyüme ile de alakalıdır. Büyüme biraz artsın ve cari açık azalsın ki biz de tüketim ile değil, üretim ile büyüyerek ekonomide yapısal başarı elde ettik diyebilelim. Ortada ne ciddi bir büyüme ne de ciddi bir yapısal iyileşme var. Boşuna birbirimizi kandırmayalım ve önlem alalım.
***
İşin bir de mali disiplin tarafı var ki inanın daha büyük sorun orada birikiyor. Maliye Politikasının kasa hesabı ile yapılmasını (bütçe açığı-fazlası) zaten çok anlamıyorum. Maliye politikasının savurgan, verimsiz harcamaları kısması ama ekonomik büyüme-kalkınmaya yönelik harcamalarını artırmasıdır asıl mesele. Gelin bu işi bir dahaki yazıda Cuma günü işleyelim.