Tutarsızlık toplumu

Bir toplum tutarsız olabilir mi? Yoksa tutarsızlık insan tekine mahsus bir özellik midir? Tutarlı toplum nedir, kendisiyle hiç çelişmeyen toplum mu? Toplum ve tutarlılık kelimeleri arasında biraz dolaşınca bu soruları biraz daha çoğaltabiliriz herhalde ama yine de elle tutulur bir sonuç elde edebilir miyiz, meşkûk.

Toplum tek tek insanlardan oluştuğuna ve yine de onlardan başka bir şey olduğuna göre; toplumu oluşturan insanların tümü de tutarsız ise, tutarlı bir toplumdan söz etmek yine de mümkün müdür. Zor.

“İngilizler tek tek dürüst, ama devlet olarak hilekârdır; Fransızlar ise tek tek hilekâr ama devlet olarak dürüsttür” yargısını hatırladım. Böyle bir şey olabilir mi? Devlet mantığını az çok kestirebilsen de, insanları tek tek kolayından aynı torbaya koymak ne mümkün.

Toplumun gâlip düşünceleri aydan inmiyor. Sayısız mekanizma çok değişik amaçlarla toplumu, toplumları yönlendirmek için aralıksız çalışıyor. Sadece yumurta, tereyağı, süt gibi güncel yaşamın gıda maddelerine baksanız, bunlar üzerinde toplumun değişik zamanlarda nasıl birbirine zıt kanaat ve tutumları benimsediğini görebilirsiniz.

Bir toplumun görece tutarlı olması ile tutarsız olmasının sonuçları arasındaki fark bir yana, ya yanlışta bir tutarlılık sözkonusu ise! Hani adam romatizmaya iyi geliyor diye her gün bacaklarını sirkeyle ovuyormuş ya; yirmi yıldır!

Bilemiyorum, insan teki için kendisine etki bakımından galiba kişisel tutarsızlığının sonuçları, toplumsal tutarsızlığın sonuçlarından daha ağır. Kendi içimizdeki tutarsızlıkların kantar topuzu, dışımızdaki toplumsal tutarlılıkları pek iplemiyor gibi, kaçarsa kaçıyor. İki taraflı olarak tersi de doğru.

Siyaset ve tutarlılıksa iki uçurum gibi. Siyasîler zaten bambaşka bir uzayın adamları.

Bilim adamları da sık sık yanıldıklarını ifade ediyorlar ki varoluşlarının temelinde zaten yanılırlık yatıyor. O öyle, bu böyle. Ne kalıyor geriye? Tutarlılığı kağıt helvacılardan mı, turşuculardan mı bekleyeceğiz?

Mevsimler bile tutarsız, dedi biri, duydum.

Sensin tutarsız, dedim sessizce.

Tutanım yok ne yapayım, dedi.

Gidip tuttum.

İlk tutarsızlığında daha sıkı tutacağım.

Maskenin altındaki boşluk

“Bir insanın maskesi onun asıl karakterini ele veren gerçek bir rehberdir.”

Psikanalistlere göre insanlar tutkularını, fantezilerini, korkularını ve anılarını sürekli olarak baskı altında tutarlar. Doğal olarak da, bilincin çok derinlerinde insanın ‘ ‘rasyonel ve mantıksal tarafına ulaşamamış’ oldukça dinamik bir tutku alanı oluşur…jung’a göre gösterdiğimiz yani toplumla uyumlu tarafımız ‘persona’ derinlerde kalan/ sakladığımız kısım ise ‘gölge’dir.

Jung’un ifadelerine sadık kalarak soracak olursak, burada enteresan bir durumla karşılaşırız. Maskenin kendisi bizde sahte olarak anlaşılır. Örneğin birisinden gerçek yüzünü/düşüncesini öğrenmek istediğimizde maskesini çıkarmasını isteriz. Peki bizler maske taktığımızda mı gerçekleri daha rahat söyleriz, yoksa maske bizi sahteliğe/yalana mı iter?

“İnsan kendi adına konuşurken kendinden çok uzaktır. Ona bir maske verirsen sana gerçeği söyler.” diyen Wilde’a göre maske gerçeği söylememizi kolaylaştırır. Belki ironik gelecek ama eğer gerçeği söylemek istiyorsanız insanların maskelerini indirmemeniz gerekmekte.

Şöyle bir itiraz gelebilir o halde: Sokakta, işte, sosyal ortamlarda insanlar neden hazır maskeliyken içlerinden gelen arzularını/bastırılmışlıklarını ortaya koyamıyorlar? Buna Baudrillard ile cevap verebiliriz sanırım: Asıl sakladıkları şey, sakladıkları hiçbir şey olmadığıdır… Artık insanların sadece maskeleri var…Altındaki boşluğu saklıyorlar…Ramazan Sarısakal-0Apophenia-Okur Kitaplığı

Romancılara duyuru

Bahçelievler Belediyesi “Tarihin Şahitleri Yazılıyor” başlığıyla 15 Temmuz darbe girişimine karşı, o gece yaşananları geleceğe taşımak için bir roman yarışması açtı. Yarışmanın jürisinde Doğan Hızlan, Ahmet Tezcan, Sibel Eraslan, Cemal Şakar, Abdullah Uçman ve Durali Yılmaz var. Yarışmaya katılmak için son tarih 30 Nisan 2018. Para ödülü ise Türkiye’de şimdiye kadar bir roman yarışması için konulan en yüksek rakam; 1. seçilecek eser için 50 bin lira, 2. eser 35 bin lira, 3. eser için 20 bin lira. Romancılarımıza itinayla duyurulur.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum