Seccadeyi günahlara örtelim oylar kaçmasın

14 Mayıs’a sayılı günler kala siyasette şeytanı bile kıskandıracak öylesine garip ama aynı zamanda öylesine yüz kızartıcı görüntüler sergileniyor ki insan hayret ve dehşet içinde kalıyor.

Normal demokratik ülkelerde seçim süreçlerinde partiler projelerini, vaatlerini açıklarlar, televizyonlarda birlikte tartışırlar ve sonunda toplum bu veriler ışığında sandığa gider ve kararını verir. Elbette bizde de sandık var ve son karar orada veriliyor ama sandığa gidene kadar öylesine siyasi hokkabazlıklar yaşanır ki meselenin esasını oluşturan ‘millet iradesi’ neredeyse hatırlanmaz hale gelir.

Talihsiz bir durum ama son günlerde tartıştığımız meselelere baktığımızda, ülkede yaşananların hiç de normal olmadığını söylemek gerekiyor. Mesela toplumda hoca olarak tanımlanan ama daha çok ‘iktidar amelesi’ gibi çalışan bazı hoca taslakları adeta bir siyaset cambazı edasıyla muhalefete ağır ithamlarda bulunuyor, seçimde başarısız olmaları için dua ediyor. Sanırsınız ki memleket düşman işgali altında…

En sonunda bir de seccade meselemiz oldu… Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu sehven bir seccadenin üzerine bastı diye akıllara ziyan bir tartışma başladı. Kılıçdaroğlu özür dileyip çok üzgün olduğunu net bir şekilde ifade etmesine rağmen, öylesine hakkaniyetsiz bir tartışma yaşanıyor ki doğrusu bu hali tanımlamakta güçlük çekiyorum, kelimenin tam anlamıyla siyasi bir vicdansızlık… Hele de hayatında cami ve seccade ile uzaktan yakından bir ilgisi olmamış ‘yolda bulunan’ iktidar kalemlerinin millete “İslamsız” din satma hokkabazlıklarını görünce çıldırmamak elde değil.

Muhtemelen AK Parti bu seccade meselesinin siyaseten iyi bir getiri sağlayacağını düşünmüş olmalı ki olayı din eksenine taşıyarak Türkiye’nin bugüne kadar hiç yaşamadığı bir din pazarlamacılığı dönemi yaşatıyor. Ve o kadar çaresiz durumda olmalılar ki sonunda, dinin esasları arasında yer almayan seccadeyi bile kutsallaştırarak acımasız bir din pazarlamacılığı yapıyor.

Özellikle orta okul yıllarımdan buyana dini hassasiyet çizgimi özenle korumaya çalışan birisi olarak, hayatımın hiçbir döneminde dindarları bu kadar rencide eden böyle bir siyasi vicdansızlık dönemi yaşamadım.

Siyasi tarihimizde fırtınalı yıllar yaşandı, partiler arasında gerilimli dönemler oldu ama bugünkü gibi siyaset dilinin ‘ihanet’ sınırına taşındığı bir dönem olmadı. Dahası, dini değerler siyasi hırs uğruna böylesine itibarsızlaştırılmadı.

Dindar-muhafazakar kesimlerin siyasi tecrübelerini hatırlayalım. Mesela rahmetli Necmettin Erbakan Milli Nizam Partisi dahil tam beş parti kurdu, dördü kapatıldı. Erbakan İslami hassasiyeti yüksek bir isim olarak siyasi hayatında keskin ifadeler kullandı ama hiçbir zaman eline Kur’an alarak meydanlara çıkmadı, siyasi çıkar için ezan, bayrak, seccade tacirliği yapmadı. Ancak kendi siyasi doğrularından da hiç taviz vermedi. Siyasetin fırtınalı yıllarında muarızları olan CHP ve Adalet Partisi’ni çok sert eleştirdi ama aynı zamanda her ikisiyle birlikte koalisyon hükümetleri kurdu. En önemlisi de bu birliktelikleri oluştururken dini değil, tamamen siyasi uzlaşıyı referans aldı.

Aslında bütün bu yaşadıklarımız bize bir şey söylüyor… Bir kere AK Parti iktidarı ekonomik krize ve derin yoksulluğa çözüm üretemedi, hukuksuzluğun, adaletsizliğin toplumda yarattığı tahribata karşı duyarsız. En önemlisi de ahlaki çürümenin, yozlaşmanın ve artık gizlenemeyen yolsuzlukların üzerini örtmeye yetecek perdeler bulamıyor.

Öyle anlaşılıyor ki AK Parti’nin seccade meselesini köpürtmeye şiddetle ihtiyacı var, halkın cebindeki fukaralık yangını büyüdükçe bir seccade de yetmeyebilir ve sandık için daha büyük örtülere ihtiyacı olacak.

Henüz bütün kirlilikleri örtecek kadar büyük bir seccade icat edilemediğine göre, galiba AK Parti’nin mucizelere ihtiyacı var. Mesela Kudüs için gerçek bir adım atmak gibi… Malum şu günlerde İsrail Filistin’e saldırıyor, kadınları, çocukları katlediyor. AK Parti iktidarı çıkıp “İsrail’le bütün ilişkilerimizi kesiyoruz, büyükelçiliğimizi maslahatgüzar düzeyine indiriyoruz ve Mavi Marmara anlaşmasını da iptal ettik” diyerek mazlumların sesi olabilir. İşte fırsat, lafla “Kudüs edebiyatı” yapmak yerine Filistin halkı için adım atma zamanı…

2019 yerel seçimleri öncesinde “İstanbul düşerse, Kudüs düşer” diyerek yeri göğü inleten AK Parti elitlerinin tam da şu günlerde Filistin halkı için nasıl bir adım atacaklarını doğrusu merakla bekliyoruz.

YORUMLAR (97)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
97 Yorum