Yapay zeka dijital diktatörler yaratır mı?
Yapay zeka ile ilgili bir gelecek senaryosu hazırladığımızda bir iyimser, bir de kötümser senaryonun olduğu muhakkak. İyimser olana göre 2020’lerin başlarında 10 milyonun üzerinde sürücüsüz araç olacak, 2030’da otomatik sistemler ve sürücüsüz araçlar, arabalar ve kamyonlar hayatımıza girecek. Muhtemelen bunlarla da sınırlı kalmayacak ve uçan araçları da sıklıkla görüyor olacağız.
O gün geldiğinde, yani yapay zeka ile şekillenecek yeni dijital ortamda kişiye özel toplanan bilgilerle insanların beslenme alışkanlıklarını, yaşam biçimini, kişinin lehine veya aleyhine yönlendirmenin mümkün hale geldiği bir dünyaya ayak basmış olacağız demektir.
***
Bir konunun altını özellikle çizmek gerekirse, şu ana kadar insanın yararından ziyade kapitalizmin faydası için kullanılan dijitalleşme, pekala insanların lehine de kullanılabilir. Hastane data’larının birleşmesi ve insanların tıbbi geçmişleri hakkında kişilerin kendilerinin bile unuttuğu detayların sistem tarafından hatırlanması, inanılmaz zaman ve maddi tasarruf sağlayabilir.
Kötümser senaryoya göre ise, dijitalleşen ve insanlar hakkında daha fazla bilgi toplayan sistemlerin kasıtlı kötüye kullanılması halinde insanları yanlış yönlendirebileceği ve dijital diktatörlüklerin oluşabileceği varsayımını da akılda tutmak gerekiyor.
Kuşkusuz robotlar çağının insanlık için fazlasıyla verimli, üretken, huzurlu olma ihtimali var. Ancak bu duruma gelebilmesi için öncelikle insanların nasıl bir gelecek kuracaklarına karar vermesi gerekiyor.
İşte tam da bu noktada, yapay zeka senaryoları gerçekleşmeye bu kadar yakınken, politika yapıcılarının, yeni politikaların tasarımında ve yasal düzenlemelerin hazırlanmasında her seviyede teknik kapasitenin oluşturulması konusunda ciddi adımlar atmaları gerekiyor.
Aslında herkesi biraz endişelendiren esas mesele bu teknolojinin insanlar tarafından kötü amaçlarla kullanılma ihtimali. Diktatöryal hevesleri olan liderleri bugünün şartlarında bile durdurmanın ne kadar zor olduğu dikkate alındığında, yapay zeka gibi sınırsız dijital imkanları ele geçirdiklerinde insanlara ne tür kötülükler yapabileceklerini düşünmek bile doğrusu ürküntü verici... Özellikle de terör saldırılarında kullanılması veya askeri amaçlarla katil robotların yaratılması, herhalde büyük bir yıkım olacaktır.
Nitekim 2015 yılında Buenos Aires’te “Uluslararası Yapay Zeka Konferansı”nda bir araya gelen uzmanlar Birleşmiş Milletlere hitaben bir açık mektup yayınladılar. Mektupta uzmanlar, “otonom silahların savaş sahnesinde barut ve nükleer silahlardan sonraki üçüncü devrim olacağını, yapay zeka konusunda gelinen noktanın, bu silahların on yıllar değil, sadece birkaç yıl içinde gerçeğe dönüşeceğini göstermektedir. Bu yeni teknolojiyle bir silahlanma yarışına girmek çok kötü bir fikir ve uluslararası bir kararla yasaklanmalı” diye uyardılar.
***
Yapay zeka ve biyoteknolojideki gelişmelere kapitalizmin pembe gözlüklerini çıkararak baktığımızda, bu yeni teknolojinin sayısız faydaları yanında, insanlığı olası dijital diktatörlerin beklediğini de çok rahatlıkla görebiliriz. Mesela yapay zeka, insanları gereksiz görüp soykırım yaparsa ne yapacağız, henüz bunu düşünmüş değiliz. Elbette kötülüğe programlanmadıkları sürece bir felaket sözkonusu olmayacaktır. Çünkü programlama işi insanların elinde...
Peki, insanların böyle bir çılgınlığa başvurmayacaklarından emin miyiz? Elbette elimizde böyle bir garanti yok. Dolayısıyla yapay zeka kötücül zekalar tarafından olumsuzluğa ayarlı programlandığı takdirde yıkıcı sonuçlar üretebileceği gibi, çok rahatlıkla dijital diktatörler de yaratılabilir...