Yeniden seçimi kim daha çok istiyor
31 Mart yerel seçiminde arzu etiği sonucu alamayan AK Parti’nin İstanbul’daki oylamaya hile karıştırıldığına yönelik iddia ve itirazları doğrultusunda seçimin yeniden yapılmasını istemesi bir yerden bakıldığında makul görünüyor, bir başka yerden bakıldığında ise rasyonalitenin terk edilmesi olarak…
İstanbul seçim sonuçlarının geçersiz sayılıp seçimin yeniden yapılması konusunda MHP’nin AK Parti’den daha istekli olması da ilgi çekici bir ayrıntı. Ama bu ayrıca ele alınması gereken bir husus olsa gerek... Bu noktada yalnızca şunu not etmek gerekir: Ortağı MHP’nin aksine AK Parti cephesinde yeniden seçim hakkında birden fazla yaklaşım önerisi var. Bu farklı önerileri başlıca iki grupta değerlendirmek gerekirse ilk grupta parti içinde “İstanbul yenilgisinin de sorumlusu” olarak görünen bir zümrenin “İstanbul çok önemli, ne olursa olsun elimizden çıkmamalı” argümanıyla desteklenen “sandıklarda müthiş bir yolsuzluk yapıldı” iddiasına dayalı bir siyaset önerisi var.
AK Parti tabanında sandık hilesi iddialarını ciddiye alan ve alınan yenilginin bu şekilde açıklanmasını benimsemeye yatkın hatırı sayılır bir kitlenin mevcudiyeti ortada. Ancak bazı kamuoyu araştırmalarının da ortaya koyduğu üzere iktidar partisinin seçmen tabanında sandık yolsuzluğu iddiasını kabul etmeyen ve seçimin yinelenmesine olumlu gözle bakmayan bir başka kitle de mevcut.
***
Bu ikinci kitlenin sayısal olarak kaç seçmeni kapsadığı veya yeniden sandık kurulduğunda bunlardan ne kadarının önceki tercihlerini devam ettirecekleri çok net değil. Bununla birlikte başa baş sonuçlanmış bir seçimin tekrarlanmasından bahsediliyorsa, bu süreçte kaybedilecek veya kazanılacak her bir oyun değerinin kat kat önemli olduğu ortada. AK Parti içinde yeniden seçim meselesinde farklı bir yaklaşımı öneren ikinci grup işte buraya dikkat çekiyor.
Bu gruptakiler seçim sonucunun toplumun iktidardan ne beklediğine ve ne istediğine ilişkin değerli bir mesaj olduğunu, siyasetin yönünü belirlemek ve toplumla ters düşmekten kaçınabilmek için bu mesajın bir yönerge gibi veya bir pusula gibi dikkatle okunup gereğinin yapılmasını savunuyorlar. Bu ikinci grubun sesinin fazla çıkmıyor olması, daha doğrusu seslerinin duyulmuyor olması birinci grubun parti içindeki eşitsiz gücünün sonucu. Ama bizim dışarıdan duymadığımız bu sesler AK Parti camiası içinde dikkatle dinleniyor.
Bu konuda son sözü Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan’ın söyleyeceğini belirtemeye bile gerek yok. Ancak son günlerde yaşanan gelişmeler ve yapılan beyanlar Erdoğan’ın da giderek ilk gruptaki siyaset önerisine yakın durduğunu gösterdi. “Kızgın demirin soğutulması” tartışmasında sonuç itibarıyla MHP kanadının istediği yola gidilmesi, keza Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıda takınılan tutum bunun işareti.
Bilhassa ekonomide ve dış politikada yaşanan problemlerin artık iyice ağırlaştığı bir süreçte yerel seçim sonuçlarının “yeni bir siyaset” için vesile olabileceğini, yani şerden hayır çıkmasının mümkün olduğunu savunan ikinci grup bu tablo karşısında ümidini kaybetmiş görünüyor. İstanbul adayı Binali Yıldırım’ın son açıklamaları bu doğrultuda yorumlanıyor.
***
CHP-İyi Parti ortaklığının ve diğer muhalefet partilerinin yeniden seçim konusunun tartışmaya açılmasına ve hatta konuşulmasına bile itirazları var. “Biz böyle bir seçimi tanımayız, boykot ederiz” diyorlar. Ancak YSK’dan bu doğrultuda bir karar çıkacak olursa bugün telaffuz edilen boykot yerine siyasi getirisi daha fazla olacak bir yeniden seçim galibiyetini hedeflemeleri mümkün. Yalnızca 31 Mart’tan bugüne kadarki dört haftalık süreç içinde yaşanan olayların bile kendileri için “farklı galibiyet” şansını artıracağı hesabı yapmaları akıl ve mantık dışı sayılmaz çünkü.
Buna mukabil, iktidar partisi açısından bir “farklı mağlubiyet” ihtimali -siyasi sonuçları düşünüldüğünde- kolayca göze alınabilecek bir risk değil. Dolayısıyla yeniden seçim seçeneğini CHP’nin bile AK Parti’den daha fazla tercih etmesi akla aykırı olmasa gerekir.