Bu yıl da yaz bir veda bile etmeden çekip gitti işte...
Her mevsimin zihnimizde, gönlümüzde bir karşılığı vardır. Bazı mevsimler kalbimize iyi gelir, bazıları ise bütün çiçeklerimizi toplayıp kalbimizi bir çöle döndürerek çekip giderler hayatımızdan...
Eğer mümkün olsaydı bütün mevsimlerin ilkbaharın umutlarıyla beslenip, bir daha gitmemek üzere yazın kollarında sallanmasını isterdim. Ama biliyorum ki bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir temenni sadece...
Her zaman olduğu gibi umutlarımızı ilkbaharda tazeleyip, yaz günleri kalbimizde bol bol güneşler biriktireceğiz ve sonbaharda bir veda bile etmeden çekip giden yaza ağıtlar yakacağız. Kış günlerinde ise ödünç güneşler bulmak için bir ömür boyu bazen pencerelerimizde, bazen de balkonlarımızda saatlerce bekleyip ufkun ötesine el sallayarak teselli bulmaya çalışacağız.
Şimdilerde sonbaharı ürkütmeden etrafından dolaşıp, kaçamak pastırma yazı hayalleri kuruyorum. Bu mevsimin belki de en güzel yanı gidenlerin arkasından kalbimize en güzel şiirleri bastırıp, hiç ağlamadan ilkbahar hayalleri kurmaktır...
Artık herkes gidebilir, gidin ve bizi yalnız bırakın sonbaharla... Mevsimlere dargın değiliz, belki hiç yazılmamış şiirleri bu mevsim yazarız, belki de hiç söylenmemiş şarkılara müptela oluruz.
Kim demiş sonbahar hüzün mevsimidir diye, mevsimler gelip gider, ömrümüzden bir sayfayı daha koparıp sonbaharın son sarı sayfaları arasına katıveririz olur biter... Yeter ki kalanlar şen olsun, yeter ki sesimizin rengini solduracak kara kaderler yazılmasın alnımıza... Yeter ki dillerimize kilit vurulmasın...
Hem ne önemi var ki mevsimlerin, bütün şarkılar susturulsa, bütün şiirler yasaklansa da elbet bir yolunu buluruz ilkbahara açılan umudun...
Kim hayal kurmamızı engelleyebilir ki... Yüzyıllar boyunca bu dünyadan ne tiranlar, ne krallar gelip geçti ama hiçbirisi insanların zihnine kilit vurmayı ve hayallerini susturmayı başaramadı. Borges kendisiyle yapılan söyleşilerden birisinde diyor ki: “Her an ölebileceğimi umuyorum ama yaşamayı sürdürmekten, hayal kurmak benim işim olduğuna göre hayal kurmayı sürdürmekten başka ne gelir elimden?”
Bütün acılara, hüzünlere rağmen hayal kurmaya devam edeceğiz, kalbimizi yaralayan zor günlerden geçsek de, ömürler bitene dek inadına şiirler okumaya, şarkılar dinlemeye devam edeceğiz. Ve ‘yerin dile gelmiş sükutu’nu büyük şair Yahya Kemal’in ‘Sonbahar’ şiiriyle daha derinden hissedeceğiz.
***
/Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;
Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;
Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.
Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.
Dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,
Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka mûsıkîye geçiş farz eder bunu;
Teslîm olunca va’desi gelmiş zevâline,
Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.
Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,
Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,
Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı:
Fark etmez anne toprak ölüm mâceramızı./