Sen ne güzel bulursun gezsen Anadolu’yu

Yaz, daha ne kadar sıcak geçebilir?

Hem sokaklarda devrim havası, hem 40 derecelerde seyreden sıcaklar bir araya geldi. Ama gariptir, gelişmelerin seyrine ve sonuçlarına bakılınca kimse sıcaklardan müştekî değil. Zaten, geceyi de meydanlarda geçiriyoruz.

İstanbul’dan kimi dostlarla biraz Anadolu’ya uzanınca Milletimizin biraz daha farklı bakışlarını gördük.

İnebolu, Kastamonu, Sinop, Boyabat, Safranbolu şehirlerimizin içinde ve etrafında gördüğümüz şey; topyekün bir silkinme, neşe ve direniş havası.

Şehirlerin meydanlarında kurulan büyük ekranlardan Cumhurbaşkanımızı ve diğer direniş noktalarını izlemek, o havayla bütünleşmek ve yekpare bir memleket havası teneffüs etmek için her yaştan herkesin bilinç birlikteliği...

Derin bilinçteki çiçeklerin kendiliğinden boy atması.

Yüzlerde bir gülümseme, konuşmalarda asil bir öfke görüntüsü.

Ve herkesin gündüz bir şey yokmuş gibi işine bakması.

Çobanlardan kasaplara, bakkallardan otelcilere, lokantalardan kuruyemişçilere gizliden bir parola iletilmiş gibi: Her şey yolunda, asayiş berkemâl.

Ama 15 Temmuz’da hepsinin yüreği ağzına gelmiş. Hepsi de kendi zaviyelerinden o geceyi ve sonrasını hikâye ediyor, duygularını aktarıyor.

Sağın solun lafı bile edilmiyor; keskin bir hissedişle, varsa yoksa vatan ve din kavramlarının altı çiziliyor. Kimi, kelimelerine yüklediği tonlama ile, kimi, el hareketleriyle, kimi de bakışlarıyla yapıyor bunu. Ve herkes Erdoğan için uzun ömürler diliyor, dua ediyor.

Memleket baştanbaşa yeni bir kenetlenme, ayağa kalkma ve ufka bakma hissiyatı içindeyken, merkezde de yeni bir arınma, ayıklama ve yapılanma çalışmaları görünüyor. Bu süreçte ortaya çıkan fitne fesatların da ucu-bucağı yok tabii.

Medyada da kimi köşe kapmaca, saklambaç, körebe ve çelik-çomak oyunları çoktan başlamış durumda.

Çatapatlar da çatlayıp patlamada.

Darbe girişimine bulaşmış bir subayın (!) başka ülkeye sığınma talebi de nedir kuzum? Sen bu ülkeyi ele geçirmek istemiyor muydun? Bu başka ülke aşkı da nereden çıktı şimdi? Ama anlıyoruz. Sana hiç bir şey sormadan ve senden hiç bir şey duymadan bunu nasıl ve niçin yapabildiğini anlıyoruz.

Dün akşam itibariyle ‘ vatan nöbetleri’ bitti. Bitti mi?

Petersburg’tan ne ile döndük ve şimdi Suriye’de iyi şeyler olacak mı?

Halep’te kendi bisikletinin tekerini yakarak savaş uçaklarına perde oluşturan çocukların gözlerine bakabilecek miyiz?

Boyabat’ın muhkem kalesindeki en yüksek burçta, aşırı rüzgârdaki bayrakla birlikte ben de dalgalanarak şehre bakarken biraz da bunları düşündüm...

16-08/11/asdsf.jpg

Câmilerde âmin efekti

Ülkemizdeki yaklaşık üç milyon mültecînin görsek de görmesek de memleket sosyolojisini etkilediği muhakkak.

Her şehirde açılan Suriyeli kardeşlerimize ait işyerleri, lokantalar, bakkallar bu değişimin en görünür yüzü. Arapça yazılı levhalar, tabelalar artık gözlerimizin alıştığı başka bir durum.

Bir çok mescid ve câmimiz de en azından cemaat düzeyinde bu değişimden nasibini almış durumda. Cemaati az olan bir çok câmi artık Suriyeli, Iraklı müslümanlar sayesinde daha hareketli bir görünüm kazandı.

Ben câmilerde yaklaşık beş altı yıldır ilginç bir değişim görüyorum: Biliyorsunuz bizde İmamın cehren okuduğu Fatiha’dan sonraki “ âmin” nidası bir mırıldanma gibi geçer ve pek duyulmazdı.

Şimdilerde ise cemaatin bu” âmin” nidası yüksek sesli, belirli bir düzeyde ritmik bir sadâ ile kubbeyi çınlatıyor.

Ben bu değişimi hem Suriyeli cemaatin câmilerdeki âmin deme biçimine, hem de Hac ve Umreye giden vatandaşlarımızın çoğalması ve Mekke/ Medine’deki âmin sesini buraya taşımaları olarak görüyorum. Bu tabii bir değişimdir, hayırlı olsun:)

Gece Halk Üniversitesi

Türkiye’nin bütün meydanlarında tutulan vatan nöbeti öyle görünüyor ki dünyanın en büyük, en uzun halk hareketi olarak tarihteki yerini aldı.

10 Ağustos gecesi İstanbul’da katıldığım ve dolaştığım son nöbette duyduğum, kulak misafiri olduğum kimi cümleleri takdirlerinize arz ediyorum:

“Off, bu nöbetler bitince ne yapacağımı hiç bilmiyorum.”

“Yarın bize gel de sana darbe günlüklerimi okuyayım.”

“Eğer14 Ağustos’ta havada bir yamukluk sezersen hemen burada buluşuyoruz, tamam mı?”

“Yaşım 64 yavrum, kendimi hiç bu kadar güçlü hissetmedim.”

“Bu nöbet beş ay sürecek deseler, hiç düşünmeden her akşam gelirim.”

“Memleket davası başka şeye benzemez.”

“Biz gâvur olmayız abi, niye olalım.”

“İşte halk üniversitesi bu, biz burdan mezun olduk.”

“Ulan kaç tank gelirse gelsin, kıpırdarsam .....”

Bana öyle geliyor ki 15 Temmuz’da başlayan Halk Üniversitesi’nin gece eğitimi ilk mezunlarını başarıyla verdi. Her yaştan mezunlarımızı kutlarım.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum