Zaferin faturasını kim ödeyecek?

Henüz Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalmış olması nedeniyle bu konuda söylemiyorum ama Meclis’te çoğunluğu Cumhur İttifakı aldığı için söylüyorum: Ortada mutlak bir zafer var.

Seçmen AK Parti’yi bir miktar cezalandırsa da bu ceza toplamda Cumhur İttifakı’nın mutlak çoğunluğuna engel teşkil etmedi. O nedenle biz mutlak zafer üzerinden gidelim:

2017 Başkanlık Referandumu, 2018 Cumhurbaşkanlığı zaferi ve son zafer... Türk Halkı tercihini ilelebet iktidardan yana kullanıyor. Bu bir tercih ve her tercihe olduğu gibi bu tercihe de demokrasi içinde saygı duyacağız.

Oy verenler de seçilenler de bizleriz. Kazanan da kaybeden de yine bizleriz. Düşmana, küffara karşı bir mücadele vermiyoruz. Evlatlarımızın, torunlarımızın veya bizlerin geleceğinin daha iyi daha müreffeh olması için tercihlerde bulunuyoruz.

***

Ama şunu da belirteyim: Oy tercihlerine saygı duymak başka bir şey, tasvip etmek başka bir şey.
Geniş halk yığınlarının her tercihi doğru mudur? Ya da her azınlık yanlış mıdır?

Mübalağa olarak veya sadece dikkat çekmek için çok uç noktalardan iki örnek vereceğim: Nürnberg Mitingi dünya tarihinin en kalabalık mitingi idi... Doğruyu mu alkışlıyorlardı?

Ya da bizden örnek vereyim: Tansu Çiller’in “iki anahtar vaadine” verilen oylar ne oldu? Veya 2018’de “Bana oy verin Türkiye uçacak” vaadi!

2017 Referandumu’nda ne diyorduk: “Bürokratik oligarşiyi yeneceğiz ve Türkiye’yi uçuracağız. 2011 yılında verilen 2023 hedeflerini hiç saymıyorum bile.

Aşağıda iki grafik var. Türkiye her 5 yılda çalışabilir nüfusunun %7,8-8,0 gibi bir kısmına yeni istihdam sağlamış. Buna göre son 5 yılda 5,1 milyon istihdam artışı olması gerekirken 2,3 milyon istihdam artışında kalmışız. Bu ne demek: Başkanlık sistemi ve yönetimi ülkede 2,7 milyon çalışması gereken insanın ekmeğine mal olmuş.

Yeni çalışacaklar kimler oluyor: Elbette gençler... O nedenle bu tercihlerden en fazla gençler etkileniyor.

İkinci grafik neyi gösteriyor: Ülkeye gelen yabancı sermayeyi.. 160-200 milyar dolar seviyelerinden 60 milyar dolar seviyelerine gerilemiş. Para yoksa iş aş ekmek de yok demektir. Ve de öyle olmuş.

***

Zaten seçmenin oy tercihinde ekmeği, işi-aşı, gelecek refahın çok dikkate almadığını milliyetçi oylardaki sert artıştan anlıyoruz. Güvenlikçi politikalar tencerenin önüne geçmiş durumda.

Tabiri caiz ise seçmen terör ve bunun üzerinden güvenlikçi politikaları daha dikkatli inceledi.

Bu da bir tercihtir ve saygı duyulması gereken bir davranıştır.

Lakin iktisatta bir kural vardır: “Her tercih bir vazgeçiştir”

Bunun anlamı şudur: Kaynakları bir yerlere yatırdığınızda yatırım bekleyen diğer alanlardan vazgeçmiş oluyorsunuz. Mesela Çanakkale’ye köprü yapmak mı yoksa tarımda sulama yatırımları mı? Tercih Hazine garantili olarak Çanakkale Köprüsü olunca tarımda geri kalıyor, pahalılık can yakabiliyor.

Seçmenin de tercihi bir vazgeçiş demektir. Güvenlikçi söylemlerin faturası ekonomi olarak kaşımıza geçmiş 5 yılda zaten çıkmış oldu.

Ya gelecek?

İşte mesele orası.

Türkiye bilimsel yaklaşımları terk ederek kendine yeni bir yol çiziyor. Bu yolun sonunun ne olacağını uzmanlar çok iyi biliyor ve dile getiriyor.

Şöyle anlatalım: Dr. hastaya bakarak “akciğer kanseri başlamış, sigarayı bırakmanız gerekiyor” diyor. Hastanın cevabı ise şu “Sen benim özgürlüğüme, sigarama nasıl karışırsın “

O zaman ne diyelim: Afiyet olsun...

Fatura zaten ödüyorsun ama bu fatura giderek daha da kabaracak. Ve asıl faturayı evladın ödeyecek...

ggg.pnggfg.png

YORUMLAR (96)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
96 Yorum