Enflasyonun faydaları

İktidardan “altı kere gidip yedi kere gelerek” demokrasi serüvenimizin hem olumlu hem de olumsuz simgesine dönüşmüş olan “siyaset kurdu” Süleyman Demirel’in 1991 yılında yaptığı bir konuşma son zamanlarda sosyal medya aracılığıyla yeniden gündeme geldi. Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı mezkur konuşmasında şunu söylüyordu:

“Enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı da değildir. Ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soygundan, fuhuşa kadar hemen hemen bütün yolları açar. Toplumun içini bozan bir olaydır. Onun için Batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı derler. Tek kollu canavar derler. Batı enflasyondan fevkalade çekinir.”

Peki, öyleyse bizim hükümetlerimiz niçin enflasyondan çekinmiyor Batılılar gibi? Ne de olsa kimsenin alnına yazılmış değil bu sorun. İstediğiniz zaman ortadan kaldırmanın yolları var. Yoksa bu yolların maliyeti mi ekonomi yönetiminin elini tutuyor?

Hatırlanacağı üzere, enflasyon meselesi AK Parti’nin ilk on yıllık döneminde çözülmüş bulunuyordu. 2002’de iş başına gelen kadrolar bir önceki iktidar döneminde yaşanan kriz üzerine Kemal Derviş yönetiminde hazırlanıp uygulamaya konulan IMF programını titizlikle devam ettirdiler.

2004’ten 2016’ya kadar enflasyon oranları hep tek haneliydi. (Keza dolar kuru 2014’e kadar hep 2 TL’nin altında seyretmişken, 2016’da 3 TL’nin üstüne çıktı ve ondan sonra da sürekli katlanarak bugüne kadar geldi.)

Başkanlık sistemine geçtiğimiz 2017 yılından itibaren çift haneli rakamlarla ifade edilmeye başlanan enflasyon oranları 2022’de en yüksek seviyeyi gördü. Ertesi yıl gerçekleşen seçimi ise iktidar partisi rahatlıkla kazandı. Milli paramız görülmemiş derecede değer kaybetti ama AK Parti hükümetleri döneminin en yüksek enflasyonu seçim kaybettirmedi.

Zaten seçimi kaybettirmemesi gerekiyordu. Çoğumuz bunu anlamadı. Hayat pahalılığının artışı, gelir dağılımının bozulması, ekonomi yönetiminde göz göre göre yapılan yanlışlar karşısında yine siyaset kurdu Demirel’in bir başka özlü sözü kulaklarımızda çınlıyordu: Mutfaktaki boş tencerenin gönderemeyeceği iktidar yoktur.

AK Parti’nin ekonomi sayesinde seçimi kazandığını söylemek absürt olur tabii. Esas olarak ekonomideki sıkıntıların hiç değilse bazı kesimlerde seçim kaybettirecek raddede hissedilmemesi sayesinde seçimi kaybetmekten kurtulduğunu söylemek daha doğru olabilir. Galiba orta sınıfın karşılaştığı sıkıntıyı nüfusun tamamına teşmil etmek bizi yanıltmıştı. Oysa orta sınıf artık geniş bir kitle oluşturmuyor ülkede. Diğer yandan, kültürel ve politik olarak aşırı derecede kutuplaşmış bir toplumda ekonomik sıkıntılar bıçak henüz kemiğe dayanmamışsa sandığı kısmen etkileyebiliyor.

Ekonometrik analizlere göre bir seçim sırasında tüketici güven endeksi 90 puanın üzerinde ise iktidar partilerinin sandık başarısı elde edebildiği, 90 puanın altında ise muhalefetin kazandığı görülüyor. 2023’teki seçim sürecinde tüketici güven endeksi 90 puanın üstüne çıkmıştı. Bunun da sebebi çeşitli yollarla oluşturulan geçici para bolluğuydu. (Bundan bir yıl sonra ise tüketici güven endeksi 80 puanın bile altına düşmüşken yapılan yerel seçimleri muhalefet kolayca kazandı.)

O dönemde Moskova hükümeti 20 milyar dolar tuttuğu söylenen yıllık doğalgaz ödememizi 2024’e erteledi, Körfez sermayesinden satın alma veya “swap” (finansal depolama) yoluyla ciddi miktarda para geldi. Seçim öncesinde Çin ile 6 milyar dolar, Suudi Arabistan ile 5 milyar dolar, Birleşik Arap Emirlikleri ile yine 5 milyar dolar, Güney Kore ile 2 milyar dolar değerinde swap mevduatı anlaşmaları yapıldı.

Bu süreçte enflasyonu unutturan yüksek maaş artışları, bankaların tüketicilere kredi musluklarını açılmaları, sosyal yardım programlarına ilave destekler, çiftçilere yönelik destek ödemeleri vb. gibi faktörler sayesinde sağlanan kısa süreli para bolluğu bazı kesimlerin ekonomideki sıkıntıları hissetmesini geciktirmişti. Tam da bu noktada şunu hatırlamak lazım: Seçim sonuçlarının ülkedeki ekonomik şartlarla ilişkisini araştıran başlıca bilim insanlarından Prof. Ali Akarca’nın tespitine göre, seçmen ekonomide “yalnızca son bir yılda yaşananları” dikkate alarak oy kullanıyor.

2022’de enflasyon son dönemin zirvesindeyken bu ivmeyle orantısız şekilde faizler düşürüldüğünde ekonomistler “finansal istikrarsızlık riski” uyarısı yapmıştı. Bu risk vardı ama faiz indirimi, kısa vadede likidite artışı ve dolayısıyla tüketimde canlanma getireceğinden, birkaç başka aracın da yardımıyla, piyasaları “geçici olarak” rahatlatabilecek bir yöntem.

Keza enflasyonun da birtakım “faydaları” var… Enflasyonist ortamda gelir dağılımı üst gelir grupları lehine ve dar gelirlilerin aleyhine değişir. Ancak kronik enflasyon, parası olanları da üretimden ziyade varlık biriktirmeye yönlendirdiği için ekonomiye faydası olmaz. Bu yüzden enflasyon tehlikelidir ve hiçbir hükümet yüksek enflasyon ortamında ekonomiyi yönetemez. Ne var ki bu sorun “kısa vadede” ekonomik canlanma getirdiği için bazı şartlar altında ve belli ölçülerde tercih edilebilir bir opsiyon haline gelir.

Bugün, yakın zamanda bir seçim söz konusu olmadığına göre, iki yıldan beri uygulanmakta olan programa rağmen hayat pahalılığının istenen oranlara bir türlü inmeyişinin sebebi ne olabilir?

Enflasyon oranlarını tek haneli rakamlara düşürme taahhütlerini sürekli tekrarlayan ekonomi kurmaylarının, bir yandan da kamu ürünlerine ve doğrudan ya da dolaylı tüm vergilere sürekli yüksek zamlar yaparak enflasyonu beslemeleri ne anlama geliyor?

Enflasyonun başka faydaları da mı var yoksa? Evet, var. Enflasyon aslında “ekstra” bir vergidir. Hükümetler için önemli bir gelir kaynağıdır. Bu bakımdan, ülkede nasıl bir tahribata yol açtığı bilinse de bazen vazgeçilmez olabilir.

YORUMLAR (18)
18 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.