Kültürümüzde siyaset ve ahlâk

Devletlerin yükselmesinde ve medeniyetlerin zenginleşmesinde, ilim ve fikir ehlince, yönetenlerin zihinlerini aydınlatmak, ahlâkî sorumluluklarını geliştirmek düşüncesiyle yazılan eserlerin çok büyük katkılarının olduğu bilinir. İslâm kültür ve medeniyet tarihinde de bu maksatla, Nasîhatü’l-mülûk, Siyasetnâme, Nasihatnâme gibi adlarla sayısız eser yazılmıştır.

Bildiğim kadarıyla, siyaset tarihimizde 19. yüzyılın ortalarına kadar devlet adamları -istisnaları olsa da- bu tür yapıcı fikirlerden, nasihat ve eleştirilerden yararlanmayı görev sayarlardı. Onlardan rahatsızlık duymak şöyle dursun, çoğu zaman âlimleri böyle eserler yazmaya teşvik eder, yazanları ödüllendirirlerdi. Daha önce başka dillerde yazılmış olanları kendi dillerine çevirtirlerdi.

***

Siyasetnâme türü eserlerde, İslâm kaynaklarının yanında Grek, Roma, Pers, Hint ve Çin kültüründen, İslâm öncesi Arap mirasından da devlet, siyaset ve ahlâk konularına dair hikmetli sözler yer alırdı. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm hikmeti “büyük hayır” diye nitelemiş; Hz. Peygamber de hikmeti Müslümanın “yitik malı” olarak değerlendirmişti.

O devirlerde Abbasiler’den Osmanlılar’a, büyük devlet adamları bu terbiye ile yetişmiş; o büyük medeniyetler bu anlayıştaki liderler sayesinde kurulmuştu. O medeniyetlerin temelinde böylesine zengin bir hikmet, ahlâk ve siyaset birikimi, bilinci ve sorumluluğu vardı.

Müslümanlar için devlet ve siyaset felsefesinin kurucu kaynağı elbette Allah’ın Kitabı, Peygamber’in Sünneti ve İslâm toplumlarının tecrübeleriydi. Ama siyaset ve ahlâk kültürümüzün içinde, Grek filozofu Platon’dan Sâsânîler’in bilge devlet adamı Enûşirvân’a kadar eski çağların ahlâk ve siyaset düşünürlerinden gelen bilgi ve fikirler de vardı. İlginçtir ki, İslâm kültüründe Siyasetnâme türünde ilk eser, Fars asıllı Abdullah İbnü’l-Mukaffa‘ın Pehlevîce’den Arapça’ya çevirdiği, aslı Hint kültürüne ait olan Kelile ve Dimne’dir. Bu tür eserlerde bütün insanlar gibi devlet ve siyaset adamlarının da özümsemeleri ve uygulamaları gereken adalet, dürüstlük, ehliyet, istişare, şefkat ve merhamet vb. temel erdemler yer alır.

***

Bazı âlimler devlet adamlarına nasihat mektupları da yazmışlardır. Gerek Siyasetnâme ve Nasihatnameler’de gerekse bu tür mektuplarda hayli ağır uyarılar da yapılırdı. Mesela Gazâlî, ünlü âlim Süfyân es-Sevrî’nin, Abbasi halifesi Harunürreşid’e yazdığı uzun bir mektubu aktarır. Bu mektubun bir bölümünde şu sarsıcı ifadeler yer alır:

“(...) Ey Harun! (Kıyamet gününde) o adaletli Hâkim’in huzuruna çıkarılacaksın; bunu unutma!.. Düşün ki ey Harun, Allah’ın nidâcıları, ‘Ey zalimler, yardımcılarınızla birlikte toplanın! Nerede o zalimler ve yardımcıları?’ diye çağırdıklarında, sen de ellerin boynuna bağlı olarak Allah’ın huzuruna çıkacaksın. O zaman ellerini çözecek tek şey, yönetimdeki adaletin ve iyi muamelendir. (…) Ey Harun! Eğer haksızlık edersen, ahirette kendi sevaplarının başkasının terazisine, başkalarının günahlarının da senin terazindeki günahların üzerine eklendiğini göreceksin! Yani bela üstüne bela, zulmet üstüne zulmet! Bu uyarımı iyice aklına yerleştir… Ey Harun! Sakın halka kötülük etme, bu hususta Allah’tan kork! Ümmet-i Muhammed’e şefkatli ol, onları güzellikle yönet. Şunu bil ki, bu hükümdarlık senden öncekilere bâki kalsaydı şimdi sen bu makamda olamazdın. Demek ki aynı şekilde senden de başkasına geçecek...”

O gün de “Şu adama haddini bildirin hünkârım!” diyen dalkavuklar olmuştu. Fakat halife, “Defolun dünya kulları!.. Süfyan’ı da rahat bırakın!” demişti.

Daha da ilginç olanı şu ki, Harunürreşid mektubu okuduğunda gözlerinden yaşlar boşanmış.

Yaşadığı sürece bu mektubu hep yanında taşır, her namazın ardından okurmuş.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum