Yapılamayanlar yapılamayacakların teminatıdır
TCMB, son PPK toplantısında faizleri artırması gerektiğini biliyordu.
Doğrudan artırmadı fakat likidite kısma ve diğer araçlarla faizlerin hızlı yükselmesini sağladı: Mevduat faizleri %12’yi aştı; kredi maliyetleri %15 ila %25 bandına yerleşti.
TCMB gösterge faizleri artırmak hariç neredeyse her şeyi yaparak faizleri artırıyor. Mesela artık hiç bir bankaya %6,75 faiz oranıyla, hatta %8,25 olan gösterge faiz oranlarıyla da borç vermiyor.
Daha önce bu oranlardan verdiği alacaklarını tahsil edince; %9,75 olan gecelik faiz oranıyla veya %11,25 olan geç likidite penceresi faiz oranlarıyla kredi veriyor.
İlaveten ihale açarak, bankalara diyor ki “bir ay vadeli on milyar TL’lik ihale açtım; limiti dâhilinde en yüksek faizi veren bankalara bu parayı pay edeceğim, % kaç faizle alırsınız?”
Bu ihalelerde ortaya çıkan faiz oranları %12’yi geçti.
Geçen Cuma günü TCMB’nin verdiği bütün kredilerin ortalama faiz oranı %10’u buldu.
NE OLDU, NİÇİN OLDU?
Bu yılın ilk yarısında birbiriyle bağlantılı iki gelişme aynı anda yaşandı; birincisi, uluslararası brüt döviz rezervleri çok azaldı: Yılbaşından bugüne kadar net azalış 33 milyar dolar.
İkincisi, Türkiye’de nadir görülen bir şey oldu: Aynı anda hem arz kaynaklı hem de talep kaynaklı enflasyon birlikte yükselişe geçti.
Arz enflasyonu döviz kurlarındaki aşırı artıştan kaynaklanıyor: Yılbaşında 5,95 TL olan dolar kuru bugün 7,35’e yükseldi. Talep enflasyonu da bol ve ucuz krediden dolayı oluştu: Yılbaşından bugüne kadar TL kredi artış oranı %37.
Ortaya çıkan durumun geçici olmadığı çok açık; dolaysıyla gelişmelerin peşinden koşarak geçici çözümler peşinde koşulacağına; ön alarak, akan sele bent olacak kalıcı tedbirler alınması beklendi. Gerçekleşmedi. Eğer TCMB gösterge faiz oranlarını beklenen enflasyon oranına yükseltebilirse ki eninde sonunda yükseltecek, hem çok korktuğu aşırı kredi artışı yavaşlar hem de beklentiler olumluya döner ve dolar kuru da 6,5’ye kadar düşebilir.
AKTİF RASYOSU ZORBALIĞI VE ZORUNLU KARŞILIK TEŞVİKLERİ
Bu yıl, “aktif rasyosu” formülü değiştirildi ve çok kredi verenden az, az kredi verenden çok zorunlu karşılık alınarak, krediler coşturuldu.
Aktif rasyosunun puanı düşürüldü fakat hala yürürlükte.
Yani bir tarafta TCMB bankalara “sakın kredi verme, verirsen de pahalıya ver” diyor öte yandan BDDK “kredi vermezsen çok yüksek cezalar keserim” diye tehdit ediyor. Çelişkili amaçlar yönetimi.
Ekonomi yönetimi enflasyonun düşmesini istiyor mu, istiyor. Doların 6,5 TL’ye düşmesini istiyor mu, istiyor. Peki, niçin gereğini yapmıyor? Suskunluk.
SUSKUNLUK
Hükümet doların 6,5 TL’ye düşmesini çok istiyor. Bunu sağlamak için de TCMB’nin bütün dövizlerini sattırdı; bu yetmedi, bankalardan emanet aldığı dövizlerin de bir kısmını sattı, yine de sonuç alamadı. Ayrıntılar için gazetemizin cumartesi günkü sayısında Kerim Rota ile yapılan röportaja bakabilirsiniz.
TCMB’nin faiz kararının dini duygu ve sebeplerle engellendiği sanılıyor olabilir. Bu doğru olamaz. Konu çetrefil ve çok boyutlu olduğu için şunu söyleyebilirim: Dini inançlar nedeniyle faize karşı olmak ile “TL’nin değerini korumak için TCMB’nin faiz artırımına” karşı olmak aynı şey değildir. Hatta tam tersine, enflasyonu düşürmek ve TL’nin değerini olması gereken yere getirmek için TCMB’nin faiz artırması gerekiyorsa ve bu, siyasiler tarafından engelleniyorsa; siyasiler yanlış yapıyorlar demektir.
Merkez Bankacılığı ve Para Politikalarının gereğinin ne olduğunu fıkıh tarihi hakkında malumat sahibi kişilerin çözümleyip, dini açıdan herkesin ittifak edeceği çıkarımlar yapmaları mümkün gözükmüyor. Çünkü bu alanda tarihi bilgi birikimi ve yetkinlik açığı var.
Yüksek faiz istenmiyorsa, yapılacak şey; enflasyonu düşürmektir. Cari açık vermeyecek bir dış ticaret düzeni ve tüketimi azdırmayacak mali politikalar iyi bir başlangıç olur.
Önce har vurup harman savurmak sonra da enflasyondan ve yüksek faizlerden şikâyetçi olmak münasip bir tavır değildir.
Toplumun ekonomi yönetimine verdiği kredinin teminatı her geçen gün değer yitiriyor.