Dünya bize hayran ama bizim haberimiz yok...

Türkiye’nin gerek ekonomide, gerekse dış politikada daha doğrusu bütün alanlarda başarılı olması bu ülkede yaşayan herkesi mutlu edecektir, aksini düşünmek asla mümkün değildir.

İsterseniz şöyle bir tahayyülde bulunalım; ekonomide refah standartları artmış, enflasyon düşüyor, normalin dışında hiçbir şekilde aşırı zamlar yapılmıyor, işsiz insanların sayısı giderek azalıyor, adaletin terazisi doğru tartıyor, yargı bağımsız ve tarafsız bir şekilde tıkır tıkır işliyor, kimse yolsuzluktan şikayetçi değil, devlet yönetiminde şeffaflık hakim, yönetimde liyakatsizlere asla yer yok ve dış politikada dünya bize hayran…

Hal böyleyken tek tek bireyler ve muhalefet partileri bu durumdan çok mutsuzlar… Sizce böylesine akıl ve mantık dışı bir durum olabilir mi?

Elbette olamaz… Şimdi oturup hakkaniyetli bir şekilde şu anda içinde bulunduğumuz hali analiz edelim.

Her ne kadar toplum nezdinde itibarını kaybetmiş olsa da TUİK’in bile geçtiğimiz ay açıkladığı enflasyon rakamı yüzde 73. Ancak yaşayarak biliyoruz ki gerçekte insanların yaşadığı enflasyon asgari yüzde 90’ler civarında.

Ve her gün etiketlere yansıyan zamlar fakir-fukaranın canını yakmaya devam ediyor.

İşsizler ordusunun sayısı her geçen gün artıyor ve ellerinde üniversite diploması olan milyonlarca genç günübirlik yevmiyeli iş bulabilirse ona şükrediyor. Türkiye umudunu kaybeden binlerce genç ise yurt dışına kapağı atmanın çarelerini arıyor.

Yargı bağımsızlığının üzerine siyaset gölgesi düştüğü için adaletin terazisi artık doğru tartmıyor ve hakkının-hukukunun yeterince güvende olmadığını gören insanlar, karanlıkta adalet aramaya devam ediyorlar.

Devletin bütün kurumları adeta liyakatsizler ordusuna dönüştürüldüğü için ufukta ülkenin sorunlarını çözebilecek, topluma yeni imkanlar sunabilecek güçlü bir irade de, umut da gözükmüyor…

İktidara gönül verip destekleyenler dahil toplumun bütün kesimlerinde öylesine güçlü bir ‘yolsuzluk’ algısı var ki bu yüzden kimse yarınına umutla bakamıyor…

Dış politikada ise akşamdan sabaha değişen kararlar yüzünden yarınımıza ilişkin bir öngörüde bulunabilmek neredeyse imkansız hale gelmiş bulunuyor.

Şimdi Türkiye’nin içinde bulunduğu bu tablodan gerçekten mutlu olabilir miyiz?

Belki mutlu olanlar vardır… Muhtemelen ballı ihaleler alan imtiyazlı inşaat şirketlerinin keyfi yerindedir, 4-5 yerden maaş alan bürokratların, iktidarın nimetlerinden fazlasıyla nemalanan ayrıcalıklı kesimlerin semtine henüz enflasyon ve zamlar hiç uğramamıştır. Ama bilelim ki büyük toplum kesimlerinde ekonomik krizin yarattığı acılar ve çaresizlikler yaşanıyor.

Hal böyleyken, yoksulluk ve çaresizlik yaşayan halkın temsilcisi olmak durumunda olan muhalefet partileri doğal olarak iktidarı eleştirecek ve onu çözüme zorlayacaktır.

Şimdi iktidar çevreleri ve onun her yaptığında keramet arayan medya, NATO’nun Madrit zirvesinin faziletlerini anlatmak için müthiş bir algı çalışması yapıyor. Öyle ki kimi kalemler “Sanki bazıları NATO ile Türkiye arasında kriz çıkmasına üzüldüler” şeklinde analizler yaparak başarısızlıktan başarı hikayesi yazmaya çalışıyorlar.

Oysa biliyoruz ki diplomatik müzakereler öncesi ‘kriz’ algısını bizzat iktidarın söylemleri oluşturmuştur.

Hatırlayalım, Finlandiya ve İsveç’in üyeliği konusunda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifadeleri herhangi bir tevile gerek olmayacak kadar açık: “Ben görevde olduğum sürece bunlar NATO’ya giremez.

Boşuna yorulmasınlar.” O günlerde muhalefet dahil herkesin değerlendirmesi “Türkiye NATO’ya gider ve iki ülkenin üyeliğini onaylar” yönündeydi. Nitekim aynen öyle oldu ve Türkiye Madrit’te onay imzasını atıp geri döndü.

Kuşkusuz sonucun böyle olacağını önceden bilmek kehanet filan değil. Eğer Türkiye’nin Rahip Brunson ve Deniz Yücel olayında nasıl davrandığını, 15 Temmuz’un finansörü diye yeri göğü inlettiğimiz BAE emirini sonradan nasıl ‘kardeş’ diye kucakladığımızı, ‘katil’ diye manşetler attığımız Prens Selman’ı devlet protokolünü aşan bir samimiyetle karşıladığımızı doğru analiz edebilirsek, Türkiye’nin şu anda nasıl bir dış politika savrulması yaşadığını eminim daha iyi anlarız.

Böyle bir fotoğrafa rağmen hala “dünya bize hayran” hamasetiyle teselli bulmaya çalışıyorsak, buna söylenecek bir şey yok demektir. Galiba her şey çok güzelmiş ama bizim haberimiz yokmuş…

YORUMLAR (82)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
82 Yorum