Şirketler ekonomi yönetimine güveniyor mu?
Bu yılın son çeyreğinde ekonominin %5 büyüyebileceği tahmin ediliyor. Bu sayede ekonomi küçülmekten kurtulup sıfırın üzerinde büyüyebilir. 2018 4. çeyrekte ekonomi bir önceki yıla göre %2,8 küçülmüştü. Yani 2017’de birim değeri 100 olan ekonomi, küçülerek, 2018’de 97,2 birim değere düşmüştü. Eğer bu yılın son çeyreğinde %5 büyüme gerçekleşirse; 2017 4. çeyrekte 100 olan birim değer, 102,2’ye çıkacak.
Yani iki yıllık süreçte toplamda %2,2 büyüyeceğiz. Buna da şükür.
Önceki yazılarımda, hükümet tarafından bu kriz döneminde alınan karar ve tedbirlerin neredeyse tamamının, zararının faydasından daha fazla olduğunu, örnek bir analizle birlikte iddia etmiştim. Normal bir döneme geçmiş olunduğunun göstergesi olarak da, kriz döneminde alınmış karar ve tedbirlerin tamamının iptal edilmesini önermiştim.
Niçin büyüdük veya büyümede niçin geç kaldık?
2018’in ikinci çeyreğinden itibaren özel sektörün kilit noktalarında görev yapan işadamı ve yöneticilerin bazıları, bu aralar, bir miktar açılmanın iyi olabileceğini düşündü ve bu sayede ılımlı toparlanma süreci başladı.
Kalıcı olarak cari açık veren bir ülkenin, periyodik olarak krizlere girmesi kaçınılmazdır. Türkiye’deki girişimlerin hissedar ve üst düzey yöneticileri bunu çok iyi bilir. Bu yüzden şirketlerin çoğu, işler ne kadar iyi olursa olsun, yatırımlar ne kadar vaatkar olursa olsun, kıyıda köşede, bir ihtiyat akçesi bulundururlar. Bu çare arayışları 1994, 2001 ve 2008 büyük krizleri ve ara ara nükseden irili ufaklı krizlerden öğrenilmiştir.
Önceki dönemlerde kriz hızla gelir, yapacağı tahribatı yapar sonra kamu gerekli tedbirler alır ve normale dönülürdü. Türkiye’nin normaline dönüldüğünde, batmamış firmalar batmış firmaların bıraktığı boşluğu da doldurarak ülkenin hızla toparlanmasını sağlardı.
Bu defa böyle olmadı. Çünkü yönetim, bir kriz yaşadığımız gerçeğini bir türlü kabullenmedi. Hakikatlerle yüzleşip, sorun tanımlanamayınca çözüm aşamasına da geçilemedi. Bu olgu hala devam ediyor.
Bankaların sorunları hala çözülemedi. Krizden önce zaten zorda olan ve tasfiye edilmesi gereken iş ve girişimlerle ilgili gerekenler sürekli öteleniyor. Fon ve değer üretebilen ancak kriz dolayısıyla kazandığı nakitler ile taksitleri arasında uyumsuzluk olan işletmelerin yeniden yapılandırılması da henüz tamamlanamadı.
Tedarik ve müşteri zincirlerinde bulunan sorunlu firmalar, sistemden tam olarak ayıklanamadığı için işleri başlatacak ve büyütecek olan iyi durumdaki şirketler de çekimser davranıyor.
Gelecekle ilgili muğlaklık ortadan kalktığında, şirketlerimizin, diledikleri kadar ve diledikleri miktarda satış yapabilecekleri görülecektir. Şirketlerimizin dağıtım ve pazarlama ağları, tabir caizse, “ölmüş pazarlar”ı bile canlandırabilecek yetenektedir.
İyi ve Sağlam Firmalar Ne durumdadır?
“Girişimci Bilgi Sistemi”ne göre, Türkiye’de yaklaşık 1.300.000 girişim var ve bunların net satışları, 2017 rakamlarına göre, GSYİH’nın iki mislinden fazladır: 6,4 trilyon TL.
İstanbul Sanayi odasının İSO 1.000 verileri, borsa şirketleri ve benzeri kaynaklardan derlediğim ve paralellikler kurarak yaptığım tahminlere göre bu oran düşmüş. Satışların bu yılsonunda 8 Trilyon TL civarında gerçekleşeceğini tahmin ediyorum. 2019 GSYİH tahminim 4,2 trilyon TL.
2017 yılında 1.850 milyar TL olan mali borçlar, bu yıl, kurlardaki artış nedeniyle, muhtemelen 2,500 milyar TL civarında gerçekleşecek. Borçlarda, aktiflerde ve satışlarda birbirini dengeleyici gelişmelerle birlikte, mali borçların net satışlara oranı % 30 ve aktiflere oranı da %27 civarında seyrediyor olacaktır.
Kredi bulma şartları zorlaşmasına rağmen şirketlerin gücünde sanıldığı kadar derin bir zayıflama söz konusu değil.
Türkiye’deki krizlerin daimi mağduru şirketler ve ardışık olarak işsizlerdir. Müsebbip de yanlış tasarlanan ve uygulanan hükümet politikalarıdır. Kriz yöneten insanların söylemleri ile gerçekler arasındaki çelişki, şirketleri yöneten kişilerin kafasını karıştırmakta ve krizin uzamasına sebebiyet vermektedir.