CHP’nin AK Parti’yle rekabeti?
Dün akşam KRT’de katıldığı programda Kemal Kılıçdaroğlu’nun belirttiği ‘Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir’ cümlesiyle birlikte ne zamandır yazmak istediğim yazı konusunun kapıları açıldı.
Hatırlayalım… CHP’nin kurultayında Özgür Özel’in Kılıçdaroğlu’nu yenerek genel başkan seçilmesi çok önemli bir gelişmeydi.
Önemliydi zira Özel’in genel başkan olmasıyla birlikte kısa zaman içinde yerel seçimlerde CHP büyük bir başarıya imza attı. Dile kolay… % 25’den % 38’e yükselen bir CHP. Yıllar sonra gelen büyük bir başarı hikâyesi.
Gündem yoğunluğundan bazen bazı konular geri planda kalabiliyor doğrusu. Özel’in bu başarıda hakkını teslim etmek gerektiği düşüncesindeyim.
Özel’in öncesindeki döneme bakalım… Yıllarca gördüğümüz neydi?
Partide gerçek gündemden ziyade çoğunlukla partinin gündeminin konuşulması.
Bir taraftan da partideki ekiplerin çoğunlukla toplumda yeterince karşılığı olmayan siyasetçiler olması. Öte yandan bu durum Kılıçdaroğlu’nun yerel seçimlerde İmamoğlu ve Yavaş’ı aday göstermesiyle bir nebze aşıldı denilebilir.
Gelinen bu noktada CHP belli bir oy oranını aşamayan bir parti görünümündeydi. Bir anlamda CHP uzunca bir süre nevrötik bir örgüt yapısına sahipti denilebilir. Açıkçası bu durum Özel’in seçilmesiyle birlikte değişmeye başladı.
Yerel seçimlerdeki başarıyla ilgili olarak; özellikle parti örgütünün iyi şekilde organize edildiği düşüncesindeyim. Bunun için de sahayla bağlantının iyi olması gerekir. Ayrıca adayların belirlenmesi sürecinde de etkin bir şekilde araştırmaların yapıldığı ve buna göre doğru adayların belirlendiği söylenebilir. Tüm bu süreçlerde Özgür Özel’in olumlu anlamda etkisini belirtmeden olmaz sanırım.
Yerel seçimler sonrası CHP’nin oyları düşmüş olsa bile partinin rekabet yeteneğinin ve dolayısıyla performansının hâlihazırda zayıf olduğu söylenemez.
Öte yandan ekonomideki kötü gidişatın AK Parti’yi beklenenden daha fazla zorladığı belirtilebilir. Zira kalabalıkların zorluklara katlanma süresi gittikçe uzadı. Sürekli sabır deniyor yalnız özellikle sabit gelirlilerde dayanacak pek de güç kalmadı. Diğer etkenlerle birlikte Suriye rüzgârının etkisinin hızlı bir şekilde yavaşlamasında bunun da etkisi olduğu düşüncesindeyim.
Cumhur İttifakı’nda güç birikmesi olmasına rağmen AK Parti istediği oy oranlarına ulaşamıyor. Bir anlamda CHP ve AK Parti arasında ciddi bir rekabetin yaşandığı da söylenebilir.
Kırmız kart gibi bazı konularda Özgür Özel’i eleştiriyor olsak da rekabet açısından CHP’nin performansının kötü olduğu söylenemez.
Öte yandan Trump’ın gelmesiyle birlikte dünya genelinde yaşanan belirsizliğin daha da arttığı bir gerçek. Gazze halkının Mısır ve Ürdün’e taşınması gibi olmayacak fikirlere sahip. Ya da Grönland'ı satın almak isteyebiliyor. Bir anlamda Trump’ın öncülüğünde ekonomik bir savaşın ayak seslerini duymaya başladık da denilebilir.
Diğer taraftan bunlar aslında dış politikanın önümüzdeki dönemde çok daha önemli hale geleceğinin bir göstergesi. Dolayısıyla CHP’nin dış politika kapsamında daha nitelikli politikalar üretmesi anlamlı olabilir.
Bir taraftan da etrafta yaşanan savaşlar, belirsizlikler ya da ekonomimizin bu denli kırılgan halde olması gibi birçok etken vatanseverlik duygusunu yükselten faktörler olarak ayrıca söylenebilir.
Böylesi bir dönemde Devlet Bahçeli’nin belirttiği terörsüz Türkiye söylemi hiç şüphesiz önemli ve değerli… Öte yandan bu açıklamayı Bahçeli dışında başka bir aktör yapmış olsaydı büyük bir tepkiyle karşılaşılabilirdi. Şunu özellikle belirtmek isterim: Umarım bu süreçten silah bırakma gibi olumlu sonuçlar ortaya çıkar. Yalnız silah bırakmanın sadece örgüt ile ilgili değil ardındaki birçok ülkeyle de ilgili olduğu görünüyor. Dolayısıyla bu mesele kolay bir mesele değil.
Vatanseverlik duygusunun bu denli yüksek olduğu bugünlerde umarım atılan adımlar olumlu sonuçlar üretir; yalnız kalabalıkların bu önemli süreci sahiplendiği düşüncesinde değilim. Ayrıca DEM seçmeninin de Cumhur İttifakı ile yapılması olası bir işbirliğinde bu bloka çoğunluk olarak yakın duracağı pek görünmüyor.
Son olarak gündemimizde bir de cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi var. Bu konuda Altılı Masa dönemindeki yanlışların yapılmaması gerektiği düşüncesindeyim.
Demem o ki; önümüzdeki dönemde partiler arası rekabetin daha da çetin bir hale geleceği şimdiden söylenebilir.














