Cumhurbaşkanının konuşma metinleri
Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu, TÜGİK Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret etti, bu vesileyle bir konuşma yapıyor, dinliyorum. Konuşmanın büyük bir kısmında piyasaların duymaktan rahatsız olmayacağı, “söylense de olur söylenmese de olur” tadında bilgiler veriyor; yine de okuduğu bazı bilgileri yanlış, veriler çarpıtılmış ve çıkarımlar tutarsız.
Konuşma, ekonomiden anladığı umulan metin yazarları tarafından günün anlam ve önemine binaen bir konuşma metni hazırlanmış ve “prompter” aletinden okunuyor.
Konuşmayı dinledikçe, bu metinlerin arkasındaki danışmanların asıl amaçladıklarını merak edip duruyorum. Bu üstün nitelikli, vazgeçilmez danışmanlar, gelmiş geçmiş bütün bakanların görev süresinden daha uzun bir süredir görevde, herhalde, görevlerini hakkıyla yapan insanlar, bilemiyorum.
Konuşmaya dönüyorum.
Metinde, CDS primlerinin 300’lere indiğinden (bu sayede % 6,5 la yapılan dış borçlanmalar %5,90’a düştü) Hazinenin, döviz borcu olduğu için, toplam borcun 150 milyar TL azaldığını; satır aralarına gizlenmiş bir sevinçle, son zamanlarda Türkiye’ye 15 milyar dolar portföy yatırımları geldiği yazılı.
İhracat da program hedefinden 5 milyar dolar fazla artmış.
Konuşma metni, “faizlerin artırılması”nın nimeti olan bu verilerle övünüyor.
Konuşma, tam da fiyat ve kur istikrarının öneminden bahsederken, birden bire; “ben yüksek faizlere karşıyım” diyor ve bütün dünya kulak kabartıyor. “Japonya’da, İsrail’de faizler sıfır, Avrupa’da en çok %1, Amerika’da hakeza öyle, peki, bize ne oluyor da % 20’lerin üzerine çıkıyoruz?”
“Şimdi, bizim arkadaşlar da bana kızıyor biliyorum, ama kusura bakmasınlar. Eğer ben Cumhurbaşkanıysam, bunu anlatmaya devam edeceğim. Çünkü ben yüksek faizle ülkemin kalkınacağına inanmıyorum”
Piyasa oyuncularının aklında aynı soru oluşuyor “acaba daha önce yaptığı gibi, zamanından önce faiz indirme talimatı verir mi?” Bir taraftan kulaklar, umulmadık bir şey dinliyor diğer taraftan hasta Türkiye ekonomisinin ateşi ölçülüyor: 39-40 derece. Bu hasta bu acı ilacı içecek başka şansı yok diye düşünüp, duymazlıktan geliyorlar.
Cumhurbaşkanımızın arkadaşları içinde, hatta bütün Türkiye’de “ben yüksek faize inanıyorum, bizi, ancak yüksek faiz kalkındırır” diyen bir kişi olduğuna inanan var mı? Yok.
Metin yazarları kurnazlık yapıyor, bir taraftan ekonomiyi hasta ettiği için faizleri artırmak zorunda kaldıklarını gizliyorlar, diğer taraftan yüksek faizler sayesinde bir miktar iyileşen ekonominin, iyiliklerini sıralıyorlar.
Konuşma metninin yazarı, yukarıdaki cümlenin yerine “ben, enflasyonu azdıran ve TCMB’nin faizleri artırmasına sebebiyet veren ekonomik faaliyet ve süreçlere karşıyım. Bedeli ne olursa olsun yüksek faizlerle sonuçlanan, bu tip politikalarla mücadele edeceğim” diye yazsa, belki de eleştirenlerin çoğu, bu ifadeyi alkışlayacaktır.
Konu şahsi menfaat, yazmazlar.
Konuşmaya dönüyorum “15 milyar dolar portföy geldi.” Doğrusu, gelen paranın 1,9 milyar doları hisse senetlerine, 3,1 milyar doları da tahvillere girmiş; 10 milyar dolar gecelik veya kısa vadeli TL hesaplarda bekliyor. Unutulmamalıdır ki bu 15 milyar dolar sahipleri, erken faiz indirimine gidilirse, ülkeyi 15 dakikada terk ederler; geride bir enkaz bırakarak.
Diğer bütün bilgiler de yarım, çarpık ve tutarsız, mesela, 5 milyar dolar ihracat doğru fakat 40 milyar dolar cari açığın yıkıcılığından bahsedilmiyor.
İşyeri ve şirketlerin kapanmadığından bahsediliyor fakat durumun, kapanmaktan beter olduğunu işyeri sahipleri biliyor. Bütçenin az açık verdiğiyle övünülüyor fakat işsizlerin, yoksulların, mağdurların ve mahrumların bütçeleri perişan. Roman mahallesindeki işsizler, gündelikçiler, arada bir iş bulup çalışanların bütçe performansını alkışlayacaklarına inanmak, iktidar için derin bir yanılgı.
Metin yazarlarının ve faiz hassasiyetlerini kaşıyanların, mesela Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun çarpıtma ve tahrikleri şahsi menfaatlerine uygun olabilir fakat bu ölçülüp biçilmiş,art niyetli çarpıtmalar topluma bedel ödetiyor.
Son bedeli inandırıcılığını yitiren öder; kural budur.