İmamoğlu’nun kararı

Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmesinin ardından yaşanan dağınıklıkta ilk belirginleşme İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nun İstanbul’u tercih etmesiyle yaşandı.

Aslında Gelecek ve Saadet Partilerinin birleşerek ortak grup kurmalarını da bu dağınıklık sürecinde birleşme yönünde olumlu bir adım olarak zikredebiliriz.

Ama muhalefetin ana taşıyıcısı CHP olduğu için burada yaşanacak gelişmeler en azından önümüzdeki yerel seçimler için daha fazla anlam ifade ediyor.

İmamoğlu’nun Salı günü yaptığı açıklamanın en olumlu yönü kendisi açısından belirsizliği sona erdirmiş olması. Eğer bu süreç daha fazla uzasa idi sonuçtan bağımsız olarak İmamoğlu’nun yıpranma ihtimali güçlü idi.

Bir türlü netleşemeyen fakat her iki ihtimali de açık tutan bir yaklaşım İmamoğlu’na da sonrası alacağı kararda yürüyeceği yola da maliyet üretme riski taşıyordu.

İstanbul için yola çıktığını ilan eden İmamoğlu’nun sözleri, kendisine siyasi yasak öngören mahkeme kararı verilmesinin ardından Saraçhane Meydanı’nda yaptığı konuşma ile mukayese edildiğinde iki farklı profil ortaya çıkıyor.

Saraçhane’de ulusal gündemi işgal eden ancak İstanbul’un yerel gündeminden uzaklaşamayan ve dağınık bir fotoğraf varken dün daha derli toplu ve rahatlamış bir siyasetçi vardı.

İmamoğlu görünen o ki verdiği karardan emin. Konuşmasına ekonomik kriz ile başlayıp, ülkenin genel fotoğrafını çekip, seçimlerde muhalefetin başarısızlığından özür dileyip Kılıçdaroğlu’nun sonuçla yüzleşemediğini belirtip İstanbul adaylığı ile sözlerini bitirmesi kendisi açısından doğru bir kurgu idi.

İmamoğlu’nun bu noktaya gelmekte zorlanması anlaşılır. Bir yanda CHP içi dengeler, CHP’nin merkez kodları ile İmamoğlu arasındaki uyum sorunu, kongrede kaybetmenin getireceği maliyet, CHP’ye aday olunduğunda İstanbul’un kaybedilmesi ihtimali gibi birçok unsur karar almayı zorlaştırdı.

İmamoğlu’nun yol haritasını netleştirmesi son dört yılda içinden geçtiği dalgalanmaları aşması açısından da pozitif. Yerel seçimleri kazandıktan hemen sonra girilen cumhurbaşkanı adaylığı psikolojisi, Kılıçdaroğlu’nun kendisi dışındaki tüm alternatifleri oyun dışı bırakması üzerine İstanbul’a odaklanma, Aralık 2022’deki siyasi yasak kararı sırasında yaşanan tartışmalar, seçimin kaybedilmesinden sonraki değişim açıklamalarının genel başkanlık iddiasını gündeme taşıması İmamoğlu’nun rota belirlerken zorlandığının işaretleri idi.

An itibariyle gelecek yerel seçimler için soru işaretleri cevaplardan daha fazla. Muhalefet hem partilerin kendi iç işleyişleri hem de kendi aralarındaki kurgu açısından henüz bir karar verebilmiş değil.

2019’da hazır kurulmuş bir ittifak vardı. İmamoğlu çok fazla adı bilinmeyen bir figür olarak ittifakın adayı oldu ve kazandı. Bu sonuçta iktidara dönük tepki kadar muhalefetin ittifak stratejisinin de rolü oldu. İmamoğlu ise bu fırsatı iyi kullandı. Özellikle ikinci tur öncesi İmamoğlu’nun dili ve kişiliği belirleyici oldu.

Bugün yerel seçimlere giderken aynı konjonktür yok. Muhalefet ittifak kurgusu açısından o güne nazaran daha parçalı bir fotoğraf veriyor. İmamoğlu’nun kendisi ise o güne göre çok daha güçlü bir aktör. 5 yıl önce ittifakın enerjisi üzerinden aday olan İmamoğlu bu sefer kendi enerjisi ile ittifakı etkileyecek ya da seçmeni sandıkta birleştirebilecek bir noktada.

Bir yanda Mayıs seçimlerindeki mağlubiyetten sonra muhalefetin içinde bulunduğu savrulma durumu diğer iller gibi İstanbul’da da muhalefet seçmeni için zor bir sınav olacak. Diğer yanda ise ekonomik kriz dar gelirlilerin günlük hayatlarında çok ağır bir yüke dönüşmüş durumda. 2019’daki yerel seçim AK Parti seçmeninin de iktidara gerektiğinde mesafeli durabildiğini gösterdi.

İmamoğlu’nun kararı muhalefetin yerel seçimlerde en azından İstanbul özelinde muhtemel en güçlü adayla sandığa gideceğinin işareti.

Ama tüm adaylık stratejileri, parti içi tartışmalar, delege seçimleri muhalefetin iktidar karşısında güçlü bir alternatif üretebileceği anlamına gelmiyor. Mayıs ayından bu yana yaşanan yüksek tansiyon partilerin iç iktidar kavgalarını aşıp Türkiye’nin önüne derin sorunların nasıl üstesinden gelinebileceğini anlatan yeni bir siyaset koyabileceklerine dair bir ışık vermiyor.

Türkiye’nin belki en önemli seçimi olarak taktim edilen seçimin ardından ne ülke ne de siyaset için yeni bir söz üretilemiyor olması muhalefetin bazı belediyeleri kazansa bile uzun vadede ülkeye vadedebileceklerinin sınırlı kalmaya devam edeceğini gösteriyor.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum