AK Parti kaybettiği yüzüğü arıyor
İktidarın toplumdaki desteği hızla eriyor. Çünkü ülke iyi yönetilmiyor. Sorunlar çözülemiyor. Atılan her adım sorunları daha da büyütüyor. Başkanlık rejimi ülkeyi uçuracak diye halktan onay aldı ama özellikle son dört yılda her şey tam aksine daha kötüye gitti. “Türkiye ekonomisi tüm başlıklarda gelişmiş ülkelerden dahi çok ileri seviyededir” dendi, ekonomi battı. “Türkiye adeta bir uçuşun içerisinde” dendi, her alanda felaket tablosu var bugün. Dolayısıyla iktidarın kan kaybediyor olması gayet normal.
İktidar ortakları ise yanlışlarını düzeltmenin yolunu arayacakları yerde muhalefet blokunu parçalayarak kaybettikleri oyu geri kazanma hesabı yapıyorlar. Baştan kaybedilmiş bir mücadele bu. Ülkede işlerin bir nebze yolunda olduğu zamanlarda tek başına yüzde ellinin üstünde oya ulaşabilmiş olan AK Parti bugün ortağıyla beraber bu çıtaya erişemeyecek duruma düşmüşse sorunun çözümünü başka yerde aramak zorunda. Muhalefet partilerinin bir bölümünü Cumhur ittifakına katarak kaybettiği oyları geri kazanabileceğini düşünmesi akıl ve mantık dışı bir yaklaşım. Batmakta olan bir gemiye su üstünde yüzen gemilerin mürettebatını getirerek ne elde edebilirsiniz? Olmaz ya, “Gelin, beraber batalım” önerinizi muhataplarınız kabul etseler bile bundan ne sizin ne de onların bir kazancı olabilir.
***
Daha önce İyi Parti liderini “eve dönmeye” çağıran iktidar ortakları şimdilerde de Saadet Partisini “saflarına katma” hesabı yapıyorlar. Bunun için kapıdan değil bacadan girme formülü devreye sokuldu, “Millî Görüş lideri” titrini kullanan Oğuzhan Asiltürk ile görüşmeler yapıldı.
Erdoğan’ın evinde ziyaret ettiği Asiltürk’ün AK Parti ile ittifak konusunda “Seçime bir hafta kala buna karar verilir. Yapılır. Ondan önce bunu açıklarsam bir bölünme meydana gelir. Ben bunu açıklamam. Ne yapacağım kalbimde durur” şeklindeki sözleri “Bu iş tamam” yorumlarına yol açtı.
Asiltürk’ün Saadet Partisi üzerindeki etki gücünün tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama diyelim ki her halükârda sözü emir kabul edilsin ve farzımuhal iktidara destek olmaya karar verdiği takdirde Saadet yönetimi buna itiraz edemesin, bu durumda taban ne yapar? Bu sorunun cevabı önemli değil mi?
“Millî Görüş lideri” seçime bir hafta kala partililere seslenip “Hadi buyurun, yirmi yıldır iyi günde kötü günde ne olursa olsun her şeye rağmen hep karşısında durduğumuz AK Parti’nin yanına geçiyoruz artık” dediğinde Millî Görüşçüler sorgulamadan bu emre itaat ederler mi? Hiç öyle görünmüyor.
***
Zaten Cumhur ittifakına katılması düşünülebilecek belki de son parti Saadet’tir. Çünkü AK Parti karşıtlığı, doğru veya yanlış, Saadet Partisi’nin yapısal özelliğidir. Karamollaoğlu’nun çıkıp da “Gördüğüm lüzum üzerine iktidara destek veriyorum” demesi kendi kendini inkâr demek olur. Böyle bir adım atılacağına ihtimal vermek için hayal aleminde yaşamak gerekir. Bana sorarsanız, Asiltürk’ün de böyle bir niyeti olamaz. Çünkü AK Parti politikalarına karşıtlığı o hareket içindeki herkesten daha keskindir. İyi günlerinde hep karşısında durduğu bir iktidara tam da son nefesinde oksijen verip ömrünü uzatmayı arzu edeceği düşünülemez. Zaten şimdi farzımuhal böyle bir arzuya kapılmış olsa bile bunu herhalde dile getiremez. Böyle bir şeyi ne tavana ne de tabana kabul ettiremeyeceğini bilir; bu uğurda partinin çatlayıp otoritesinin berhava olmasını göze alamaz. İktidar cephesini heyecanlandıran sözleri muhtemelen partisinin ittifaklar konusunda çok katı bir angajman içinde olmadığını ifade gayesiyle ve başka bazı ince siyasi hesaplarla söylemiştir.
***
Bütün bunlar bir tarafa… Diyelim ki Saadet Partisi kendi varlık gerekçesini yok sayarak Cumhur İttifakı içinde yer aldı. Böyle bir manevra iktidar açısından neyi değiştirir? Kötü yönetimden, yanlış yönetimden, partizan yönetimden bıktığı için iktidar partisine küsen seçmen “Aaa, Saadet ülkenin iyi yönetilmediğini söylemekten vaz geçmiş, o zaman biz de yuvamıza geri dönelim” mi diyecekler?
İktidar partisi, Nasrettin Hoca’nın fıkrasındaki gibi, samanlıkta kaybettiği yüzüğü orası karanlık diye dışarıda arıyor.
Seçmen ülke iyi yönetilmiyor diye senden ayrılıp muhalefet safına geçmişse muhalefet partilerini muhalefet yapmaktan vaz geçirerek küskün seçmeni geri kazanamazsın. Yüzüğü düşürdüğün yerde arayacaksın.
AK Parti’nin bugünkü sıkıntılarından kurtulmasının tek bir yolu var. Hem de çok basit bir yol bu: Vaktiyle yüzde elli bandında oy alırken ne yapıyorsa yine onu yapmak.
Peki, istese de yapabilir mi bunu? Siz söyleyin.