İktidarın avantajı tabanının inancı

BM Filistin Raportörü Francesca Albanese önceki gün yaptığı açıklamada İsrail ordusuna çelik taşıdığı öne sürülen VELA gemisinin Mersin Limanı’na demirlediğini duyurarak “Türkiye bu gemiyi durdurmalı, suça ortak olmamalı” çağrısı yapmıştı.

Raportörün sözünü ettiği iddia aslında ilk olarak The Ditch sitesinde teferruatlı şekilde haberleştirilmişti. The Ditch çoğunlukla yolsuzluk haberleri yapan İrlanda merkezli bir “araştırmacı gazetecilik” sitesi. Yaptıkları haberler neticesinde bugüne kadar iki bakan ile İrlanda Yatırım Planlama kurumunun başkanı istifa etmek zorunda kaldı.

İşte bu sitede çıkan habere göre, Liberya bayraklı VELA isimli konteyner gemisi 4 Haziran tarihinde İspanya’nın Barselona limanından İsrail Askeri Endüstrileri’ne çelik teslimatı yapmak üzere demir almıştı. Geminin sahibi Yunanistan merkezli Holler Shipping, işletmecisi ise yine Yunanistan merkezli Costamare Shipping şirketiydi. (Aynı gemi daha önce İsrail’e mühimmat taşıdığı gerekçesiyle Avustralya’da liman işçileri tarafından protesto edilmiş, işçiler İsrail merkezli ZIM Lines'ın konteynerlerini gemiye yüklemeyi reddetmişti.)

Bu haberin The Ditch’de yer almasından bir süre sonra İsrail’e doğru yol almakta olan adı geçen geminin Mersin Limanı’na uğradığı ortaya çıktı. Türkiye’de Filistin ve Gazze konusunda hassasiyeti olan kesimlerde infiale yol açan bu gelişme üzerine BM Filistin Raportörü de söz konusu açıklamayı yaptı.

Francesca Albanese’in çağrısına karşılık Ankara’dan ise yalanlama geldi. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde faaliyet sürdüren Dezenformasyonla Mücadele Merkezi haberlere konu olan geminin İsrail'e çelik taşıdığı iddialarının gerçek dışı olduğunu savundu. Yapılan açıklamada Türkiye’den yüklenen 33 konteynerde ağırlıklı olarak gıda malzemesi olduğu ve bunların da Filistin'e gönderildiği ileri sürüldü. Gemideki geri kalan 1.570 konteynerden 461’inin kontrol edildiği ve bunların 241'inin dolu, 220'sinin ise boş olduğunun görüldüğü, yükler arasında askeri amaçlı hiçbir malzemenin tespit edilmediği duyuruldu.

Aslında ne The Ditch’in haberinde ne Raportör’ün çağrısında ne de Türkiye’deki aktivistlerin açıklamalarında Türk hükümetine yönelik bir suçlama yoktu. Buna rağmen, “Türkiye’den yüklenen 33 konteynerde ağırlıklı olarak gıda malzemesi olduğu ve bunların da Filistin'e gönderildiği” bilgisinin kamuoyu ile paylaşılması doğabilecek kuşkuların giderilmesi çabasını yansıtan önalıcı bir adım elbette. Ancak “Filistin’e gıda malzemesi ihraç edildiği” şeklindeki bir beyanın söz konusu kuşkuları giderecek mi yoksa arttıracak bir detay mı olduğunun da düşünülmesi gerekirdi.

Kimileri bu türden detaylara pek takılmıyor. Hükümet ne diyorsa doğru odur diye düşünenler var. Bir de hükümet ne derse desin ikna olmayanlar var. Bu ikinci grup yalnızca yeminli muhaliflerden oluşmuyor. İktidar partisine oy vermiş ve belki yine verebilecek durumdaki insanlar da özellikle İsrail ile ticaret gibi konularda hayal kırıklığı içindeler ve iktidarın “resmî açıklamaları” onlar için pek güven verici değil.

Buna rağmen bu ikinci kesimi ikna etmeye yönelik bir çaba harcanması yerine, zaten “Hükümet ne diyorsa doğrusu odur” diye düşünenleri rahatlatacak yönde “otomatik” beyanların tercih edilmesi niçin? Gerçekler kamuoyundaki kuşkuları boşa çıkaracak mahiyette değil mi yoksa?

İkinci bir problem “Hükümet açıklama yaptı, artık sesinizi kesin” tavrından kaynaklanıyor. Bunun başını kuma gömme refleksi olduğu fark edilmiyor galiba.

Şimdi, sözkonusu iddia resmî bir kurum tarafından yalanlanmış olduğuna göre konuyu kapatmak mı gerekiyor? Yalınkat bir tekzip açıklamasıyla kamuoyundaki kuşkuları gidermek mümkün mü? Sorulan onca sorunun cevabı soğuk bir yalanlama olabilir mi?

Bu tür resmi yalanlamaların otomatik şekilde yapıldığı kuşkusunu besleyen “geçmişteki tecrübelerimiz” ne olacak?

İsrail ordusu Gazze’de soykırım yaparken Türk ticaret gemilerinin bu ülkenin limanlarına seferlerini sürdürdüğü ortaya çıkmıştı. Bu skandalı gündeme getirdiğimizde Ticaret Bakanı başta olmak üzere yetkili ve sorumlu kişiler bizi MOSSAD ajanı vs. olmakla suçlamışlardı. İsrail’e kesinlikle tek bir kargo bile gitmiyordu. Hepsi hükümetimize kara çalmak için uydurulmuş yalanlardı!

Sonra bir gün Cumhurbaşkanı çıktı ve “İsrail’e ticarete son verildiğini” açıkladı. Bütün resmî açıklamalar, kurumsal duyurular, imzalı mühürlü belgeler bir anda yalan oldu.

İsrail ile ticaretin bundan sonra da önce dolaylı sonra yine dolaysız şekilde sürdürüldüğü ortada ama inanan inanıyor, inanmayan inanmıyor. Mesele artık inanç meselesi. İktidarın avantajı da bu. Ama bu avantaj yalnızca kemik kitlesini biraz daha yanında tutmayı sağlayabilecek bir avantajdan ibaret.

YORUMLAR (123)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
123 Yorum