Fukaranın hakkını korumanın fazileti

Bütün dönemlerde, özellikle de son yıllarda en çok tartıştığımız ve de ülkenin kanayan yarası haline dönüşen konusu, yolsuzluklar ve başkalarının hakkına tecavüz eden haramzadeler…

Aslında ülkeyi yönetenler dahil toplumdaki tüm bireylere tek tek sorsanız yolsuzlukların, rüşvetin, hiçbir ahlaki değer tanımadan başkalarının hakkına-hukukuna tecavüz etmenin büyük bir günah olduğunu söyleyecektir. Yani hiç kimse haram yemenin makbul bir davranış olduğuna inanmamaktadır.

Ama buna rağmen iktidar katlarından başlayarak neredeyse bütün topluma yayılan derin bir ahlaki çürümenin yaşandığı da bir gerçek. Mesela yolsuzluğa fetva veren hocalarımız var, “bizim mahalle”nin kaybetmemesi için yalana cevaz verenler var, eş-dost-akraba kayırmacılığı anlayışıyla liyakatsizleri devlet kadrolarına doldurarak liyakatli, kaliteli insanların haklarını ellerinden alan, devlet ihalelerini şeffaflık ilkesine riayet etmeyerek 5-10 müteahhide lütfeden bir iktidar var.

Kısacası şu anda bilerek ya da bilmeyerek ‘haram lokma’ hassasiyeti olmayanların baş tacı edildiği bir dönemi yaşıyoruz. Çünkü Türkiye’nin hukuki ve kurumsal hafızasını ifsat eden alaturka bir sisteme mahkum olmuş durumdayız. Artık bu sistemde hiçbir iktidar yetkilisi hesap vermekle mükellef değil, ihaleler şeffaf olmak zorunda değil, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını kime hangi yöntemle ve kaça sattığını izah etmek gibi bir zorunluluğu yok.

Dolayısıyla ülkeyi yönetenler, kendilerini hiçbir denetleme mekanizmasıyla sınırlı görmedikleri için her istediklerini gönülleri nasıl istiyorsa öyle yapabilirler.

Esas itibariyle haramzadeliği besleyen de, büyüten de hukuki ve yasal denetimin olmadığı bu alaturka sistemdir, kirli zihniyet iklimidir.

İşte şimdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan diyor ki: “Stokçuluk bizim dinimizde de haramdır. Bunun adı ihtikardır. Kimse vatandaşımıza zulmedemez… Fakir fukaranın hakkını gasp ediyorlar.”

İşte tam da bu yüzden ‘fakir fukaranın hakkını gasp edenler’den hesap sorulacağını açıkça ifade eden cumhurbaşkanından şimdi beklenen şudur;

Mesela çiftçiye ucuz kredi vererek tarımsal üretimi arttırmakla yükümlü bulunan Ziraat Bankası’nın, bir medya patronuna verdiği 700 küsur milyon doların ödenip ödenmediğinin neden bir sır gibi saklandığının hesabının sorulmasıdır. Dahası, bankanın medya patronuna gösterdiği şefkati, neden çiftçiden esirgediği ve traktörünü haczettiğinin de hesabını vermesidir.

Evet stokçulardan ve de ‘haram lokma’ yiyenlerden hesap sorulmalıdır, ama aynı zamanda 128 milyar doların kimlere, kaça satıldığının da hesabı sorulmalıdır.

Mesela, İçişleri Bakanı’nın ifadesiyle “Suç örgütü liderinden her ay 10 bin dolar alan” siyasetçiden de hesap sorulmalıdır.

Mesela, devlet kurumlarına başarılı ve kaliteli olanları değil de, liyakatsizleri yerleştiren haramzadelerden de hesap sorulmalıdır.

Mesela gerçek enflasyonu gizleyip kağıt üzerinde düşük göstererek işçinin, memurun alacağı zammı bir bakıma tırpanlayan TUİK’ten de hesap sorulmalıdır…

Mesela ekonomik gerçeklikleri hesaba katmadan faizi düşürüp doları azdırarak fakir-fukaranın cebindeki deliği büyüten ve insanları yoksullaştıran Merkez Bankası Başkanı’ndan da hesap sorulmalıdır…

Bütün bu örnekler de gösteriyor ki ‘haram lokma’ meselesi bu toplumun en temel meselelerinden birisidir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı bu adım, son derece hayati bir öneme sahiptir. Eğer cumhurbaşkanı hiçbir ayrım gözetmeden bütün haramzadeler konusunda kararlı bir duruş sergileyebilirse, eminim pek çok problem kendiliğinden hallolacaktır.

YORUMLAR (97)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
97 Yorum