Nazım Hikmet AK Parti ve Türkçenin şiiri...
Bursa Erkek Lisesi’nde okuduğum yıllarda her gün okula giderken ders kitaplarımın yanında mutlaka bir şiir kitabı, roman ya da hikaye kitabı da götürürdüm. Ders çalışma işini genellikle hocayı dinleyerek hallettiğim için, ders aralarındaki süreyi ve okul dışındaki zamanları roman okuyarak geçirmeyi seviyordum. Ama şiir için özel bir zamana ihtiyaç yoktu, okulda, yurtta gece ve gündüz şiir hep baş köşedeydi.
Yurttaki dolabımda Yahya Kemal’in Necip Fazıl’ın, Nazım Hikmet’in, Sezai Karakoç’un, Cahit Zarifoğlu’nun İsmet Özel’in, Attila İlhan’ın, Cemal Süreya’nın, Edip Cansever’in, Can Yücel’in, Ülkü Tamer’in, Gülten Akın’ın, İlhan Berk’in, Ataol Behramoğlu’nun şiir kitapları hep elimin altındaydı ve her gün bir şairin şiir kitabıyla okula giderdim.
Bir gün Vakıflar yurdunda birlikte kaldığım İmam-Hatip’e giden arkadaşım Selçuk, beyaz bir kağıda yazılmış şu dizeleri tutuşturdu elime: “Bu yazılar, seni benden önce görmek bahtiyarlığında oldukları için onları kıskanıyorum.” Müthiş... Adeta büyülenmiştim, kimin olduğunu sormaya gerek kalmadan arkadaşım, bu satırların Nazım’ın Bursa Cezaevi’nden karısı Piraye’ye yazdığı mektuplarda yer aldığını söyledi.
O yıllarda Nazım’ın şiirlerini bir öğrencinin, hele de bir İmam-Hatip okulu öğrencisinin okuması epey cesaret isteyen bir durumdu. Zira Nazım Hikmet hala ‘vatan haini’ olarak bilinen bir şairdi. Ta ki 2009 yılına kadar... Bilindiği gibi AK Parti iktidarı 2009 yılında yaptığı bir düzenleme ile Nazım’ın Türk vatandaşı olmasını sağlamıştı.
Şimdi bulunduğumuz şartlardan bakılınca, bunun nasıl mümkün olduğu hayretle karşılanabilir. Ama şu bir gerçek ki, AK Parti 2013 yılına kadar haklar ve özgürlükler konusunda son derece reformist bir partiydi ve gerçekten de demokratik anlamda başarı hikayelerinin altına imza atmıştı.
Evet bugün Nazım’ın şiirlerini gizli-saklı okumak zorunda değiliz, ama bazı zihinlerde hala yasakçı düşüncelerin tortu halinde de olsa var olduğunu görmek hüzün verici...
Maalesef anlamsız yasaklar yüzünden Türkçenin büyük şairlerinin şiirlerini okumanın bile sakıncalı olduğu yıllardan bugünlere geldik. Her biri bu ülkenin bir değeri olan şairlere, düşünce insanlarına vebalı muamelesi yapılmasını akılla ve mantıkla izah etmek mümkün değil, ama ne yazık ki tarihimiz bir bakıma yasakların tarihidir.
Herhalde hiçbirimiz bugün düşüncenin, inancın, kimliklerin tehlike sayıldığı günlere geri dönülmesini istemeyiz. Unutmayalım ki, bu ülkenin bir parçası olan bütün şairlerimiz, düşünce insanlarımız bu toprakların sesi ve nefesidir, onlarla ilgili ihanet kelimesini kullanmak bile abesle iştigaldir. “Memleketimi seviyorum” şiirini yazan Nazım bir hain olabilir mi?
/Memleketimi seviyorum:
Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım.
Hiçbir şey gidermez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.
Memleketim:
Bedreddin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,
kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
benim o kendi kendinden bile gizleyerek
sarkık bıyıkları altından gülen halkımın eseridir.
Memleketim
Memleketim ne kadar geniş:
dolaşmakla bitmez tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum
ve güneye
pamuk işleyenlere gitmek için
Toroslardan bir kere olsun geçemedim diye
utanıyorum.
.........../