Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine (CHS) karşı çıkmanın dini ve tarihi temelleri

Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) vefat ettiğinde, apaçık bir şekilde, kendine bir halef atamadı ne vefatından sonra nasıl bir yönetim modeli uygulanması gerektiğini de bildirmedi. 

Mü’minlerin kendi çözümlerini, kendilerinin bulmasını arzu ettiği çok açıktı. Sahabe de, “Şura” yani seçimli atama, “Biat” yani yöneten ve yönetilenin görev yetki ve sorumluluklarını belirleyen sözleşme ile “İstişare” yani icraatta danışma yoluyla toplumdaki akli birikimin tamamının kararlara yedirilmesi yöntemlerini geliştirdiler. 

Ancak Emevi Sülalesi yasama yetkisinin halkta olduğu bu sistemi ilga edip, ümmete ait olan yasama, yürütme ve yargılama haklarını “güçler birliği” yöntemiyle gasp etti. Bu tarihten itibaren, “fıkıh” bu zorbalığın meşrulaştırılması için “zaruret hali”, “ehven-i şer” ve “maslahat” gibi külli kaidelerle bu zorbalığı meşrulaştırmaya çalıştı. (Sırf bu eksikliğinden dolayı “Fıkıh”a İslam Hukuku denmesine karşıyım, çünkü içinde “islami öz”e aykırı pek çok unsur bulunduruyor.) 

1876 yılına kadar, “Millet İradesi” bir daha yönetime geçemedi. 1876 yılında yazılan Anayasa, yani Kanun-i Esasi, yasama yetkisini, tekrar seçilmiş bir meclisi de içeren meclis-i umumi’ye vermişti. Fakat Sultan Abdülhamit gücünü pekiştirdikten sonra bu meclisi, hiç toplantıya çağırmayarak adeta feshetti. (Bu ihanetten dolayı, daha sonra yazılan bütün Anayasalarda, “meclis her yıl ekim ayında kendiliğinden toplanır” maddesi eklenmiştir.) 

Kurtuluş Savaşı esnasında Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümeti, üç yıl boyunca bütün yönetme erklerine sahip olmuştu. Bazı eksikliklerine rağmen, bu meclis, o tarihe kadar İslam Toplumlarının görüp göreceği en demokratik yasama ve yürütme organı olmuştur. Mustafa Kemal ve arkadaşları da güçlerini konsolide edince TBMM’ni, işleri geciktirip ayak bağı olmakla itham edip, önce önemsizleştirdiler sonra da göstermelik bir duruma düşürdüler. 

Önce CHP’deki ikinci grup tasfiye edildi ardından da Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Fuat Orbay ve Refet Bele gibi askerlerin kurduğu Terakkiperver Cumhuriyet Partisi, Takrir-i sükûn kanunuyla, kurulduğundan altı ay sonra kapatıldı. 

Atatürk’ün hakkını yememek lazım çünkü beş yıl sonra, 1930’da, daha önce başbakanlık ve meclis başkanlığı yapmış olan büyükelçi Fethi Okyar’a para vererek ve CHP’den milletvekili transfer ettirerek Serbest Cumhuriyet Fırkasını kurdurdu; fakat bütün kurumlarıyla Devlet, bu partiye sadece 98 gün tahammül edebildi ve kapatıldı.  

Tüm bunları, “güçler birliği” sonucuna yol açmış yönetimlerinin, güçlerini, isteseler bile; eşyanın tabiatı gereği, bir başkasıyla paylaşmaya razı olamadıklarını göstermek amacıyla anlattım.  

Konuyu şahsileştirmekten çıkarmak için yeni bir seçim yapıldığını ve iktidara muhaliflerin adayı Bay X’in seçildiğini varsayalım. 

Mevcut CHS’ne göre seçilmiş bir cumhurbaşkanı, teorik olarak, neredeyse TBMM’ne hiç ihtiyaç duymadan görev süresini tamamlayabilir; mesela Bay X beş yıl boyunca, bütçeyi her yıl sadece enflasyon oranında artırırsa meclis onayına ihtiyacı olmaz. 

Kararnameler Bay X’e, çok geniş yasama yetkisi de tanımaktadır; temel haklar alanı hariç, neredeyse, her alanda kanun hükmünde kararname yetkisi vermektedir. 

Bay X’in, Hakimler Savcılar Kurulu (eski HSYK) üzerinden, yargı erki üzerinde kurabileceği otoriteden de vaz geçmeyecektir. 

Bay X’in, yargı organlarına, yürütmeye karşı yani kendisine karşı “korkusuz ve eksiksiz denetleme” yetkisini devretmesi beklenmemelidir. 

Tarih bize, Güçler Birliğini sağlamış muktedirlerin, değil otoritelerini ve icraatlarını sorgulayacak “yargı kurulları”na; onları eleştirecek özgür bir medya’ya bile müsamaha göstermeyeceklerini öğretiyor. 

Devam ediyoruz. Sayıları yüz bin kişiye ulaşan “Üst Düzey Kamu Yöneticisi”ni atama ve dilediği zaman görevden alma yetkisini, Bay X, başkalarıyla, asla, paylaşmayacaktır. 

Son Söz: Dün attığım başlık olan “yeni düzen”i beklemek, temeli zayıf bir iyimserliktir. CHS değişinceye kadar her gelecek yıl, bir önceki yıldan daha kötü geçecektir.

YORUMLAR (51)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
51 Yorum