Akıl ve özgürlük yoksa üniversite de yok

Uzun zamandır nefes almakta zorlandığımız bir Türkiye atmosferinde Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin Akademik Yıl Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmayı dinlerken birazcık olsun daha rahat nefes aldığımı hissettim.

Anayasa Mahkemesi’ne göre bilimsel, idari ve mali özerkliğin, aslında üniversite özerkliğinin de ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizen AYM Başkanı Arslan’ın “Aklınızı ve beyninizi kimseye kiraya vermeyin” cümlesiyle başladığı konuşmasındaki şu ifadeleri belki de bütün üniversitelerin kapılarına asmak gerekiyor:

“Üniversite denildiğinde aklıma bu 3 kavram geliyor. Üniversite, evrensel değerler temelinde bilimsel bilginin üretimi, öğretimi ve öğrenimiyle uğraşan hocalar ve öğrenciler birliğidir. Akıl, özgürlük ve çeşitlilik, üniversiteyi tamamlayan, niteleyen temel kavramlar. Bilginin üretimi ve teknolojiye dönüşmesi ancak akılla ve aklın kullanılmasıyla mümkündür. Bu nedenle aklını askıya almış veya tatile göndermiş bir üniversite veya üniversite camiası düşünülemez. Akılsız üniversite olmaz. Aklı kullanmak zihinsel bir kimlik ve ergenlik meselesidir.

Burada Kant’ın ‘aydınlanma’ tanımı geliyor. Diyor ki ‘Aydınlanma, ergin olmama halinden çıkışı ifade eder.’ Yani reşit olmaktır aydınlanma. Çünkü reşit olmayanlar başkalarının kılavuzluğuna, rehberliğine muhtaçtır. Halbuki akıl sahibi insanlar, bir vasiliğe ihtiyaç duymadan kendi kararlarını kendileri alabilen, kendi ayakları üzerinde durabilen insanlardır. Kant’a göre bu her şeyden önce cesarete gerektiriyor. O yüzden aydınlanmanın mottosunu ‘Aklını kullanmaya cesaret et’ şeklinde belirliyor. Aklımızı kullanmaya cesaret edemediğimizde aklımızı ve bizi başkaları kullanmaya başlıyor. Bu yüzden vesayetçilik insanı güdülmesi gereken bir sürü, bir sürünün mensubu olarak görür. Tam da bu nedenle Kant, yönetilenleri doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayıramayan çocuklar olarak gören vesayetçiliği, tasavvur edilebilen en büyük despotizm olarak görür. Çünkü, sizin adınıza hep başkaları karar verecektir.”

Akademik özgürlüğün, eleştirel aklın neredeyse üniversitelerimizden kovulduğu bir dönemde AYM Başkanı Arslan’ın adeta özgürlük manifestosu niteliğindeki bu konuşması elbette çok önemli. Ama ne yazık ki ülkeyi yöneten AK Parti iktidarı akademik ve ifade özgürlüğünü önceleyen bir anlayışla yola çıktıysa da artık böyle düşünmüyor. Bu yüzden de farklı düşünenleri, iktidarı eleştiren akademisyen ve öğrencileri ya ‘terörist’, ya da terör destekçisi olarak görüyor.

Maalesef bir ülkenin zenginleşmesinin temel dinamiğinin ‘eğitim’ olduğu gerçeği kaybedilince geriye sadece “bizim mahalle”nin sayısının ne kadar arttığı gibi ideolojik hayaller kalıyor.

İşte bu yüzdendir ki liselerden meslek okullarına ve İmam Hatiplere kadar her kademede kaliteli bir orta öğretim sistemi inşa etme değil, ‘arka bahçe’ fantezileri geçerli olmaktadır.

Bu yüzden bilimsel üretim kalitesi yüksek üniversiteler değil, tamamen popülist hedeflere ayarlı kasaba üniversiteleri makbul hale geliyor.

Ve bu yüzden üniversitede de kalite ve liyakat değil, liyakatsizlik bir kriter haline geldiği için akademide bilimsel kalite fevkalade düşüktür. Üniversitelerimizin adeta akademik bir devalüasyon yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Kemal Gözler’in şu tespiti meselenin vahametini gözler önüne sermektedir: “Üniversitelerin değeri, üniversitelerin öğrencilerinin değeriyle, öğretim elemanlarının değeriyle ve bunların ürettikleri eserlerin (buluş, patent, kitap, makale, vs.) değeriyle ölçülür.

Türk akademisi çok ciddi bir ‘değersizleşme süreci’nden veya daha doğru bir terimle ‘değersizleştirme süreci’nden geçiyor.” (Akademinin Değersizleşmesi Üzerine)

Esas itibariyle eğitimde, hukukta, akademik özgürlük dahil bütün özgürlüklerdeki toplam kalite bir ülkenin hem uluslararası alandaki itibarını, hem de kalkınmışlık derecesini ortaya koyan en önemli göstergedir.

Eğer yargının siyasallaşması yüzünden her aklına gelenin laf söyleyebildiği, özgürlükler ve insan haklarında ‘özgür olmayan ülkeler’ kategorisinde yer alan bir ülkeyseniz derin bir ekonomik kriz yaşamanız da insanların mutsuz ve güvensiz olması da kaçınılmazdır. Hemen hatırlatalım Freedom House 2020 yılı raporunda, Türkiye, 195 ülkenin yer aldığı “özgürlük” sıralamasında 146›ncı sırada bulunuyor.

YORUMLAR (115)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
115 Yorum