Fırat Kalkanı Ankara’yı ittifak sırasına yeniden oturttu

Fırat Kalkanı operasyonu Türkiye’nin Suriye kaynaklı PKK ve IŞİD tehditlerini azaltmaya yardımcı olacaktır. Sınır ötesinde bayrak göstermek; tankla, topla, uçakla bölgeye ağırlık koymak hem Suriye sınırından gelen terörün alanını daraltacak hem de Türkiye’nin 2012’den beri destek verdiği grupların önünü açacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD ziyareti öncesi askeri operasyonun felsefesinin bu çerçevede olduğunu ifade etti, kaygılar giderilinceye kadar devam edeceğini de ekledi.

Operasyonun çok önceden, mesela 2013 başından itibaren yapılmasının daha yüksek marjinal fayda sağlayacağını hep söylüyoruz. Rusya, İran, ABD ve PYD’nin sahaya iyice yayıldığı noktada oyuna katıldık; yani alan aldıktan satan sattıktan sonra…

Ancak geç kalınmış olmasına rağmen isabetli bir girişim olduğuna şüphe yok. İsabet sadece IŞİD ve PKK kaynaklı terörün baskılanmasında ve ayrıca Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) üzerinden elimizin kolumuzun Suriye içlerine ulaşmasında değildir. Fırat Kalkanı’nın sağladığı en büyük fayda Türkiye’yi bir hamlede yeniden ittifak düzeninin etkin ve aktif bir parçası haline getirmiş olmasıdır. Tek hamleyle kendimizi ABD ve Avrupa ile ortak dili ve ortak çıkarları temsil eden bir pozisyonda bulduk. Ki, bu yeni pozisyon Türkiye’ye 15 Temmuz’un bile sağlayamadığı sempatiyi kazandırmıştır. Elbette durumun ideal düzeyde sempatik olduğunu söyleyemeyiz ama operasyon öncesine göre müttefiklerle ilişkimiz seviye kazandı ve açıkça görülüyor ki Batı başkentlerinde FETÖ’ye karşı tavır daha belirgin hale geldi.

Aslında içinde Suriye meselesinin de bulunduğu bir süreçten söz ediyoruz. Üç adımlık bir süreç.

Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesi...

İsrail ile Mavi Marmara sorununun çözümü…

Cerablus/Fırat Kalkanı operasyonu…

Birbirini takip eden bu trafik uluslararası sahada Ankara’nın elini rahatlattı, dış politika enerjisini daha verimli kullanma imkanı sağladı. Türkiye’nin ittifak sisteminde epeydir ihmal edilen koltuğunun tozu alınırken, IŞİD’le mücadele konusunda sistematik olarak yürütülmekte olan propagandanın da nefesi kesilmiş oldu. Bilhassa FETÖ’nün neredeyse bir numaralı ezberi olan Erdoğan’ın IŞİD’e destek verdiği kampanyası çökmüş bulunuyor. Bu saatten sonra böyle bir iddiaya inanmak için FETÖ’cü olmak gerekiyor. Bu arada Türkiye’nin operasyon öncesi ve sonrası dönemde 2 bin civarında IŞİD’liyi öldürdüğünü de ekleyelim.

Şu anda ABD ve Rusya dahil bu örgüte karşı mücadele eden bütün koalisyon içinde Türkiye olmazsa olmaz bir role doğru yürümektedir.

FETÖ’cü blok IŞİD’le mücadeleyi engelledi

Temel soru şu: Asker bugüne kadar niye Suriye’ye giremedi?

Bir başka ifadeyle niye Suriye’ye müdahale konusunda geç kalındı? Konjonktürel başka sebepleri de var ama öne çıkan iki gerekçe bulunuyor.

1-) 15 Temmuz’a kadar çeşitli bahanelerle direnen ve isteksiz davranan TSK’nın artık itiraz etme imkanı kalmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yetki ve inisiyatifi aldı, bunu uygun bulduğu anda kullanmayı bildi. Bir açıdan Fırat Kalkanı 15 Temmuz’da nefessiz kalan askere de oksijen verdi.

2-) Bir devlet ve bir ordu için kabul edilmesi güç ama TSK içindeki FETÖ’cü subaylar Türkiye’nin IŞİD’le mücadelesini gerçek anlamda sabote etmekteydiler. Bu kadrolar temizlendi ve ordu içinde olmadık bahanelerle operasyona karşı çıkacak unsur kalmadı. Böylelikle harekat güvenliği de sağlanmış oldu.

Bu noktada FETÖ’nün emrindeki subayları devreye sokarak içeride IŞİD’le mücadeleyi önleyip, dışarıda da Erdoğan ve Türkiye’yi bu örgüte destek vermekle suçlayan kampanyasına dikkat çekelim.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum