Yenilik fetişizmi

1: Yoksa yenilik hastalığı mı demeliyiz? Ya da marazi bir yenilik tutkusu ve çılgınlığı? Yeni kavramı ilk bakışta sanki kendi içinde olumlu nitelikler taşıyor, kendiliğinden ilericilik, iyilik ve gelişmişlik vurguları barındırıyor gibi. Oysa her yeninin kendiliğinden olumlu ve ilerici ve iyi olduğu söylenemez. Yeni eskisinden farklı, daha önce rastlanmamış özellikler barındıran anlamına geliyor aslında. Ama bütün bunlar yeni olanın eski olandan her zaman için daha ileride olduğu anlamına gelmez. Bu biraz da zamanı (dolayısıyla tarihi) çizgisel kavramamızdan, daha yeni olanın daha ileri olduğunu sanmamızdan kaynaklanıyor. Halbuki zaman çizgisel değil döngüseldir. İleriye doğru gitmez, enlemesine, dört bir yana doğru genişleyip yayılır. Hayatın amacı her ne pahasına olursa olsun ilerlemek değil, olmak, olgunlaşmak, kendi varlığını doldurmak ve bu dünyadaki varlığını mümkün olduğunca eksiksiz bir şekilde gerçekleştirmektir. Zamanda ve uzamda çentikler açmak, iz bırakmaktır. İz bırakmak ki bu bir zamanlar var olduğunuzun kanıtıdır.

2: Kapitalist ekonominin gerek teknoloji gerekse kültür alanında tüketimin kesilmemesi ve hatta artarak çoğalması için sürekli, durmaksızın yeniliğe (yenilik icat etmeye) gereksinimi olduğu malumdur. İnsanlığın en büyük düşmanı olan kapitalizm tüketimi sürdürebilmek için hatta ve hatta yeni ihtiyaçlar yaratmaktadır, ki yaratılan bu ‘hayali’ ihtiyaçlar kitleler tarafından tüketilerek karşılansın. Kültür alanı da günümüzde artık kendi devasa ekonomisi olan bir sektördür. İnsanların can sıkıntısından, var oluş sıkıntısından ya da tekdüzelikten dolayı sürekli oyalanmaya, vakit geçirmeye (öldürmeye) doğal bir eğilimi vardır. Kapitalizm aslında kendi yarattığı bu can/var oluş sıkıntısını gidermek için yeni yeni ürünler icat edip tüketime sunar. Yenilik, kapitalizmin olmazsa olmaz ihtiyaçlarından biridir (inovasyon).

3: Yeniliğin elbette başka bir yenilik tarafından ıskartaya çıkarılıncaya kadar devam eden bir ömrü vardır. Bu bağlamda yenilik ile moda arasında bir ilişki mevcuttur. Yeni olan bir anda moda haline gelebilir. Ama moda en başından beri gelip geçiciliğinden dolayı hor görülmüştür, ona eleştirel yaklaşılmıştır. Her modanın kendine özgü bir tüketici kitlesi, hatta talep yarattığı açıktır. Burada arz talebi yaratmaktadır. Daha önce hiç arz olunmamış bir şey arz edilerek yeni ve daha önce eksikliği hiç hissedilmemiş bulunan bir ihtiyaç yaratır. Burada arzdır yeni ihtiyacı var eden, var kılan. Her yenilik yeni bir gerçeklik inşa eder. AR-GE departmanları kapitalizmin peşkeşçileridir. Yeni model araba, yeni model TV, yeni model cep telefonu, yeni moda giysiler, yeni moda kitaplar vs. bu böyle sürer gider. Bunlar tüketim çılgınlığının arsızlaştırılmasından başka bir şey değildir. İnsanlar sanki her şeyin en yeni modeline sahip olduklarında konforlarının, yaşam kalitelerinin artacağını sanır. Oysa bu hayali, kurgulanmış ihtiyaçlardır ve kapitalizm tarafından manipüle edilirler. Hatta arzuları ve istekleri de manipüle edilir. Hiçbir yeniliğe o yenilik olmadan önce aslında ihtiyacımız yoktur. Buna kapitalist ekonominin ihtiyacı vardır.

4: Boris Groys, ‘Yeni Üzerine’ adlı kitabında şunları yazıyor: “Her yenilik, kültürel bir tavrın ya da eylemin yeni bir yorumu, yeni bir bağlama sokulması veya bağlamından çıkarılması sonucunda meydana gelir.” (Yeni Üzerine, Boris Groys, Çeviren Zeynep Baransel, Koç Üniversitesi Yayınları, Ocak 2020, İstanbul, s. 55) Bu aslında tüm zamanlar için en iyi tanımlardan biri; ama özellikle de kültürel alan için öyle. Aslına bakarsanız kültür bütün bir yaşama biçimi, algısı ve eylemlerinin toplamıdır. Sadece sanat, şiir, edebiyat ya da düşünce değildir. Modadan futbola, ekonomiden sanata, yeme içmeden gezip tozmaya, mimariye, kente her şey kültür kavramı içinde değerlendirilebilir. Groys’un bu tanımı teknolojideki gibi yoktan icat etmeyi değil (ki o bile yoktan icat edilmez, çağın ruhunun ve insanın hayal gücünün ürünüdür) hali hazırda öteden beri var olanların, yani ‘eski’nin yeni bir yorumu, yeni bir bağlama sokulması ya da eski bağlamından koparılması olduğunu söylüyor. Demek ki, yeninin eskiden kalkan bir macerası var. Bir zamanlar postmodernizm dünyada yeni bir şeylerin artık mümkün olmadığını, yeninin eskinin çeşitli yorumları olabileceğini söylüyordu muzaffer bir edayla. Halbuki dünya bildiğimiz kadim dünya; bir yandan da değil. Çünkü insanların düşüncesi, algısı ve yorumu sürekli değişiyor ve bu değişim devam ettikçe dünya ve gerçeklik de değişiyor. Şimdiki dünyanın bundan 20 sene önceki dünya olduğunu iddia edemeyiz. Keza aynı şekilde insanın da 20 sene önceki insan olduğunu söyleyemeyiz. Bu safdillik olur.

11kr02-osman.jpg

5: Bizim edebiyatımızda, özellikle yeni diye lanse edilen ya da kendisini yeni diye ilan eden hareketler var. Bunlar çok güzel hareketler değil. Çünkü yeni yukarıda alıntıladığımız özelliklere sahip olması gerektiği gibi toplum tarafından yeni olarak kabul edilmesiyle gerçekleşebilir. Kendisine her yeniyim diyen yeni olarak kabul edilmeyebilir. Bu toplumun genelinin icazetine bağlıdır. Ayrıca yeni olduğunu iddia eden her şeyde bir ilginç olma, tüketilme ve kabul görme arzusu vardır. Yenilik, kapitalizmin (sistemin) hizmetindedir çoğu zaman. Malzeme farklı olsa da yaklaşım aynıysa orada yenilik vardır diyemeyiz. Tıpkı mağara resimlerinin dijital sanattan arada bir bakış yeniliği yoksa daha eski olduğu söylenemez, dijital sanatın da daha yeni olduğu. Yenilik bakıştadır.

11kr02-osman1.jpg

6: Yenilik değil sahicilik ve dirimselliktir önemli olan. Özellikle çağımızda, sahicilik ve gerçeklik hissinin yitip gittiği bu zamanda yeni olan gerçekten de budur.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum