“Bin düşün bir söyle…”

Bugünden itibaren sosyal medya gerçeğini siyasetin daha fazla gündemine almasını öneririm. Hele de seçimin ayak seslerini iyiden iyiye duyduğumuz bugünlerde…

Neden böyle söylüyorum?

Açıkçası birkaç gündür İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın küfür meselesi konuşuluyor. Hangi mecrayı açsak bu konu karşımıza çıkıyor.

Öncelikle yaşanan hadise üzücüdür. Bir siyasetçinin böyle bir üslupta olması kabul edilemez. Böyle bir üslubun aması, lakini, fakatı olmaz. Bu çok nettir. Bu konuyla ilgili İYİ Parti de gerekeni ivedilikle yaptı ve Türkkan grup başkanvekilliği görevinden alındı.

Buraya kadar yazdıklarım günlerdir konuşulanlar… Asıl bu hadise üzerinden sosyal medyanın rolüyle ilgili kalem oynatmak isterim.

Twitter’a en son baktığımda bu konuyla ilgili paylaşılan bir gönderi, yaklaşık sekiz milyon kişi tarafından izlenmişti. Belli ki bu rakam on milyona doğru gidiyor. Ayrıca başka başka hesaplardan da milyonları geçen paylaşımlar var. Rakamlar yirmi milyona doğru gidiyor. Belki de daha fazla…

Dolayısıyla bu olay gösteriyor ki, yaşadığımız yeni medya ortamında siyasetçilerin bin düşünüp bir söylemesi önemlidir.

Neden böyle söylüyorum?

Öncelikle rakamları konuşturalım… Sonra üzerinde değerlendirme yaparız.

Türkiye’de Internet World Stats, 2021 verilerine göre; nüfusun % 83,3’ü internete erişim sağlayabiliyor. Ülkemiz, internet kullanıcısı sıralamasında, Avrupa’da 3. sırada yer alıyor.

Diğer taraftan, nüfusun %71’i sosyal medya kullanıcısıdır. Yaklaşık olarak Youtube kullanıcı sayısı 51 milyona, Instagram kullanıcı sayısı 46 milyona, Facebook kullanıcı sayısı 38 milyona ve Twitter kullanıcı sayısı 14 milyona ulaşmıştır (Kaynak: we are social, Digital 2021).

Ülkemizde internetin ve dolayısıyla sosyal medyanın bu denli yoğun kullanılması, gündemin haliyle sosyal medyada şekillenmesine yol açıyor.

Bu noktada, sosyal medya, en basit tanımla bireylerin duygusal deneyimlerini paylaşabildikleri bir platformdur. Bireylerin kişisel olarak, herhangi bir konuda olumsuz deneyimlerini sosyal medyada paylaşması, bir anda, kolektif olarak o konuya ilişkin olumsuz duyguları ortaya çıkartabilir. Sosyal medyanın olumlu konuları köpürtmesi hepimizi memnun ederken, olumsuz olayların genele yayılması da, sosyal medyada bir o kadar hızlı ve kolay oluyor.

Aslında olumlu duyguların ortaya çıkmasında sıkıntı yok. Ki olumlu duygular çıksın diye birçok paylaşım yapılıyor.

Burada asıl sıkıntı olumsuz duyguların katlana katlana ortaya saçılmasıdır. Yani hiç beklenmedik bir anda bir kriz ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Ve bu noktada, en önemli konu duyguların yönetimidir. Ki böyle durumlarda krizi yönetmek de kolay değildir. Zira iletişim eskisi gibi tek yönlü değildir.

Eskiden mesajını iletmek isteyen siyasetçi, kurum vs. ne yapardı? Açıklamasını yapıp geri çekilirdi. Ama şimdi öyle mi?

Açıklamayı yaptıktan sonra tepkiler, cevaplar hemen ardı sıra geliyor. Ve tüm bu yorumları, tepkileri hepimiz görüyoruz. Yani hem cevap veriliyor hem de kullanıcılar kendi aralarında etkileşim halindeler. Dolayısıyla herhangi olumsuz bir durumda kartopunun çığa dönüşmesi an meselesi…

Artık kabul edelim ki iletişim çift yönlü… O eski mesajımı ilettim, geri çekilirim, rahatıma bakarım günleri yok artık. Mesajı iletir iletmez karşı argümanlar uçarak geliyor. Hem de hepimizin gözünün önünde… Yani saniyeler içinde vezir de olunabiliyor, rezil de…

Bir de sosyal medyada gündem olunması önemli değil diyen bir grup var. Nasıl olsa unutulur diyenler var. Bu söylemlere katılmıyorum, zira sosyal medya aktiviteleri duyguları ve kalite algısını etkileyebiliyor. O an için o gündem geçmiş olabilir ama konuyla ilgili kalite algısının ya da duyguların olumsuz etkilenmediği anlamına gelmez. Ve o olumsuz duygu her an karşınıza çıkabilir.

Dolayısıyla, teknoloji çağında bin düşünüp bir söylemek çok daha önemli hale geldi.

***

Görünen o ki, önümüzdeki seçim stratejisi “gerilim” üzerine inşa edilecek. Şimdi bu cümleyi okuyunca bu yeni bir şey değil diyebilirsiniz.

Evet, seçim dönemlerinde gerilim hep olan bir kavram… Yani yeni değil…

Yeni olan bu stratejinin sosyal medya değişkeniyle birlikte çok daha güç kazanmış olmasıdır. Yeni olan modele sosyal medya değişkeninin bu denli güçlü bir şekilde girmiş olmasıdır. Yani tüm bu olanlara çarpan etkisi yapan sosyal medya gerçeği daha çok gündemimizde olacak denilebilir.

Diğer taraftan, milyonların herhangi olumsuz bir durumu sosyal medyada izlemesi, üzerine yorum yapması, etkileşim halinde olması olumsuz duyguların ortaya saçılmasını sağlayabilir. Bu da şu an kararsızlardaki kalabalığın bulundukları yere sıkı sıkıya tutunmalarına neden olabilir.

Burada küçük bir parantez açmak isterim:

Herhangi bir seçmenin bulunduğu partiyi bırakıp başka bir partiyi desteklemesi için o partiyi, tanıması, fark etmesi ve bu parti için olumlu duygular hissetmesi beklenir. Bu süreçte partilerin yaptığı tüm mutfak ve saha çalışmaları önemlidir. Ki ancak, bu noktadan sonra seçmenle parti arasında bir sadakat ilişkisi oluşabilir. Bu noktada, özellikle duygular önemli bir değişkendir.

Dolayısıyla, ekonomide çok büyük bir mucize yaşanmaz ise kararsızlar eski partilerine geri dönmeyi düşünmeyebilir. Ve fakat yeni bir parti için de kapılarını açmaları zor olabilir.

Son olarak, muhalefet partilerinin çok dikkatli olması gereken bir döneme girdik ve bugünden itibaren sahayı daha çok konuşacağız gibi görünüyor.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum