Hâlâ sandık açılıyor, fark büyüyor!

Seçim bitti ama hâlâ sandıklar açılmaya devam ediyor gibi bir atmosfer var. Seçim sonrası siyasal tablodan yeni sandık haberleri geliyor ve iktidar muhalefetle arasındaki mesafeyi daha da artırıyor. Muhalefetin tümden boş bıraktığı alan iktidar siyasal ve psikolojik üstünlüğünü o kadar hızlı geliştiriyor ki 52’ye 48 bile anlamını yitirdi, yitirecek. Aşırı zamlarla erkenden eksiltmeye başladığı prestijini, siyasetteki tek kale maça dönüşen rekabetsizlikle kolaylıkla telafi ediyor. Çünkü, rakiplerindeki belirsizlik ve belirsizliğe bağlı vakit israfı, iktidarın iyi başlangıç yapamamış olmasının ikinci plana itiyor. Bugün yapamadıysa yarın yapar, olmadı ertesi gün; nasıl olsa denemek için bol vakti olacak!

Muhalefet olmazsa veya yetersiz kalırsa veya ne yapacağını bilemez haldeyse esasen siyaset de yok demektir. Tek başına iktidarların yaptığı işler siyasetin varlığını garanti etmez. Siyasi muhalefet yoksa, iktidarların yapıp ettikleri de en nihayet icraat olarak kalır, siyaset etiketi taşımaz. Bugün fiilen yaşadığımız tablo gibi... Muhalif partiler takımının prestij ve karizması azaldı; topluma yeniden aynı takımla yola çıkıp bir seçim daha yollara düşecek enerjiyi verebilecekleri çok şüpheli. Böyle gidecek olursa verme ihtimalleri asla bulunmuyor. Eğer bu ihtimal yerel seçimlere kadar geçerliliğini sürdürürse sonrasını tahmin etmek de güç değil. Tek kale maça devam edilecek demektir.

Siyasetsizlik hali muhalefete kaybettirirken iktidarı da zaten hoşlanmadığı eleştiri ve denetimden de iyice uzaklaştıracaktır. Üstelik gayet meşru bir şekilde. Zira, hem seçim sonucu ortada hem de seçimden sonra açılmaya devam eden fark… İktidarın siyasal meşruiyetine ilaveten serbestçe davranma imtiyazı da gelişiyor.

Bütün bu hal ve girilen istikamet Türkiye’nin derin problemlerinin çözümü için baskı yaratmıyor.

Önümüzdeki beş yılı zamları konuşarak geçireceğiz orası kesin ama aynı zamanda hiçbir temel meseleyi ele almaya ihtilaç duymayacağız. Sadece Kürt meselesi, eğitim, demokratikleşme veya dış politika gibi malum konular değil, mesela bugün çok lafı edilen depreme hazırlık için bile gerekenin yapılması ertelenecektir. Zannedilenin aksine iktidar için riskli olan, yani oy kaybettirme ihtimali olan konular zam veya ekonomik krizden daha ziyade temel meselelerde tavır almaktır. Ekonomik kriz oy kaybettirseydi; bu, kriz fırtınalarıyla geçen beş yılın ardından 14 Mayıs’ta kurulan sandıkta görülürdü. 14/28 Mayıs seçilme kriterinin ekonomi olmaktan çıkıp “beka ve dış güç tehlikesi” olarak yeniden kodlandığı seçimler oldu. Nitekim, Erdoğan da seçim kampanyası boyunca seçmene daha iyi bir ekonomiyi cılız sesle vadederken, ülkeyi asla böldürmeyeceğini gümbür gümbür anlattı. Muhalefet ise, derin ekonomik krizden dolayı zaten ilave bir şey söylemeye gerek olmadığına inanmışken, kriter değişikliğini fark edemeyerek sandığa gömüldü. Başta Kılıçdaroğlu ama sadece o değil, bütün Millet İttifakı liderleri ülkenin önüne vizyon koyamamanın kaçınılmaz sonucunu yaşadı.

Bugün de muhalefetin yenilgisi tamamlanmamış görünüyor, seçim olmasa da sandıklar açılmaya devam ediyor! Fark büyüyor. Hem değişime kayıtsız kalarak, hem de içerik üretmekte zorlanarak sıkıştıkları eylemsizlik haliyle zayıflamayla devam ediyorlar. Zamlara itiraz etmek şart ama sadece zamma karşı konuşmak muhalefetin siyaset kotasını doldurmaya yetmiyor. Yetseydi, geride kalan beş yılın ardından iktidarla muhalefet yer değiştirmiş olurdu.

14/28 Mayıs’ta seçim kazanmaya yetmeyen şey şimdiden sonra hiç yetmeyeceği için değişim kaçınılmazdır. Ekonomide en kötüyü görmüş bir toplumu iktidardan vazgeçirtemeyen kadroların aynı şekilde, aynı yöntemle ve aynı yüzlerle bir kez daha deneme arzusu sürerse de müsabakanın sonu baştan bellidir.

YORUMLAR (89)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
89 Yorum