Modernist yayınevinden modernist kitaplar

Bundan birkaç yıl önce -yılı tam olarak hatırlamıyorum- yolum Beyoğlu’na düşünce her zaman olduğu gibi kitapçıları dolaşmaya karar vermiştim. Yeni çıkan kitapları en iyi görebileceğim kitapçılar Mephisto ile Pandora’dır. Birinde bir eksiklik varsa diğeri onu tamamlar. Mephisto’ya baktıktan sonra Pandora’ya gitmiştim. Ve orada bir de ne göreyim; Cesar Vallejo’nun ülkemizde daha önce hiç yayımlanmamış olan öyküleri kitap olarak çıkmış: Ölçekler. Huşu içinde, nerdeyse kendimden geçmiş bir halde yayınevine bakmıştım büyük bir merakla, kim acaba bu kitabı yayımladı diye: Ketebe Yayınları’ymış. Sanırım o sıralarda yayınevi yeni kurulmuş, pek o kadar da çok kitap basmamıştı. Ama Vallejo bastığını görmüş olmak bu yayınevini takip etmem gerektiğini düşündürmüştü bana. Ki kitabı cebimdeki son parayla (biraz pahalıydı sanki) alıp bir arka sokaktaki bir çayevine giderek okumaya başlamıştım. Öylesine önemliydi benim için. (Ne yazık ki Vallejo’yu gerçek anlamda yansıtan kitapları henüz çevrilmedi. Bildiğim kadarıyla akademisyen bir çevirmenin tatsız tuzsuz çevirisiyle Sözcükler Yayınevi’nden çıkmış bir şiir kitabı var sadece. O da Vallejo’yu temsil etmekte yetersiz, ki Perulu bu şair dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şairlerindendir.)

Evet, o zamandan bu yana Ketebe Yayınları ilgi ve merakla takip ettiğim bir yayınevi olageldi. Dediğim gibi, çağı kaçırmamaya çalışan ama aynı zamanda modernist sanatı ve düşünceyi de en temel ve önemli verimlerini çevirip yayımlayarak okurun huzuruna çıkaran Ketebe, bugüne değin birçok önemli yazarın birçok önemli kitabını birçok önemli dizi oluşturarak yayımlamaya devam etti ve kendi çevresinde bir kültür ve sanat bilinci oluşturarak ilgi merkezi olmayı başardı.

Bu yayınevinin birçok dizisinin yanı sıra Poetika, Exlibris ve Yeryüzü Şiirleri dizileri oldukça dikkat çekiyor ve büyük bir boşluğu dolduruyorlar. Örneğin Poetika dizisinde Paul Valery, Jacques Derrida ve Marjorie Perloff gibi şair/eleştirmen/düşünürlerin önemli kitapları var. Exlibris dizisi ise muhteşem tasarımları ve yayımladığı kitapların kıvraklığı ve belli oranda aykırılığıyla, yayımladıklarında ancak görünür olan boşlukları teker teker dolduruyor. Octavio Paz, Ezra Pound, Unamuno, e.e. cummings, Günter Grass, Kazimir Maleviç, Peter Sloterdijk vs gibi isimlerin ana akım dışı, sapaklarda dolaşan metinleri bu dizinin ne kadar önemli ve iyi hazırlanmış bir dizi olduğunu gösteriyor.

Ama benim asıl sözünü etmek istediğim dizi ise Yeryüzü Şiirleri dizisi. Her üç dizi de dünya edebiyatını, sanatını ve düşüncesini yakından takip etmek, kendi edebiyatımızın nerede nasıl durduğunu ölçmek ve kendimize eleştirel gözlerle bakmamızı sağlayan uyarıcı diziler. Bu çerçevede Yeryüzü Şiirleri dizisinde yayımlanan, dünyanın en önde gelen, önemli şairlerinin özenli çevirilerle yayımlanan şiir kitapları, sadece kendi şiir geleneğimizle, şiire lokal bir bakışla bakmakla yetinmeyip, aksine dünya ölçeğinde bakmamız ve kendimizi dünyayla konuşmamız, sadece içimize değil dünyaya da seslenmemiz gerektiği gerçeği hatta zorunluluğuyla yüzleştiriyor. Artık şiirimiz lokal olmaktan kurtulmalı, bunun için de şairlerimiz dünya şiirinden daha çok haberdar olmalı; işte bu yüzden bu dizi çok önemli bir işlev görüyor. Dizide Max Jacob (Ülkü Tamer çevirisi), Robert Burns (Tamer Gülbek çevirisi), Charles Simic (Nazmi Ağıl çevirisi), Philip Larkin (Miray Çakıroğlu çevirisi), Giuseppe Ungaretti (İlker Şaguj çevirisi), Federico Garcia Lorca (Ülkü Tamer çevirisi), John Ashberry (Nazmi Ağıl çevirisi) ve Ezra Pound (iki kitap: Elyesa Koytak ve Ahmet Ölmez çevirisi) var. Bu dokuz önemli şairin dokuz önemli kitabı dünya şiirine gözümüzü açmamızı sağlıyor. Ki açmamız da gerek.

Yayıncılığı giderek tekelleştiği ve bunun kültür dünyamız için çok büyük bir tehlike haline geldiği bu dönemde Türk ve dünya edebiyatının önemli eserlerini hiçbir ticari kaygı gütmeden, bir kültür ortamı yaratmaya çalışmaktan başka bir isteği olmayan bir yayıneviyle karşılaşmak hepimize umut vermeli. Demek ki daha can çıkmadı! Bu yayınevini çok daha dikkatle ve yakından takip etmemiz, sesine kulak vermemiz, desteklememiz gerekiyor. Ne için: Aykırı fikirlerin ve edebi söylemlerin kültür dünyamızdan tamamen silinip yok edilmesine izin vermememiz, çoklu diyaloğun sürmesine katkıda bulunmamız, hatta bu diyaloğa kendimizin de katılmamız entelektüel ve sanatçı ahlakının yaşatılması bakımından önemli. Çok güzel tasarımlarıyla çok özenli basılan bu kitaplar bana 40 yıl öncesinin masum ve saf edebiyat sevgisinin yaşandığı güneşli günleri tekrar yaşatıyor, bunu hissettiriyor.

Yayınevinin genel yayın yönetmeni Furkan Çalışkan, ekibine felsefede Monokl Yayınlarının kurucularından ve felsefeci Murat Erşen, edebiyat ve sanatta Everest Yayınlarının eski genel yayın yönetmeni ve denemeci yazar Cem İleri vs gibi önemli ve ciddi isimleri de katarak varmak istedikleri yerin ne kadar da bereketli ve saygın ama aynı zamanda önemli bir yer olduğunun işaretini veriyor. Başta Çalışkan olmak üzere bütün yayınevi çalışanlarına böylesine zaruri bir görevi üstlendikleri için ben teşekkür etmek ve minnettar olmaktan başka bir seçenek bulamıyorum.

25.jpg

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum