Laf salatası değil, yol haritası
Ülke olarak içinden geçtiğimiz siyasi ve ekonomik kriz sadece bir yönetim krizi değil; aynı zamanda bir vizyon, bir çözüm üretme ve bu çözümleri topluma açıklama krizi.
Yıllardır aynı kısır döngüye sıkışmış boş vaatleri dinlemekten yorgunuz.
Toplumun önüne çıkan her siyasetçi elinde bir reçete varmış gibi yapıyor.
Somut adımlar, net hedefler ve hesap verebilirlik bekliyoruz ama beklentilerimiz karşılanmıyor.
Gerçek bir çözüm üretecek siyasi iradenin, bu ülkenin yakıcı sorunları karşısında şu tür sorulara açık, net ve detaylı cevaplar vermesi gerekiyor:
- Bizi bu krizden çıkaracak ekonomik model hangisi olacak?
- Devlet merkezli, planlamacı bir model mi öne çıkacak? Bu durumda verimlilik nasıl sağlanacak, liyakatli kadrolar nasıl bulunacak? Otoriterleşmenin önü nasıl alınacak?
- Serbest piyasa temelli neoliberal bir yol mu izlenecek? Piyasa nasıl denetlenecek? Sosyal adalet nasıl korunacak?
- Karma model benimsenirse, birbiriyle çelişen kararların önüne nasıl geçilecek? Ekonomik karar alma süreçleri nasıl sadeleştirilecek?
- Adalet sistemi nasıl ıslah edilecek?
- Yürütmenin yargı üzerinde etkisi nasıl kırılacak? Hâkim ve savcı atamalarında tarafsızlık nasıl garanti altına alınacak?
- Tutukluluk süresinin cezaya dönüşmesi, siyasi davalar, mahkemeye güven eksikliği gibi temel sorunlar nasıl çözülecek?
- Yavaş ve verimsiz adalet sisteminin yarattığı mağduriyetler nasıl giderilecek?
- Temel insan hakları, demokrasi ve özgürlükler nasıl güvence altına alınacak?
- Eleştirel düşünceye alan açmak için ne yapılacak?
- Fikir, vicdan ve ifade hürriyeti nasıl korunacak?
- Medya üzerindeki baskı ve sansür nasıl kaldırılacak?
- Göçmen politikasında nasıl bir yol izlenecek?
- Sığınmacıları geri gönderme politikaları hangi esaslar üzerine inşa edilecek?
- Entegre edilen göçmenlerin topluma uyumu için ne yapılacak?
- Eğitim sistemi nasıl düzeltilecek?
- Gittikçe işlevsizleşen orta ve yüksek öğretim nasıl ıslah edilecek?
- Mesleki eğitimin kalitesi nasıl artırılacak?
- Eğitimde fırsat eşitliği nasıl sağlanacak?
- Siyasetin finansmanı nasıl şeffaflaştırılacak?
- Siyasi partilerin gelir-giderleri nasıl denetlenecek?
- Siyasi partilere yapılan bağışlar ve partilerin yaptığı harcamalar nasıl şeffaflaştırılacak?
- Siyaseti zor ve pahalı hale getiren siyasi partiler kanunu nasıl düzeltilecek?
- Rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede hangi somut adımlar atılacak?
- Denetim kurumlarının yetkileri ve bağımsızlıkları nasıl garanti altına alınacak?
- İhbar mekanizmaları nasıl güçlendirilecek?
- Kamu ihaleleri nasıl daha şeffaf hale getirilecek?
- Kara para ekonomisiyle mücadele nasıl olacak?
- Yasadışı bahis, uyuşturucu ticareti, internet dolandırıcılığı gibi hızla yaygınlaşan suçlar nasıl engellenecek?
- Kara para akışını durdurmanın yaratacağı sıkıntı hangi meşru kaynaklarla telafi edilecek?
- Sosyal güvenlik sistemi nasıl sürdürülebilir olacak?
- Erken emeklilik nedeniyle oluşan yük nasıl dengelenecek?
- Emekli olup üretme potansiyeli olanlar yeniden nasıl istihdama çekilecek?
- Sistemin çökmesini önlemek için hangi reformlar yapılacak?
- İktidar partileri nasıl denetlenecek?
- Yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin her birinin diğerleri üzerinde yaptırım gücünü koruması nasıl sağlanacak?
- Resmi denetim organlarının siyasi baskılardan korunabilmesi için hangi tedbirler alınacak?
- Yolsuzluğa bulaşan parti bürokratların etkin takibi ve cezalandırılması nasıl sağlanacak?
Bu sorular lafla geçiştirilemeyecek kadar ciddi. Her biri, geleceğimizle doğrudan ilgili.
Bunlara tatmin edici cevaplar veremeyen hiçbir siyasi aktör, krizi çözme iddiasında bulunamaz.
Doğru soruları sormak vatandaşın görevi, cevaplamak ise siyaset kurumunun sorumluluğudur.
Artık siyasetçilere “Boş laflara, duygu istismarına karnımız tok! Neyi, nasıl yapacağınıza dair detaylı projelerinizi görelim” dememiz lazım.
Demokrasinin özü budur: Hesap soran vatandaş, hesap veren siyasetçi.
Türkiye'nin sorunlarının çözümü bu hesaplaşma kültürünü içselleştirmekten geçiyor.
Belki bunu becerebilirsek, düştüğümüz çukurdan çıkabiliriz.














