Reform değil iyileştirme
Türkiye kamuoyu, Hükümetlerin Türkiye’yi tekrar tekrar şaha kaldırması ve şampiyon yapma vaatlerini çok dinledi. Hükümetin bütçe kanununa ilaveten sık sık reform planı, orta vadeli plan vs. gibi eylem planı açıklamalarına alıştık, acaba bu defa farklı olabilir mi?
Hazine ve Maliye Bakanlığının sitesinde yayınlanan “ekonomik reformlar kitapçığı”nın üslubunu, ilk okuyuşta ışıltısız ve mat görünce; acaba bu defa hakikate dokunma ihtimali belirdi mi diye umulandık. Hakikat: Zor durumdayız.
Kitapçığı dikkatli okuyunca özensiz iddialar da görürüz: “Elektrikli araç şarj altyapısı hayata geçirilecektir. Toplu taşıma filolarında ve hizmet araçlarında elektrikli araçların kullanılması teşvik edilecektir.”
Türkiye’nin üretmeyi planladığı elektrikli otomobil piyasaya çıkmadan, mevcut otomobil talebinin elektrikli olanlara yönlendirilmesi, tamamen başka ülke sanayilerine çalışmak anlamına gelmez mi?
Her ne kadar bu sunumda da başarıyı arama çabaları var. Yine de gelecekteki mutlu günleri müjdelemeyi vurgulamaktan daha çok, yapılmış yanlışların düzeltileceği ve yeni dönemde yeni yanlışların yapılmaması için gerekli önlemlerin alınacağı vaadini daha çok ima edilmiş, gibi.
Hükümet Berat Albayrak döneminin yanlış olduğunu, alenen kabul etti ve özür olarak Bakan ile TCMB başkanını görevden aldı; yeni dönemde yanlış yapılmayacağının sözünü de Elvan ve Ağbal’ı atayarak verdi.
İKTİSADİ NİZAMIMIZ İYİ MİDİR?
Bankacılık alanında düzenleme ve denetleme yapmaya yetkili bir kurum olan BDDK, dünyadaki en iyi emsalleri kadar itibarlı bir kurumdur. Görev, yetki ve sorumlulukları berrak, etkili ve işlevseldir.
TCMB’nin görev yetki ve sorumlulukları ile Amerika’nın merkez bankası FED veya başka merkez bankaları arasında nitelik farkı yoktur.
Sermaye Piyasaları Kurulu, SPK, Tasarruf Mevduatı Tasarruf Fonu, TMSF ve diğer kurumlar da gelişmiş dünyanın kurumları kadar iyi yapılandırılmış ve yetkilendirilmiş kurumlardır.
Bu kurumlarda kamu personeli seçme sınavında, KPSS’de 90-100 arası puan alan kişiler çalışır ve çok iyi eğitilirler.
Yani iktisadi nizamımızda reform yapmayı gerektirecek kadar bir bozulma söz konusu değil.
Peki, Berat Albayrak döneminde tasarlanan para politikası esnasında bu kurumlar kendi mevzuatlarına aykırı kararlara nasıl imza attılar, kendilerine güvenenleri niçin hayal kırıklığına uğrattılar?
BDDK’nın görevi bankaların sıhhatini korumaya çalışmaktır. Hal bu olunca “Aktif Rasyosu” kararına niçin boyun eğdiler?
Hükümetler ve Hazine ölçüsüz parasal genişleme kararı verirken, Hükümete gerekli uyarıları yapmaları gerekmiyor muydu?
Keza 92 milyar dolar döviz satışına TCMB yönetiminin itirazsız bir şekilde boyun eğmesine ne diyeceğiz?
Yargı erkinin özerkliğinin yok edildiği bir ülkede, düzenleme kurumlarının özerk davranmasını analiz edip, eleştiriyorum umutsuzca…
VİRAN OLASI HANEDE EVLAD-U İYAL VAR
Yani evde çoluk çocuk ekmek beklerken, 3 sayılı cumhurbaşkanlığı kararı ve 375 sayılı KHK ile üst kademe kamu yöneticileri, kayıtsız şartsız bir şekilde işten atılabiliyorken; hangi üst düzey kamu yöneticisi iş güvenliğini tehlikeye atabilir ki?
Gerçi eskiden de boş dilekçe imzalattırılıp kasaya konulur, yeri ve zamanı geldiğinde devreye sokulurdu.
Nasılsa içi vaatlerle doldurulmuş bir iyi niyet açıklaması olan “ekonomide reform” sunumunu inceleyip umut ve iyimserlik aşılayan bir yazı yazmaya karar vermiştim. Böyle bir şeyi başaramadım, gerçekler mi buna izin vermedi yoksa ben mi katıksız bir eleştirmen oldum bilemiyorum.
Galiba, Hükümetin de, benim gibi, bir esenlik sahiline ulaşma umudu, her geçen gün azalıyor.
Ütopyadan arındırılmış gelecek tasarımları başarıyı maksimize etmeye çalışmak yerine, toplumun her kesimiyle birlikte, başarısızlık unsurlarını asgariye indirmeye odaklanmalıdır; iyileştirme ve reformlara bu varsayımla başlanmalı; aksi takdirde, sürükleyen nehir boğabilir veya umulmadık bir sahilde kurda kuşa yem olarak bırakır.