Moody’s raporu

Dünyaca ünlü kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s son birkaç gün içinde ülkemiz hakkında iki tane rapor yayınladı.

Daha önce ülkemizin notunu düşürmesi ile de gündeme gelmişti.

Bu seferki raporlar özellikle 21 Eylül tarihli sonuncusu, deyim yerinde ise zehir zemberek bir rapor. Rakamsal ayrıntılara girip de okurlarımızı sıkmak istemiyoruz ama genel bir özetini yapmakta fayda var.

Her şeyden önce Moody’s şiddetli bir devalüasyon ihtimaline karşı Türkiye’yi uyarıyor. Türk lirasının hali hazırda ciddi değer kaybına uğradığını ve değer kaybının daha da hızlanabileceği ikazında bulunuyor. Böyle giderse bir ödemeler dengesi krizinin tetiklenebileceğini ifade ediyor. Bu da hem kamu hem de özel sektör için borçları çevirememek demek. Bizce çok uzak bir ihtimal ama konuşuluyor olması bile düşündürücü.

Mevcut olan makro ekonomik sorunlara bir de AB ve ABD’den gelmesi muhtemel olan yaptırımların eklenmesi ihtimali var. Raporda bundan da bahsediliyor. Her ne kadar Doğu Akdeniz’de karşılıklı yumuşama sinyalleri gelse de Libya ve Suriye gibi konularda siyasi ortam halen net değil. Bir çatışma ihtimali devam ediyor.

AB’deki Türkiye hakkındaki toplantı bu yazı kaleme alınırken ertelenmiş durumda idi. ABD’de başkanlık seçiminin sonucunu en iyi ihtimalle 3 Kasım akşamı alabileceğiz. Seçim sonucuna itirazlar olması ve kesin sonuçların gecikmesi mümkün. Biden’ın seçimi kazanması ihtimalinin Türkiye için yarattığı riskleri geçen haftaki yazımızda açıklamıştık.

Moody’s raporunun ayrıntılarına dileyen okurlarımız internetten ulaşabilirler. Aynı şekilde hakkındaki yorumlara da… Bizim bu yazımızda bahsetmek istediğimiz konu biraz farklı.

Bu tarz uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının yayınladıkları raporlar ülkemizde eskiden beri hep konu olmuş, siyasi gözlüklerle değerlendirilmiştir. Zamanında Süleyman Demirel de bu raporlara kızmış ve bunların ne çok önemli ne de çok önemsiz olduğu gibi muğlak bir ifade kullanmıştı. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu raporlarda verilen not ve görüşlerin taraflı olduğunu söylemiş ve gelişmekte olan ülkelerin kendi kredi derecelendirme kuruluşlarını kurmaları gerektiğini belirtmişti.

Bir bilge zamanında şöyle bir söz söylemiş: insanlar gerçekleri uzun süre taşıyamazlar ve o yüzden ara sıra yalanlarla dinlenirler. Ülkeleri ve ekonomileri insanlar yönettiklerinden ötürü bu söz o yöneticiler için de geçerlidir. Günlük hayatta da bazen kişiler yaptıkları hatalarla yüzleşmek istemez, hele ki o hataların başkası tarafından yüzlerine vurulmasından çok rahatsız olurlar. Çeşitli avuntu ve yalanlarla kendilerini kandırırlar. Kimisi sırf geri adım atmış olmamak, tükürdüğünü yalamış konuma düşmemek için hatalı olduğunu bildiği halde o hareketlerinde ısrar ederler. Halbuki zararın neresinden dönülse kârdır.

Şahıs olarak özel hayatında insanlar, kanunlar çerçevesinde, istediklerini yapmakta özgürdürler. Ancak ülkeyi yönetenlerin bu tarz lüksleri yoktur. Onların aldıkları kararlar o ülkede yaşayan milyonları hatta ileride yaşayacak olan nesilleri dahi etkilemektedir. Çok ağır ve ciddi bir sorumluluktur. Tarih, baştaki insan ya da insanların inadı yüzünden perişan hale düşmüş ülkeler, medeniyetler ile doludur.

Bütün bunların Moody’s raporu ile ilgisi nedir? Bu tarz raporlarda bahsedilen her eleştiriye “bizi kıskanıyorlar, iyiliğimizi istemiyorlar, zaten bize düşmanlar” gibi önyargılarla, komplo teorileri ile bakmak yanlış olacaktır. Ülkemizde ezelden beridir var olan dış mihraklar algısı bize birçok hatada ısrar etmeye mal olmuştur. Elbette ki bu raporlarda yazılan her şey doğrudur, harfiyen uyulması gereklidir demiyoruz. Ama bu tarz uyarılara yüz çevirmek, hiçbir sorun yokmuş gibi davranmak da yanlış olacaktır.

Ekonomi yönetiminde, hangi iktidar olursa olsun, yapılması gereken asgari müşterekler bellidir. Bunlar; şeffaflık, tarafsız hakem kurumlar, bağımsız yargı, serbest piyasaya siyasi müdahalenin olmamasıdır. Ülkemiz ekonomisinin en kronik sorunu olan sermaye yetersizliği ve buna bağlı dış kaynak ihtiyacı bu şekilde aşılabilir.

Siyasi, hukuki, iktisadi temel şartların sorunsuz olduğu memleketlere herkes gelip yatırım yapmak ister. Bu tarz memleketler ister istemez yabancı sermayeyi, yatırımı, istihdamı ve böylelikle refahı kendilerine çekerler.

Bütün bunlar Türkiye için de geçerlidir. Hangi zihniyet yönetirse yönetsin…

Uyarıları yok saymak değil, dikkate almak ve inat etmeden hataları düzeltmek insanlar için de ülkeler için de tek kurtuluş yoludur.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum