Bitmeyen geyik muhabbeti: Kılıçdaroğlu seçilebilir mi?

Kocaman bir duygusal salıncağımız var. Bir o yana sallanıyoruz, bir bu yana.

Salıncak sadece bir kişi veya grup için değil, bu toplumda yaşayan herkes için ayrı ayrı sallanıyor. Bir o yana, bir bu yana…

Örneğin eğer muhalefetin seçimi kazanmasını isteyenlerdenseniz, bugünlerde salıncağınız yeniden “Galiba kazanamayacağız” diye düşünen tarafa doğru geçti.

Bunu nereden mi anlıyorum? Birden bire yeniden “Bu muhalefet de işleri çok ağırdan alıyor, kendine garip ve gereksiz bir güven besliyor, seçimi çantada keklik sanıyor, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı çok küçümsüyor” diyen köşe yazıları ve sosyal medya paylaşımlarında artış olmaya başladı, oradan anlıyorum.

Oysa kısa süre önce salıncak öteki taraftaydı; seçim çoktan kazanılmış, sıra geçmişin hesabının kime nasıl sorulacağına gelmişti bile.

Sadece muhalifler salıncakta sallanmıyor; duygusal geliş gidişler yaşamıyor. Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanmasını isteyenler de benzer bir salıncakta bir o yana uçuyor, bir bu yana.

Son bir hafta on gündür bir güven geldi, “Bu muhalefet beceremeyecek, reisten daha güveniliri yok, seçimi yine kazanacak” diyen yazılarda ve sosyal medya paylaşımlarında artış var.

Seçim gecesine kadar, hatta o gece dahil bu salıncakta bir o yana bir bu yana yükselmeye devam edeceğiz nasıl olsa.

Salıncakta yükselip alçaldıkça da ne uzayıp ne kısalan geyik muhabbetlerine gömüleceğiz.

Benimkisi objektif olmaya çalışan bir gözlem: Kabul etmek gerekir ki, muhalefetin salıncağı daha hızlı ve daha sık sallanıyor.

Salıncak ne yana geçse bundan bütün memleketin haberi oluyor; duygu durumu iyimserliğe geçtiğinde de, kötümserliğe yükseldiğinde de bu yüksek sesle söyleniyor. Kötümserlik dönemlerinde, hemen suçlu aranıyor, bir eleştiri mekanizması acımasızca devreye giriyor.

İktidar kanadında ise sadece iyimserlik yükseldiğinde sesler de yükseliyor. Kötümser bir hava estiğinde genellikle sessizlik tercih ediliyor. Kötümserlik döneminde kimse çıkıp “Yahu galiba kaybediyoruz” demiyor; bir iç eleştiri mekanizması çalışmıyor. Kazayla böyle bir şey söyleyecek birisi çıkarsa hemen “Hain, yıkıcı, bozguncu” ilan edilip susturuluyor zaten. Seçimi kaybetmek diye bir ihtimal hiç yokmuş gibi davranılıyor.

Tam da bu yüzden, ister iktidar cenahında yer alın ister muhalefet; daha çok muhalefet hakkında konuşuyoruz. Olumluyu da, olumsuzu da.

Bitmez tükenmez bir geyik muhabbeti konumuz var örneğin: “Seçilebilir aday” Kemal Kılıçdaroğlu mudur, değil midir?

Bu ister iktidar ister muhalefet olsun, memleketin bütün çevrelerinde açık ara cevabı en çok aranan soru.

Dün mesela İsmail Saymaz yazmıştı, “Kılıçdaroğlu’nun artık en büyük rakibi Erdoğan değil, kendisinin seçilebilir olup olmaması” diye.

İsmail Saymaz sevdiğim bir arkadaşım, bu yazdığı da ilk bakışta doğru gibi duruyor ama kendisine hiç katılmıyorum. Çünkü o tren kalkalı çok oluyor; bu saatten sonra muhalefet açısından Kılıçdaroğlu’nun aday olmaması olabilecek en kötü durum senaryosu bana göre.

Kılıçdaroğlu aday olmadığında geriye aday kalmıyor aslında.

Hemen itiraz edenler olacak, Mansur Yavaş var, Ekrem İmamoğlu var, Ali Babacan var, Meral Akşener var diyenler olacak.

Bir kere, CHP dışı adayları baştan elemek gerekir. Meral Akşener bunu gördüğü için baştan kendisini yarıştan çekti, “Ben başbakan olacağım, cumhurbaşkanı değil” dedi. Ne zaman, nasıl olacak Başbakan? Önce parlamenter sisteme geçilecek, sonra da partisi seçimden en azından muhalefet blokunun en büyük partisi olarak çıkmış olacak. Ancak o şart altında Akşener Başbakan olabilir.

Başbakanlık için gelecekte geçerli olacak kural bugün Cumhurbaşkanlığı adaylığı için de geçerli: En büyük partinin hakkı adayı önermek ve onaylatmak. Bu hakka da saygı gösteriliyor.

O zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masada bir yerde eşitler arasında birinci olduğu ve adayı önerecek kişinin de o olacağı kabul edilmeli. Kılıçdaroğlu, kendi adaylığıyla birlikte bu pozisyonunun da sürekli altını çiziyor, Mansur Yavaş da, Ekrem İmamoğlu da bu yarışta yoklar artık.

Başa dönüp geyik sorumuzu yeniden soralım: Kılıçdaroğlu seçilebilir mi?

Sorunun sorulması son derece doğal. Doğal olmayan, soruya bugünden kesin bir yanıt vermek istemek. Eğer bugünden yanıtı kesinkes biliyorsak, seçimi yapmaya ne gerek var? Bu sorunun cevabını bilmediğimiz için, “Kılıçdaroğlu mu, yoksa Erdoğan mı seçilir” diye sorduğumuz için seçimi yapıyoruz.

Soruyu soranların kastından ve iyi niyetinden kuşkum yok. Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinde “yüksek risk” gördükleri için soruyorlar. “Başka birisini mi aday gösterseniz acaba” diyerek Kılıçdaroğlu’na sesleniyorlar aslında.

Ama diyorum ya, orayı geçti bu tren. Kılıçdaroğlu epey bir zamandan beri birinci tekil şahısla konuşuyor; hatta bugünlerde İstanbul caddelerinde yeniden dev afişleri var, “Ben yapacağım” diyor.

Bana göre Kılıçdaroğlu’nunki artık aday adaylığı falan değil, fiili adaylık. Resmen de aday olduğunda, duygusal salıncak başka türlü sallanacak.

YORUMLAR (47)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
47 Yorum