Tamam, güldük eğlendik ama artık sadede gelelim

Siyasi partilerin 24 Haziran seçimleri için benimsedikleri stratejiler düz, basit ve neredeyse risksiz. AK Parti her zaman olduğu gibi toplumdaki büyük kültürel yarılmaya oynuyor. Sağ-sol, dindar-laik ayrımlarına. CHP’nin temsil ettiği (düşünülen) kozmopolit değerlere karşı dini-milli değerler konusunda duyarlık taşıyan geniş kitleleri konsolide etme stratejisi bu. Söz konusu kitlelerin de kısmen coşkuyla ve inançla benimsedikleri, kısmen de “AK Parti’yi beğenmeyebilirsin ama CHP’ye karşı ortak değerlerimizin temsilcisi bu parti” argümanına ses çıkaramadıkları için “ehvenişer” diyerek kabul ettikleri veya piyasa tabiriyle “satın aldıkları” bir çağrı bu.

Tayyip Erdoğan bütün konuşmalarında CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi muhatap alıyor, onunla polemik yapıyor. İyi Parti ve Meral Akşener veya Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu isimleri hiç geçmiyor Erdoğan’ın konuşmalarında. Bu isimlerden gelen hücumlara cevap bile vermiyor, bilinçli olarak sessiz kalıyor. AK Parti cephesinden bu iki lidere yönelik hücumlar daha çok sosyal medya üzerinden düzenleniyor. Ancak buradaki “sanal” faaliyetlerin seçim kampanyasına olumlu etki yapıp yapmadığının ayrıca tartışılması lazım.

CHP adayı İnce’nin izlediği strateji ise öncelikle Erdoğan’ın stratejisini tersine çevirerek kullanmaya yönelik. Bunun için kendisi ve partisi hakkındaki “milletin değerlerine yabancı, mukaddesata düşman” algısını boşa çıkaracak hamleler yapmaya çalışıyor. Doğrusu, İnce’nin kişisel profili itibarıyla bunu yapmaya en elverişli CHP’li siyasetçilerin başında geldiği ortada. İnce’nin ailesi belki AK Parti’deki ortalamanın bile üzerinde dindar-muhafazakâr kimlik taşıyan bir aile. Kendisi de -annesi ve kızkardeşinin anlattığına göre- umreye gitmiş, ramazanlarda oruç tutuyor, Cuma-Bayram namazlarını kılıyor. Yani ortalama Türk vatandaşı... Namazını beş vakite çıkarsa, alkol almayı da bıraksa Saadet’ten bile aday olabilir!

Şaka bir tarafa, Erdoğan’ın “Kılıçdaroğlu, çık karşıma” çağrılarına rağmen, CHP’nin Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanı adayı yapması iktidar kanadındaki bazı stratejik ayarları bozdu. Toplumdaki geleneksel sağ-sol, dindar-laik ayrışması üzerinde politik sörf yapmak zorlaştı. Bunu aslında daha önce Kılıçdaroğlu bir strateji doğrultusunda partisinin laik retoriğini terk ederek başlattığı yeni politika inşa sürecinde yapmıştı. İnce’nin adaylığı bu politikayı bir adım daha ileri götürdü. Çünkü bu profildeki bir siyasetçi için “imam hatipleri kapatacak, başörtüsünü yasaklayacak” kaygılarını devreye sokmak fayda getirmez. Getirmiyor da. Erdoğan CHP’nin geçmişinde din düşmanlığı olduğunu, tek parti yıllarının camilerin ahıra çevrildiği bir dönem olduğunu söylediğinde İnce partisinin geçmişini laiklik pratiklerine sahip çıkarak değil, o dönemde yapılan fabrikaları hatırlatarak savunmayı tercih ediyor.

Dolayısıyla AK Parti’nin daha önce işe yaramış olan konsolidasyon stratejisi 24 Haziran yolunda dişe dokunur bir fayda getirmeyebilir.

***

Diğer tarafta CHP’nin cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik stratejilerinin temel handikapı ise bunların AK Parti’nin taktiklerini boşa çıkarmaya çalışmaktan ibaret olması. CHP adayının hitabet başarısı, kitlelerle iletişimdeki hakimiyeti, mizah duygusu iktidara mesafeli duran çevrelerden ciddi oranda bir ilgi ve destek çekmiş görünüyor. Ancak İnce’nin 25 Haziran günü için çizdiği net bir Türkiye resmi yok ortada. CHP adayına söylenmesi gereken şu olmalı: Tamam, güldük eğlendik… Ama artık sadede gelelim! Neyi, nasıl ve kimlerle yapacağını anlat bize. 25 Haziran günkü Türkiye’nin fotoğrafını göster.

Muhalefet bloğunun diğer cumhurbaşkanı adayları için de geçerli bu durum. Örneğin biz seçmen olarak 24 Haziran sonrasında ülkedeki yönetim sisteminin değişip değişmeyeceğini, yani parlamenter sisteme dönülüp dönülmeyeceğini bile net biçimde bilmiyoruz. Bu yolda birtakım demeçler verildi verilmesine ama bunlar afaki açıklamalar. Niyet beyanları…

Diğer konularda söylenenler de öyle. Diyelim ki üretim ekonomisine geçme sözü veriyorsunuz, bunu nasıl yapacağınızı, hangi araç ve yöntemleri kullanacağınızı da açıklasanız daha tatmin edici olur. Dış politikadaki sorunların nasıl çözüleceğini, eğitimdeki keşmekeşten hangi yolla kurtulacağımızı daha ayrıntılı açıklayabilirseniz vaatlerinizin inandırıcılığı artar.

Muhtemelen bu detaylar seçim beyannamelerinde veya benzeri metinlerde yazılıdır. Ama takdir edersiniz ki bunların bir yerde kayıtlı olup olmadığından ziyade bugünkü seçim sürecinde halka ulaştırılan mesajlar arasında ne kadar yer tuttuğu önemli.

YORUMLAR (80)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
80 Yorum