Siyaset Suriyeliler için rota arıyor
Türkiye’ye son beş yılda gelen Suriyeli sayısı neredeyse sabit. Hatta bazı yıllar gidenler gelenlerden daha fazla.
Yani 2017’den bu yana ciddi bir Suriyeli akını olmadı ülkeye. ABD’nin Afganistan’dan büyük bir çekilme rezaleti ile ayrılması ile dönemsel bir Afgan akını oldu. Kaldı ki bu da Türkiye için yeni bir unsur değil.
Özellikle İç Anadolu’da çoban olarak ya da farklı alanlarda yıllardır Afgan göçmenler istihdam ediliyor. Fakat toplumda genel olarak biriken öfkenin özellikle Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ tarafından siyaset arenasına taşınması ile göçmenler birden ülkenin temel gündemi haline geldi.
Daha düne kadar ekonomi, işsizlik ve enflasyon rakamları muhalefetin ve iktidarın ana gündemi iken; Özdağ’ın yakaladığı rüzgârı kesmek, kendisine zarar vermesini engellemek ya da Suriyeliler ya da göçmenler konusu üzerinden yıpratılmak istemeyen herkes bir şekilde topa girmek zorunda kaldı.
Bu arada Özdağ’ın bu yükselişinde kendisini ekran ekran gezdiren Türk basınının hakkını da yememek gerek. Görünürlüğün, kitlelere ulaşmanın bir siyasetçi için ne demek olduğunu en iyi bilen basın, kimi habercilik adına kimi kendi içlerindeki yabancı düşmanlığını gündemde tutmak için Özdağ’a ekranlarını olabildiğince açmaktan geri durmadı.
Halbuki Avrupa’da benzer ağırı-sağ ırkçı partilerin karşılaştığı ilk yaklaşım ülke medyası ve siyaseti tarafından mesafeli bir tepki idi. Bizde onu göremedik.
Kendisi dışında her türlü etnik kimliği düşman olarak tanımlayan bir yaklaşıma ekran ve sayfalarında geniş yer ayıranlar kişisel dünyalarında demokrasi havariliği üzerinden vicdan temizlemeye devam edebilirler.
Siyasete gelirsek CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Gelecek Partisi sözcüsü Serkan Özcan dışında net ve keskin bir şekilde Özdağ karşıtı tutum alanı görmek pek mümkün olmadı.
Hatta Suriyelileri bir an önce göndermek konusunda bir yarış bile başladı muhalefet partileri arasında. Özellikle CHP, hala Beşşar Esad ile görüşüp Türkiye’ye Esad’dan kaçarak gelenleri geri gönderme konusunda ısrarlı.
Gelenler geri gider mi ayrı mesele. Kendisine karşı olanları ülkeden temizlediği için dikensiz gül bahçesi bir ortama kavuşan Esad neden bu kadar muhalifi tekrar ülkesine istesin sorusu cevapsız.
Bir de “Esad genel af ilan etti, artık gidebilirler” diyenler var. Esad’ın af ilan etmeden önce yüzbinlerce kişiyi katlettiği sanki bilinmiyormuş gibi bunu savunanlar sadece bir an kendilerini Esad’dan kaçanların yerine koysa belki değişecek durum ama mesele empati yapmak değil.
Gelinen noktada Özdağ’ın oluşturduğu bu ırkçılık rüzgarına karşı durabilen kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
Dış politikadan ekonomiye kadar her konuya sadece ne kadar oy getireceğine ve kendisini seçime nasıl götüreceğine bakarak yaklaşan Erdoğan partisinin il başkanları toplantısında net cümleler kullandı: “Onun için de biz şu anda adeta ‘Ölümden ölüm beğen’ diyenlerin kovduğu ve ülkelerinden kaçıp bize sığınan bu kardeşlerimize kapılarımızı nasıl açtıysak bundan sonra da yine aynı şekilde korumaya devam edeceğiz.”
Diğer konularda Erdoğan’ı eleştirsek bile ilkesel olarak Cumhurbaşkanı bu konuda doğru bir yerde duruyor. Hem doğru hem gerçekçi yaklaşım Suriyelerin geri gönderilemeyeceğini söylüyor.
Her ne kadar kendi partisinde de olaylar karşısında kendine özgü tutum geliştiremeyip duruma göre vazife çıkaranlar genel rüzgâra göre tavır alsalar da Erdoğan’ın bu tutumu önemli.
Bugün ekonomik kriz ve adalet problemlerine rağmen Erdoğan’a oy vermeye devam eden seçmenin göçmenler nedeniyle kararını gözden geçirmesini gerektiren bir durum yok. Eğer bu kitle Erdoğan’dan vaz geçecek olsa bunun için elinde çok fazla sebep var zaten.
Aksine Erdoğan’ın CHP ve muhalefet karşıtı bir duruşu genel çizgisi ile uyumlu bir şekilde benimsemesi siyaseten daha tutarlı bir tutum.
Muhalefet partilerinin de jenerik ve genel geçer tutumlar yerine kendi ilkeleri ile tutarlı net tavır almaları son tahlilde seçmenin alacağı kararda daha önemli bir katkı sağlayacak.
Özdağ rüzgarına kapılmak, Özdağ’dan başka kimseye fazladan oy getirmez.