Türkiye Kürtlerindir
CUMHUR BÜLENT SÖNMEZ
Ulus devlet fikri bir ulusun varoluş talebinden çok ayrımcılığa ve ezilmeye maruz kalan ulus için kolektif birlik talebi ve ayrımcılığa uğrama durumuna itiraz olarak ortaya çıkmıştır. Aydınlanma sonrası Avrupa’da Kilisenin birleştirici vasfının ortadan kalkması ile ulus devlet fikri her milletin bir diğerinin hakkına saygı göstereceği birleştirici bir zemin olarak gösterilmiştir.
Ulus devlet teorik olarak bir ulusun güçlü uluslarca yokolmasını önleyen birleştirici bir yapı olarak ortaya konulsa da pratikte bir egemen zümrenin hegemonyasını dayatma ile sonuçlanmıştır.
“Ulus devlet”in paradoksu da burada ortaya çıkmaktadır. Zayıfken boyunduruktan kurtulma çabası egemen olunduğunda boyunduruk vurmaya evirilmiştir. O halde “ulus devlet” talebi bir özgürlük talebi gibi görünse de (ortaya çıkışı itibarıyla) sonuçta boyunduruk elde etme talebi olmaktan öteye gidemeyecektir. Çünkü dünyanın genelindeki hiçbir toprak parçasında tek bir ulusun yaşıyor olması mümkün değildir. Kaldı ki ulus bile kendi içinde bir çok unsurlara ayrılabilmektedir.
O halde ulus devlet talebi değil, özgürlük ve insanca yaşama talebi sahih bir talep olacaktır. Çünkü ulus devlet fikri bile bir özgürlük talebi ile yola koyulmuş olmaktadır. İnsan için aslolan ise özgürleşme talebidir. Özgürleşmeyi sağlayan her ortam insani (farklı uluslarla bir arada olsa bile) özgürleşmeyi yadsıyan her ortam ise (aynı ulusla birlikte olsa bile) gayrı insanidir.
Anadolu topraklarının adı ne olursa olsun ister Türkiye ister Kürdistan bu toprakların her parçasında Arap, Türkmen, Ermeni, Türk, Kürt yaşıyor olacaktır. Ayrıca Alevi, Yezidi, Süryani, Sünni gibi topluluklar da yaşıyor olacaktır.. Bir toprak parçasının adını ne koyarsanız koyun farklı etnik ve dinsel unsurlardan arındırmanız mümkün olmayacaktır. Arındırma işlemine başladığınızda ise ulusunuz adına talep ettiğiniz özgürlüğü size benzemeyeni yok etmeye dönüştüğünü göreceksiniz. Bu açıdan baktığımızda Ulus devlet istencinin ulus devlete dönüşmesi ulusun devlete kavuşması anlamına gelmeyecektir. Çünkü ulus kavramı bile başlıbaşına bir problem oluşturmaktadır. Ulus, ırk, etni aynı zamanda kültürel kavramlardır. Kısacası içini nasıl doldurursanız doldurun ulus devlet mümkün değildir. O halde ulus devletten değil ulus devlet istencinden sözetmek daha doğru olacaktır. Ulus devlet bu istencin zemini değil sonucudur.
Ulus devlet talebinden “bir ulus için devlet” üretilmesi ise mümkün değildir.Bu talep ile dünya çok acı tecrübeler yaşamıştır. Bu yüzden dünya bu tasavvuru çabucak terk etmiştir.
Ulus devlet fikri sahih bir yaklaşım olsaydı yirmi küsur Arap devleti biraraya gelip ortak hareket edebilir, Türkiye’deki Kürt ulusalcıları Barzani’ye düşman olmaz, Azerilerle Türkiye Türkleri birarada yaşar, Ukrayna ile Rusya kavga etmez, Avusturya ile Almanya birleşirdi. En önemlisi de ulusu bile olmayan Amerika dünyanın en güçlü devleti olmazdı.
