Kazanan hangi milliyetçilik

Seçimler bittiğinde herkesin ağzını açık bırakan ve kesin kabul gören yorum “milliyetçilik yükseldi” tespiti idi.

Oylara baktığımızda aslında hiç görmediğimiz milliyetçi bir dalgadan bahsetmek zor. 2018’de MHP yüzde 11, İYİ Parti yüzde 10 oy almıştı. Küsuratları ile toplamları yüzde 21’in biraz üstünde idi.

2023 seçimlerinde ise MHP yüzde 10’un hemen üzerinde İYİ Parti biraz altında. Toplamları yüzde 20 ancak ediyor. Peki neden herkesin gözüne milliyetçi oylar göründü?

Bunun belki ilk sebebi MHP’nin milletvekili seçimine kendi listesi ile girme kararı almasına kadar anketlerde yüzde 7 barajının bile altında olması idi. Hükümet içindeki ağırlığı oy oranının üzerinde olsa da seçimin sürprizi son birkaç aydaki yükselişi ile MHP’nin aldığı oy oranı oldu.

MHP’deki yükseliş, Zafer Partisi ve lideri Ümit Özdağ’ın gündemdeki ağırlığı ile birleşince haliyle ‘ne oluyor?’ sorusu makul hale geldi.

Aslında bu üç partinin aldığı oydan ve söylemlerdeki belirleyici ağırlıklarından öte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçime kadar tercih ettiği milliyetçi aks, kullandığı dil, tercih ettiği semboller bir dönem muhafazakâr değerler çevresinde örülen AK Parti ideolojisinin değiştiğini gösteriyordu.

28 Mayıs akşamı Cumhurbaşkanlığı külliyesinin önünde toplanan kalabalığa rengini veren de bozkurt işaretleri ile kendisini gösteren bu milliyetçi tutum idi. Dolayısıyla yükselen milliyetçiliği sadece tanımları üzerinden partilerin oy oranları ile değerlendirmek fotoğrafı eksik verir.

Ali Bayramoğlu seçimlerden sonraki değerlendirmesinde “Milliyetçi arayışlar ve simgeler daha baskın bir hal aldı. Ulusal bütünlük ve büyüme kadar, kültürel bütünlük ve büyüme kişilerin taleplerinde, siyasallaşmalarında temel taşıyıcı oldu. … Diğer ifadeyle dini değerler bu çerçevesinin destekleyicisi, bir parçası haline geldi.” derken bu dönüşümü köşesine taşıdı.

Bir yanda yükselen ama yükselirken de dönüşen bir milliyetçilik var. Kitleselleştikçe daha bulanıklaşan, içerik tarifi değişen, etnik temelli bir tanımlamadan ‘vatanseverlik’ ortak paydasını benimseyen farklı bir kimlik şekilleniyor.

Ankara Enstitüsü’nün hazırladığı Hatem Ete ile Ferhat Kentel’in “Türkiye’de Milliyetçilik Algısı” raporunu bu sonuçlar ışığında tekrar okumak gerek. Rapordaki verilere göre milliyetçilik ile vatanseverlik arasında bir tercih yapmaları istendiğinde, katılımcıların yüzde 77’si vatanseverlik kavramını tercih ediyor.

Raporun daha giriş cümlesi “milliyetçiliğin yükseldiğine yönelik genel kanaati sorgusuz benimsemeye mesafeli durmak gerektiğini, toplumdaki milliyetçi eğilimlerin tonu ile ilgili daha doğru bir fotoğraf için ayrıntılı, farklı dinamikleri gözeten sorulara ihtiyaç̧ olduğunu” ifade ediyor.

Seçimin raporda bahsedilen bu tespiti anlamlı hale getiren en önemli sonuçlarından biri yabancı düşmanlığının da kaybedenler arasında yer alması.

Türkiye ilk kez aşırı sağ bir parti ile Zafer Partisi etiketi altında bu dönemde tanıştı. Seçim akşamı Zafer Partisi yüzde 2,2 ile hazine yardımı için gerekli yüzde 3 barajını geçemedi ama son 4 yıl içerisinde kurulan partiler arasında nispi bir başarı sağladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki turu arasındaki kavga ise Sinan Oğan’ın oylarını kapmak üzere yaşadı.

İki tur arasındaki fark yüzde 5’lik Oğan oyunun iki adaya da benzer oranlarda gittiğini, ilk turdaki dengeyi bozmaya çok da yetmediğini gösterdi. AK Parti dışındaki ana aktörlerin Ümit Özdağ’ın yükselişinden korkup neredeyse Suriyeli avına çıkmaya niyetlendiği süreç sonunda seçimi kazanan, iktidar seçmeninin bile eleştirdiği mülteci politikasını sahiplenen ve sadece bir kısmının geri gönderileceğinden bahseden Erdoğan oldu.

Yabancı düşmanı, Suriyelileri gün saat vererek gönderme planı yapan, turizm şirketi kurup Suriyelileri göndermek için bilet satan göçmen karşıtı milliyetçilik de seçimin kaybedenleri arasına ismini yazdırdı.

Anayasa Mahkemesi’ni kapatmak isteyen, HDP’yi ve Kürt meselesini terörle bir okuyan, parti içi gerilimlerde cinayetin bile geçer akçe bir metot olduğu iddialarına cevap veremeyen MHP ile ırkçılığı meşru bir söylem olarak kitleselleştirmeye çalışan, suçu işleyenin etnik kimliğine göre tavır almayı erdem sayan Zafer Partisi arasında bir tercihe sıkışmış olmak son seçimin gerilimlerinden biri olarak kayda geçti.

Oy uğruna Sosyalist Enternasyol’den aşırı sağ ile ‘ne olursa olsun’ ittifak kurmaya savrulabilen bir muhalefete sahip olduğumuzu da bu vesile ile gördük.

Milliyetçilik Türk siyasetinde hep baskın bir figür oldu ama 15 Temmuz sonrası dönüşen doğasını, iktidar için taşıyıcılığının ne kadar kalıcı olduğunu sakin bir şekilde okumak gerek.

Son Erdoğan kabinesinin bu dalgadan çıkarılan derslerle mi oluştuğunu yoksa konjonktürü yönetmek üzerine kurgulanan bir taktik mi olduğunu ise politikalara bakarak anlayacağız.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum