‘Tut yüreğimden anne’ diyebilmek ne güzel...
Erkeklerin penceresinden baktığımızda biraz ağır gelebilir ama, Türkiye’de hayatın büyük yükü maalesef kadınların omuzunda. Onlar tarlada ekin biçiyor, bahçede sebze suluyor, fabrikada overlok, bankada hesap yapıyor, evde yemek pişiriyor, çamaşır ve bulaşık yıkıyor. Ve çocukların yüreğine önce anneler dokunuyor.
Modern hayatın hızlı temposu ve toplumsal hayatta yaşanan kırılmalar, yanı başımızdaki insanlara karşı duyarsızlığımızı neredeyse dayanılmaz bir noktaya getirmiş bulunuyor.
Oysa erdemli toplumlarda bireyler, kendi hayatları kadar şehirlerinde, mahallerinde, komşularında yaşanan acıları da, sevinçleri de derinden hisseder ve aynı yürek sıcaklığında yaşarlar. Maalesef bugün bırakın şehirleri, komşularımızın en ciddi sorunlarına karşı bile duyarsız hale geldik.
Mesela çocuğu engelli olan, otizm hastası olan bir anne günlük hayatında neler yaşıyor, çocuğu ile sokağa çıktığında nasıl zorluklarla karşı karşıya kalıyor, yüreğinde ne tür fırtınalar kopuyor biliyor muyuz?
Çoğumuz ya görmezden geliyoruz, ya da müthiş bir duyarsızlıkla annelerin yaşadığı acıları daha da derinleştiren davranışlar sergiliyoruz. Annelerin yaşadığı sıkıntıları dikkate alarak, biraz olsun onların penceresinden bakmayı denediğimizde, bu konuda bir farkındalık oluşturmanın ne kadar önemli olduğunu sanırım daha iyi anlarız. Hiç kuşkusuz bunu sağlamanın farklı yolları var; mesela sosyal farkındalık projeleriyle toplumsal bir duyarlık oluşturulabilir, aynı şekilde filmler çekilebilir.
Bu çerçevede 16 Mart’ta vizyona girecek olan bir filmden söz etmek istiyorum. JOY yapım, çağımızın önemli sorunlarından birisi haline gelen Otizmle ilgili toplumsal duyarlılığı arttırmak ve farkındalık oluşturmak için “Tut Yüreğimden Anne” adıyla bir film hazırlamış bulunuyor. “Tut Yüreğimden Anne” insanların yüreğine dokunmak ve gerçek anlamda bir farkındalık oluşturabilmek için sinemasal dilin de iyi kullanıldığı bir film projesi.
Filmi yapan arkadaşlardan aldığım bilgiler açıkçası beni çok duygulandırdı, ama aynı zamanda da umutlandırdı. Filmin fragmanı sosyal medyada dolaşmaya başlayınca, Anadolu’nun her yerinden anneler adeta yağmur gibi sevgi mesajları göndermeye başlamışlar. Meğer bizim hiç bilmediğimiz, adlarını sanlarını duymadığımız evlerde ne daramlar, ne acılar yaşanıyormuş.
Günlük siyasi kavgaların, ideolojik kamplaşmaların hayatımızı kuşattığı bir ortamda yüreklerimiz öylesine hırpalanmış ki, sessiz yüreklerde yaşanan acıları, çığlıkları duyamaz hale gelmişiz. Her gün hayatlarını çocuklarına vakfeden annelerin yanından gelip geçiyoruz ama hiçbirinin acısı yüreğimize dokunmuyor. Oysa onlar, üzerlerine yıkılan kocaman bir dünyanın altında yaşama mücadelesi veriyorlar...
Şu günlerde Dante’nin “Yeni Hayat” adlı kitabını okuyorum, ‘kulak verin feryadıma’ diye başlayan sonesini okurken annelerin yüreğinde kopan fırtınaları duyar gibiyim...
/Kulak verin feryadıma, ey narin kalpler,
Zira merhamet sizden bunu bekler.
Figanım dışıma taşar sessizce,
Ki taşmasaydı ölürdüm öylece.
O kadın ki hicreti yüreğimi ezer,
Faziletine şayandır gittiği yerler.
Feryadım bazen hayatı yerer,
Bir ruh suretinde ki derbeder
Ve onun rahmetinden bihaber./