Yüksek borcu olanın akıbeti

Yüksek borçlanmanın ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri görmek isteyenler Arjantin ve Türkiye örneğini iyi incelemeli. Bir zamanlar geleceğin yıldız ekonomilerinden biri olacağına kesin gözüyle bakılan Türkiye, bugünlerde, yüksek dış borçlarından dolayı, gelecekteki sorun kaynaklarından biri olarak değerlendiriliyor. 

Türk Bankaların da en büyük sorunu yurt dışından aldıkları borçlardır. Bankalardaki 416 milyar dolarlık yabancı para kaynağının 256 milyar doları mevduattan oluşurken, 150 milyar dolar da alınan borçlardan oluşmaktadır. 

Güven ve istikrar kaybolunca bankalara borç vermiş yabancı alacaklılar borçlarının vadesini uzatmak istemeyebilir; bu ihtimal banka yönetimlerini tedirgin ediyor. 

Devlet ve bankalara ilaveten Türk Şirketleri de borç içinde yüzüyorlar. Şirketlerin kaynakları içindeki özkaynak oranları sürekli azalıyor, en son toplulaştırılmış veriler bu oranın %28 civarına düştüğünü gösteriyor. Bu oran gelişmiş ülkelerde %70’ler civarında. 

Şirketler sürekli yükselen borç oranları yüzünden oldukça tedirgin ve kaygılılar; bunun 1994 ve 2001 krizlerinde olduğu gibi satışların durması ve tahsilatların azalmasından korkuyorlar. 

Asıl korktuklarıysa, ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde, bankaların kredi verme şartlarını sıkılaştırmaları sonucu istedikleri miktarda krediye ulaşamamaktır. 

Yazılarımda sık sık anlatıyorum, tüketicilerin borçlandırılması onların hayatında felaketler yol açabiliyor. Bir kez “değerlendirme hatası” yapıp ödeyemeyeceği oranda borç alan gerçek kişilerin hayatı cehenneme dönüşebiliyor. 

Zaten geçinmekte zorlanan düşük ve sabit gelirli çalışanlara, kredi vermek, gelecekte ödeme darboğazına gireceklerini garanti eder. Ayda üç bin TL maaşla zar zor geçinen bir çalışanın reel gelirindeki en küçük bir azalış, velev ki bu ayda 200 TL olsun, onu başka krediler almaya mecbur edecektir. 

Yıllar önce Kayseri’de bir sanayiciyi ziyarete gitmiştik. “İyi ki geldiniz yoksa bunalıma girecektim” demişti şakayla; “diğer bankalar artık şirkete kredi vermek için değil benim asgari ücretli çalışanlarıma kredi vermek için geliyorlar.” Bir sonraki ziyaretimizde de gelen haciz ihbarları ve banka ödemeleri için ilave bir adam istihdam ettiğini söylemişti. 

İhtiyaç ve tüketici kredilerini “günde 10 TL taksitle” gibi reklamlarla sunmanın, tüketicileri baştan çıkarmaya çalışmanın etik ve adil bir yaklaşım olduğuna inanmıyorum. 

Şirketlerin de, borç paraya ihtiyacı olan çalışanlarını bankalara yönlendirmesini doğru bulmuyorum. 

Katılım bankalarınınsabit ve düşük gelirli insanlara borç vermemesi gerektiğine dair görüşümü de tekrarlıyorum, velev ki uygunluk fetvası almış olsun. 

Devlet dâhil bütün işverenlerin çalışanlara, dönemsel olarak ve faizsiz nitelikte borç alabilecekleri mekanizmalar kurmaları; kurmuş olanların da sürekli iyileştirme yapmaları, her bakımdan daha isabetli olacaktır. 

BORÇSUZ BİR EKONOMİK YAPILANMA MÜMKÜN MÜDÜR? 

Türkiye’de toplam birikimlerin %70’inin mevduata, %25’inin bono, tahvil,sukuk ve fonlara yatırıldığını görüyoruz; pay piyasalarına, yani borsaya giden tutarlar sadece %5 civarında. 

Borcun alternatifi ortaklıktır veya risk sermayesi gibi kullanılabilen fonlardır. Pay piyasalarının ve risk sermayelerinin Türkiye’de bu kadar cılız kalmasının kök sebeplerine inmek bir köşe yazısını aşar fakat ortaklık hukuku ve uygulamaları bir düzenleme ve kanun konusu olmaktan çok tarihi ve kültürel mirasın konularıdır. 

Kişilere borç vermeyi, borca karşılık herhangi bir ek gelir elde etmeyi hem alan hem de veren için açık ve net bir şekilde lanetleyen bir kültürün, borçlanmanın zıddı olan uygulamaları yeterince geliştirememesi de maalesef bir olgu, bir hakikat. 

Bir kültür kendisine meydan okuyan ve tehdit eden“kötü” bir olguyu, tüm karşı koyma çabaları ve birikimiyle yenemiyorsa veya geriletmiyorsa veya imkânları alternatifini geliştirmeye yetmiyorsa ne olur? 

Bazen isabetli bir soru,özensiz cevaplardan daha güçlü bir anlam dünyası oluşturabilir. İrdeleyeceğiz. 

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum