Türkiye kim, yüzyıl kimin?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yarın Ankara’da “Türkiye Yüzyılı” başlıklı bir toplantı düzenliyor.
Başlık çarpıcı ve iddialı. Tam da Cumhuriyet’in ilk yüzyılının bitip ikinci yüzyılının başlayacağı bir eşikte Erdoğan bu başlık ile bir gelecek vizyonu çizecek. En azından beklenti bu yönde.
Toplantının ser-levhasındaki iki kelimeden yola çıkarsak önce “Türkiye kim?” diye sormak gerek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasetini, iki kutupta tanımladığı bir Türkiye üzerinden yürütüyor. Yani Erdoğan’ın iki Türkiye’si var. Biri kendisine oy veren, destekleyen, daha yalın ifadesi ile yerli ve milli bir Türkiye.
Diğer Türkiye Erdoğan’a uzak. Daha iyi arabaya binmek, daha fazla konsere gitmek gibi süfli (adi, bayağı, aşağılık – TDK) amaçlarla başka ülkelere gidenler, sulu-kuru mücadelesinde Erdoğan’ın istediği çizgiye gelmeyenler, Gezi eylemlerine yakın olup cumhurbaşkanı tarafından hakarete varan tanımlarla etiketlenen kadınlar, AK Parti’nin gölgesini kendinin sananlar, Türkiye’nin ana muhalefet partisi etiketini taşısa da Erdoğan’a göre milli güvenlik sorunu olanlar, 5 tane 10 tane 15 tane çocuk yapanlar ve haliyle onların çocukları, ve daha niceleri.
Belki Türkiye’deler ama Erdoğan’ın Türkiye’sinde değil.
Kimlerin davetli olduğuna dair bir haber şöyle:
"Türkiye Yüzyılı" tanıtım toplantısına Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Saadet Partisi, Hür Dava Partisi, Büyük Birlik Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti, Vatan Partisi, Yeniden Refah Partisi, Anavatan Partisi ve İYİ Parti genel başkanları davet edildi. Programa ayrıca sporcular, sanatçılar, cemaat vakıfları, Alevi dernekleri, STK temsilcileri, sanayici ve işadamları, sanatçılar, çevreci genç ve kadınlar, şehit ve gazi yakınları, engelliler, Romanlar, siyasi parti temsilcileri, yabancı misyon temsilcileri, akademisyenler, bazı muhalif gazeteciler ile sosyal medya fenomenlerinin de davet edildiği duyurulmuştu.”
Liste epey geniş. Cuma günü kimlerin Erdoğan’ın Türkiye’sine girmeye hak kazandığını daha net görürüz. Kimlerin giremediğini de. Tabii asıl mesele o listede olabilmenin seçimlerden sonra da girileceğini garanti edip etmediği.
Bu arada toplantıya davetli gazetecilerin katılmasından daha doğal bir durum yok. En azından kayıt düşmekte fayda var.
Gelelim başlıkla ikinci kelimeye, “Yüzyıl”a.
Geleceğe dair hedefler her zaman iktidarlar için önemli araçlar. Hele de toplumu ciddi kimlik yarılmaları üzerinden tahkim eden ve sıradan siyasetçi olmanın ötesinde bir misyon ile kendi kaderini ülkenin kaderi ile eşit gören, böylece kendi önemini bir ülke ölçeğine çıkardığı gibi 90 milyonluk bir ülkenin önemini de tek bir kişinin kaderine indirgeyen liderler büyük mega idealler çerçevesinde siyaset yapmayı tercih eder.
Bu bir yanda günlük problemlerin tartışılmasının önüne geçmek diğer yanda kısa vadede test edilmesi mümkün olmayan hedeflerle seçmenleri motive etmek için iyi bir araç.
Gerçi test edilebilecek 2023 hedeflerinde iktidar ilan ettiği hedeflerin çok gerisinde kaldı ama dün dündür bile değil kimi zaman Türk siyasetinde.
Kimin yüzyılı deyince haliyle bizim ömrümüz yeter mi bilinmez ama bugünkü yaşı itibariyle en az 50 yıl daha bu Türkiye’de yaşaması beklenenleri düşünmek gerek. Panoramatr Temmuz 2022 araştırmasına göre toplumun yüzde 51’i imkânı olsa yurtdışında yaşamak istiyor. Hani şu süfli hevesler peşinde koşanlar.
Erdoğan’ın Türkiye Yüzyılı diye ilan etmeye hazırlandığı dönemi en uzun süre görecek olanların, yani gençlerin, yani 18 ile 24 yaş arasındakilerin ise yüzde 73’ü imkânı olsa başka ülkeye gitmek derdinde. Yani Erdoğan’ın açıklayacağı yüzyılda imkân olsa buralarda pek kimse kalmayacak.
Türkiye Yüzyılı bir de küresel bir iddia taşıyor. Yani tüm dünyada bir Türkiye Yüzyılı yaşanacağı savı var. Burada rakamlar fazlasıyla açıklayıcı.
IMF’nin paylaşmış olduğu, ülkelerin yıllara göre GSYH istatistiklerinde Türkiye, 2002 yılında 238 milyar $’lık GSYH’si ile dünyada 21. sıradaydı. Türkiye, AK Parti’nin ilk on yılının sonunda 17.liğe kadar yükseldi.
Sonra AK Parti tümüyle Erdoğan’ın oldu. Sonra kendisi Cumhurbaşkanı seçildi. Bugün Tayvan ve Polonya’nın ardından 23. sıraya gerilemiş durumdayız.
Tayvan ve Polonya mevcut ekonomileri ile gelecek yüzyılı Tayvan Yüzyılı ya da Polonya Yüzyılı diye ilan ederler mi bilmiyorum. Ama Erdoğan yarın, yüzde 100 enflasyon ile Türkiye Yüzyılı açıklayacak.
Her şey ekonomi mi? Elbette değil. Değil de onun yerine bu iddianın altını neyle dolduracağımızı da bu itirazı dile getirenler anlatırsa mutlu oluruz.
Hülasa-i kelam. Gelecek yüzyılı tarif ederken Erdoğan’ın kurduğu sistemin en az 20 yıl daha devam edeceği ve sonrasını şekillendireceği bir dönemden mi bahsediyoruz, yoksa sancılı bir dönemin ardından çoğulcu bir yapı ile kimsenin ‘öteki’ olmadığı bir yüzyıl mı inşa edeceğiz?
Bunun ilk işaretini de önümüzdeki seçimlerde göreceğiz.