Doları düşürmek hükümetin elinde mi?

Bugünlerde yaşadığımız pahalılık sorunu, yani alım gücümüzün azalması, bilhassa son birkaç yıl içinde milli paramızın değerinin eriyip gitmiş olmasından kaynaklanıyor. Bunun yansımasını döviz kurlarında görüyoruz. Döviz kurunun artması veya azalması dediğimiz olay aslında Türk lirasının satın alma gücünün azalması veya artması demek. Dolayısıyla doların fiyatının artması veya yükselmesi “dolarla maaş almayanlarımızı da” ister istemez etkiliyor.

Ekonomide sorun olduğunu daha önce uzun süre inkâr etmiş olan mevcut iktidar artık son zamanlarda “Ekonomideki sorunların farkındayız ama bunu çözse çözse yine bu iktidar çözer” mesajı vermeye başladı. İşin propaganda boyutu bir yana, bu yolda gerçekten ümitlerinin olduğu da anlaşılıyor. Ekonomideki vahim tablonun iyileştirilmesi doğrultusunda 2022 sonunda enflasyonun baz etkisiyle biraz düşeceği ve turizm gelirlerinin cari açığın bir kısmını kapatacağı varsayılarak bazı hesaplar yapıldığını duyuyoruz.

Aynı hesap ihracat gelirlerinin artışı konusunda da yapılıyordu ama şimdilerde galiba bundan ümit kesildi. Bunun yerine bazı Körfez ülkeleriyle swap anlaşmaları yaparak, Rusya ile doğalgaz ticaretinde seçime kadar bütçeye nefes aldıracak bir düzenlemeye imza atarak 2023 başlarında ekonomide bir rahatlamanın gerçekleşeceği düşünülüyor. Böylesi olumlu bir atmosferde gidilecek seçimde de iktidar cenahının sandıkta zafer kazanacağına inanılıyor.

Gelgelelim bu senaryo ile ilgili iki soru var karşımızda. Biri, hükümet bunu sahiden yapabilir mi? Yani seçim gününe kadar enflasyonu düşürmeyi başarabilir mi? İkincisi, bunu yaparsa seçimi kazanabilir mi?

****

Uzmanların söylediklerine bakarsanız, ekonomide yaşanan problemlerin sebebi de çözüm yolu da belli: Faiz oranlarını piyasa seviyelerine çekmek. Ne var ki “Faiz sebep enflasyon neticedir” görüşünden geri adım atmış olmamak için bu yapılmıyor bir türlü.

Halbuki siyasetin özünde pragmatizm olduğu düşünülecek olursa, iktidarın gerekli gördüğü takdirde bu hususta geri adım atmakta tereddüt göstereceğini düşünmek çok mantıklı görünmüyor. Bugün ekonominin rayına oturması için -bilmediğimiz bazı sebepler yüzünden- yapılmayan hamlenin seçim sathı mailinde yapılması pekâlâ mümkün.

Unutmayalım ki faiz-döviz-enflasyon döngüsünde bugüne kadar yaşanan her şey iktidarın yaptıklarının eseri olarak karşımıza çıktı.

Geçen yılın aralık ayında, yani bundan yalnızca sekiz ay önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları sonrasında dolar 18,40 TL'den 12 TL seviyesine kadar gerilemişti. İşin ilginç tarafı doları daha önce 18.40’a çıkaran sebep de aynıydı. Erdoğan’ın ekonomiyle ilgili sözleri.

Taraftarlarınca “dolara karşı kazanılmış büyük zaferin gecesi” olarak kutlanan 21 Aralıktan yalnızca üç hafta önce Erdoğan “TRT ortak yayınında” konuşmuş, “Hep söylüyorum ya faiz sebep enflasyon neticedir. Faizi şu anda düşürüyoruz ve enflasyonun da inşallah düştüğünü hep birlikte göreceğiz” demişti. Oysa piyasaların beklentisi yükselen enflasyonun dizginlenmesi ve kurdaki yükselişin durdurulabilmesi için faizin arttırılmasıydı. Piyasaların bu beklentisi aynı zamanda ekonomi biliminin gereğiydi. Bunun tam aksi yönde bir yaklaşım güvensizliğe yol açmış ve döviz kurları yükselişini hızla sürdürmeye devam etmişti.

Zaten Erdoğan ne zaman “Faiz sebep enflasyon neticedir, faizi düşüreceğiz” dese döviz hemen yükseliyor. Buna karşılık ne zaman enflasyonu kontrol altında tutmaya yönelik herhangi bir somut tedbir açıklasa döviz derhal düşüşe geçiyor.

Benzetmek yanlış olmasın, bir zamanlar Şahan Gökbakar’ın canlandığı bir “anchorman” karakteri vardı. Yayının izlenme oranı düştükçe yumruğunu masaya vurup sesini yükseltiyordu ve ratingler hızla yeniden yukarı doğru çıkıyordu. Cumhurbaşkanının açıklamaları da dövizi aynı şekilde indirip yükseltiyor.

****

2018’de cumhurbaşkanlığı kabinesinin iş başına gelmesinin ardından Erdoğan, “Birileri bu işi tırmandırmaya çalışsa da bunun düştüğünü göreceksiniz. Bu kadar emin konuşuyorum” demişti. Aynı konuşmasında Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı olarak atadığı damadı hakkında da şunları söylemişti: "Berat Albayrak Bey’in finans sektörü ile hem pratikte hem de teorikte geçmişi var. Özel sektörde başarıyla çalışmış, son dönemlerde Marmara Üniversitesi’nde bu konunun dersine girmiş, böyle bir geçmişi olmuş bir arkadaşımız olması sebebiyle bu işi çok daha seri derleyip, toparlayacağına ve başarıyla yürüteceğine inanıyorum.”

“Berat Albayrak Bey” bakan olduğunda dolar 4,5 TL, bıraktığında ise 8,5 TL idi. Hazine ve Maliye Bakanı’nın istifa ettiğini açıklamasından sonraki ilk pazartesi Türk lirası haftaya yüzde 5'ten fazla değer kazanarak başlamıştı.

Buna mukabil, hemen ardından doları 8,5’lardan 7’lere indiren faiz artırma kararlarında imzası olan Merkez Bankası Başkan Naci Ağbal görevden alındığında TL haftanın ilk işlem gününde yaklaşık yüzde 12 değer kaybetmişti.

Bunlara bakıldığında “Demek ki istenirse düşürülebiliyor döviz kuru dediğimiz şey” diyebilir miyiz peki? Zaten istifasını Instagram hesabından açıklayan eski bakan da “Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz. Faizi yükseltirseniz, döviz düşer. Ama bizim derdimiz bu değil” demişti. Ama o dönemde döviz kurlarındaki yükselişin “dış güçlerin saldırılarının sonucu” olduğu propagandası da yapılıyordu. Öte yandan, “Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz” denilmesine rağmen “kuru kontrol etmek için” rezervlerdeki 130 milyar dolar satılmıştı.

“Hükümet seçim gününe kadar enflasyonu düşürmeyi başarabilir mi?” ve “Bunu yaparsa seçimi kazanabilir mi?” sorularının cevapları üzerinde yukarıdaki “hatıralarımızı” dikkate alarak yeniden düşünelim…

YORUMLAR (102)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
102 Yorum