Cari açık sorunumuz bitiyor mu?
Yılın ilk yarısında altın hariç ihracat 100,6 Milyar $ oldu. Geçen sene 72,1 milyar $’dı. Yıllık artış 28,5 milyar $ veya %40.
Eğer yılın ilk yarısında oluşan artış tutarının aynısı ikinci yarıda da gerçekleşirse, yıllık ihracat 219,8 milyar $’a yükselecek.
Geçen yıl bu rakam 162 milyar $’dı. Böylece bütün zamanların en yüksek ihracat rekoru kırılmış olacak.
Ticaret Bakanı Sayın Mehmet Muş cari açık sorununu artık geride bırakmak istiyoruz dedi. Ardından, TCMB, faiz kararını açıkladığı basın bildirisinde, yılın ikinci yarısında cari fazla verilebileceği ifade etti.
Yetmedi; Türkiye’de para politikaları hakkında muteber bir otorite olan, TCMB eski baş ekonomisti Sayın Prof. Dr. Ali Hakan Kara’da bu tartışmaya katıldı ve TCMB’nin, yılın ikinci yarısında, bazı şartlara bağlı olarak cari fazla verebileceğini yazdı.
“Altın dış ticaretinde mevcut gidişat aynen devam ederse, turizm gelirleri geçen yıla göre biraz daha iyileşirse ve hükümet yeni bir kredi paketi açıklamazsa…”, TCMB haklı çıkabilir dedi.
Bu görüşünü desteklemek için de, her zaman yaptığı gibi çok güzel bir görsel oluşturdu: Bu görselde, 2017 ve öncesindeki yılların ikinci yarısında, 11 ila 34 Milyar $ arası cari açık verilmesine rağmen, 2018 ve 2019 yıllarında cari fazla verildiği görülüyor. 2020 yılında da, sadece 4 milyar $ cari açık verildiğini görüyoruz.
Neler oluyor?
Sevinelim mi, şaşıralım mı yoksa şüphelenelim mi?
Türkiye’de yıllardır savunduğumuz cari fazla verme zorunluluğu yavaş yavaş gerçekleşiyor mu?
Formülü hatırlayalım: 1) ithalat yerinde sayıp ihracat artacak 2) ihracat yerinde sayıyorken ithalat azalacak ya da 3) ihracat artış tutarları ithalattan fazla olacak. 4) İhracat artarken ithalatın azalırsa, eskilerin tabiriyle aliyyül ala olur; yani iyi seçeneklerin en iyisi, olur.
Acaba Türkiye, dış ticarette bir kırılma mı yaşıyor veya yukarıdaki dört seçenekten biri mi gerçekleşiyor?
İhracata yönelik ve/veya ithal ikamesi oluşturan sanayi yatırımları, olması gerektiği gibi, arttı mı?
Hangi etmen etkilemiş olursa olsun, yukarıdaki bahsettiğim istatistikler doğruysa, sonuç olumludur.
Peki, yukarıdaki istatistikler doğru mudur?
YARIM HOCA DİNDEN, YARIM HEKİM CANDAN, YARIM VERİ…
Evet, doğrudur fakat yarım doğrudur; sadece ihracat rakamlarındaki artışlar dikkate alınmış fakat ithalat rakamları görmezden gelinmiş, taammüden.
Çünkü yılın ilk altı ayında, altın hariç ithalat da artmış ve artış tutarı tam 32,4 milyar $ olmuş yani ihracattaki 28,5 milyar $’lık artıştan daha fazla.
Eğer ithalat artış tutarı, yılın ikinci yarısında, ilk yarıda arttığı kadar artarsa; yıllık ithalat 258,7 milyar $’a yükselecek. İhracatın da 219,8 milyar $’a yükseleceğini hatırlayalım.
Son analiz: Eğer bu yılın ilk yarısındaki gerçekleşmeler yılın ikinci yarısında da aynı tutarda gerçekleşirse, dış ticaret açığı 39 milyar $’a yükselecek.
Bu rakam, yani altın hariç dış ticaret açığı, 2020 yılında 31 milyar $’dı.
Sonuçta geçen yıldan sekiz milyar $ daha fazla dış ticaret açığı verilmiş olacak?
Hâlbuki bizim derdimizin ilacı, dış ticaret açığının artması değil azalmasıdır.
Acaba Rahip Brunson krizinin oluşturduğu şok olmasaydı 2018, 2019 ve 2020’deki, olumlu cari açık verileri mümkün olabilir miydi?
Her şeye rağmen, geçmişte %60’lara kadar düşmüş olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, bugün %85’e çıkmış durumda; bu da açık bir başarıdır.
Fakat hükümet ve bileşenlerinin, bu şişkin rakamları eğip bükerek; sonu hüsranla bitebilecek, yanlış algılar üretmeye çalışmasını doğru bulmuyorum.
Çünkü ne olursa olsun bazı ürünlerin ithalatı engellenemiyor.
Türkiye’de tüketilen sanayi ürünlerinin üçte ikisi ithal ediliyorken ve bu oran, sadece bazı dönemlerde kısmen azaltılabiliyor veya erteleniyorsa sevinmek mümkün değil.
Çünkü oluşan değişim, imalat sanayinde gerçekleşen yapısal bir dönüşüm değil, bazı taleplerin dönemsel olarak ertelenmesidir.
Faizlerin nispeten düşeceği ve kredi imkânlarının artacağı bir ortamda, ertelenmiş talepler; ihracatın ithalatı karşılama oranlarını yine bozacaktır, maalesef.
Kalıcı sorunlardaki geçici iyileşmelere ihtiyatla yaklaşmak, sevinmekten daha iyidir.