Türkiye’nin bile ulus devlet anlayışı ile ne bedeller ödediği ortadadır, Son dönemlerde bu tasavvurdan kurtulma yolunda çok ciddi adımlar atmaktadır. Bu adımların bile ne kadar sancılı ve acı geçtiğine hepimiz şahit olmaktayız.
Türkiye’nin ulus devlet pratiğinin öteki unsurlara yaşattığı zulüm ve haksızlıkları bile bile hala ulus devlet talebini dile getirmek ne tür bir aklın ürünüdür anlamak gerçekten zor...
“Kürtlerin bir devleti yok” yargısı ulus devlet algısı ile üretilmiş temelsiz ve asılsız bir yargıdır.
Kürtler tarih içinde asla devletsiz olmamışlardır. İçinde yaşadığımız Türkiye
Kürtlerin de devletidir. Bu yüzden ulus devlet talebinin ulus devletle ilgisi bulunmadığı gibi bir ulusla da ilgisi bulunmamaktadır. Kürtler için ulus devlet talebinin de Kürtlerle ilgili bir yönü bulunmamaktadır. Bu talep Kürtler için bir talep değildir.
Bu konuda A. Öcalan’ın yaklaşımları da açıklayıcı mahiyettedir.
“Gecikmeli de olsa Kürt ulus devlet çekirdeğinin kurgulanıp tesis edilmesi ancak kapitalist modernite bağlamında doğru kavranabilir. Özellikle İsrail’in bölgedeki hegemonik hesapları içinde Kürdistan ve Kürt ulus devlet çekirdeği çok önemli rol oynar. Nasıl Anadolu’daki Türk ulus devleti İsrail’in ortaya çıkışında öncü (Pro İsrail) rol oynamışsa, Kürt ulus devleti de İsrail’in İran, Irak, Suriye ve Türkiye’ye yönelik hegemonik hesaplarında çok önemli bir rol oynamaktadır. İsrail’i kuran güçlerin daha 1945’lerde KDP’nin inşasına destek olmaları ve 1960’lardan itibaren Türkiye üzerinden fiili destekte bulunmaları, bölgedeki stratejik ve hegemonik hesaplarıyla bağlantılıdır. 1990’lardan itibaren gladio ile iç içe geçen Kürtlerin PKK’yi tasfiye temelinde Kürt Federe devleti’ni oluşturmaları bu stratejik hegemonik hesaplardan ayrı düşünülemez. Zaten PKK’nin üzerine birleşik hareket halinde gelmeleri bu gerçeği gayet iyi açıklar. 2000’lerdeki II. Körfez Savaşı hamlesinin en önemli amaçlarından biri de, Irak’ta Kürt ulus devlet çekirdeğinin kalıcı olarak tesis edilmesidir. Bu kararı verip uygulayanlarla son yüzyılda Kürdistan’ı parçalayıp Kürtleri katliam sınırlarında tutanlar aynı güçlerdir. Sistemin hesapları neyi gerektiriyorsa o yapılmaktadır. Günümüzde çekirdek Kürt ulus devleti kapitalist sistem açısından en az İsrail kadar gerekli bir unsurdur; güçler ve ulus devletler dengesinde Ortadoğu son derece vazgeçilmez stratejik bir role sahiptir. Genelde sistemin güvenliği ve petrol ihtiyacı, özelde İsrail’in güvenliği ve hegemonyası için Kürt ulus devlet çekirdeğinden vazgeçilemeyeceği gibi, güçlendirilmesi için ne gerekliyse o yapılmaya çalışılacaktır. Böylece sisteme 1920’lerde tasarlanan en önemli bir halka daha eklenmektedir. Sistemin başlangıcı için Beyaz Türk ulus devletinin önemi ne ise, tamamlanması için de Beyaz Kürt ulus devletinin önemi de odur." (‘Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü’)
