Kriz yeni bir evreye girerken...

Ukrayna merkezli küresel kriz Aralık ayından buyana sürüyor. Ve görünen o ki bir süre daha devam edecek. Gerilimin dozu düşecek ama Rusya hem Amerika’dan hem de Ukrayna’dan istediklerini almadan kolay kolay bitmeyecek. Muhtemelen Rusya’nın silahsızlanma ve güven arttırıcı önlemler dahil taleplerinin çoğu yerine getirilecek. Ukrayna da NATO üyesi olma hevesinden vazgeçtiğini deklare edecek.

Zaten Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky üyeliğin mümkün olmadığını Pazartesi günü Almanya Başbakanı Scholtz’la buluşup konuştuktan sonra gazetecilere söyledi. Öteyandan kameraların önünde teatral bir şekilde gerçekleşen Devlet Başkanı Putin, Dışişleri Bakanı Lavrov ve Savunma Bakanı Şoygu görüşmesinden de diplomasiye devam kararı çıktı. Şoygu askeri hareketliliğin, tatbikatların yakında sona ereceğini sanki Putin’e anlatırmış gibi dünyaya ilan etti.

***

Pazar günkü yazımda da vurguladığım gibi Rusya eline geçirdiği böylesi bir fırsatı anlamsız ve gereksiz bir müdahaleyle harcamak, sonra da sonuçlarına katlanmak istemez. Ukrayna sınırlarına yığdığı güçlerin Amerika başta olmak üzere “Batı’da” yarattığı panik üstünden pazarlık etmek, siyasi hedeflerine, hatta onların ötesine, tek kurşun atmadan ulaşmak mümkünken risk almaz. Gerilimin tonu, askerlerin konuşlanmasıyla oynayıp istediklerini elde eder.

Ki zaten ediyor da. Ukrayna, belli ki Almanya ve Fransa arabuluculuğuyla Rusya’nın taleplerinin çoğuna razı olacak. NATO üyeliğinden resmen vazgeçecek, Kırım’ın ilhakını tanımasa dahi Donbass’taki statükoyu kabullenecek. Amerika ve NATO’nun da Rusya’nın çoğu talebini olumlu bulan notalarını Moskova’ya göndereli epey oldu. Yakında bunlara Rusya cevap yazacak ve belki de Amerika ile oturup bir ilkeler bildirgesi yayınlayacak.

Kriz, Putin’in daha Kasım ayında söylediği gibi Rusya’ya yarıyor. Enerji fiyatlarındaki her artış ekonomisinin rayına oturmasına, refahının düzeyinin yükselmesine yol açıyor. Kriz uzadıkça NATO müttefikleri arasındaki gerilim artıyor. Amerika ile Avrupa’nın arası her geçen gün daha çok açılıyor. Rusya ve Çin birbirine yakınlaşıyor, dayanışmaları derinleşiyor. Hepsinin ötesinde de Rusya’nın entegre olduğu küresel sistem açısından önemi anlaşılıyor.

Amerika mali yaptırımlardan söz ediyor ama sonuçlarına kendisinin ve müttefiklerinin nasıl katlanacağını açıklamıyor. Ticaret tıkandığında, dünyanın geri kalanında işsizlik arttığında, diyelim ki Antalya’daki domates üreticileri mallarını satamadığında ne tedbir alınacağını ya da Almanya’nın zararlarını nasıl karşılayacağını bildiğimiz kadarıyla kimseyle paylaşmıyor. Rusya vanaları kapatırsa Avrupa’yı kim ısıtır diye çok da düşünmüyor.

Amerika neredeyse rutin hale gelen açıklamalarıyla, “bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün saldıracak” tespitleriyle Rusya’yı daha da fazla güçlendiriyor. Önem atfettiği Ukrayna’nın asker gerektirmeyen ekonomik çöküşüne davetiye çıkartıyor. Rusya diplomasiye şans tanımak lazım derken onlar büyükelçiliklerini boşaltıyor, vatandaşlarını tahliye etmenin yollarını arıyor. Amaç bazılarına göre samimi endişe, bazılarına göreyse korkuyu canlı tutma arzusu. Bazıları da savaş, başladı başlayacak açıklamalarının önleyici bir işlevi olduğu iddiasında.

Sebebi ne olursa olsun bu açıklamaların krizin yönetimine katkısı olduğunu söylemek zor. Biden Yönetimi krizden ziyade krizin yönetiminden yararlanmak arzusundaymış gibi görünüyor. Amaç Rusya’yla olan ilişkilerde müzakerenin değil caydırıcılığın işe yaradığını göstermek, kriz aşıldığında “biz tehdit ettik Rusya da asker çekti”, daha doğrusu “askerlerini Ukrayna’ya sokmaktan vazgeçti” demek, diyebilmek de olabilir.

***

Diğer yandan Amerika’nın akademisyenleri, düşünce kuruluşları çalışanları da Rusya’yı anlamlandırmaya çalışmaktan krizi anlatamıyor. En son Washington Post’a yazan Kissinger ve Amerikalı birkaç sağduyulu kanaat önderi dışında çoğu Rusya “patolojisine” odaklanmış vaziyette. Rusya’nın neden bu kadar “kötü” olduğunu araştırıyorlar, George Kennan’ın ünlü Uzun Telgraf’ına ve 1947’de Foreign Affairs’de X imzasıyla çıkan makalesine atıfta bulunuyorlar.

Varsayımları sorunun Amerika’dan değil Rusya’dan kaynakladığına dayanıyor. Soğuk Savaş sonrası Amerika’nın yaptığı hatalardan bahsetseler bile Prism dergisinin son sayısına katkıda bulunan RAND’dan Clint Reach yaptığı gibi krizi yönetim sistemlerinin uyuşmazlığına ya da Rusların sosyo-psikolojik özelliklerine bağlıyorlar. Galiba Jose Saramago’nun muhteşem diliyle anlattığı ve hepimize mal ettiği körlüğü stratejik düzeyde yaşıyorlar...

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum