“…terör örgütü silah bırakmalıdır ve kendi kendisini feshetmelidir”
İmralı’nın önemli çağrısı sonunda geldi. Şüphesiz çağrıdaki en can alıcı cümle şuydu:
“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”
Ve bu çağrı üzerine örgütten de ‘ateşkes ilan ediyoruz’ açıklaması geldi. Yalnız örgüt açıklamasında İmralı’nın kongreyi yönlendirmesi, yürütmesi bir anlamda yönetmesi gerektiğini de belirtti.
Oysaki İmralı çağrısında ne diyor?
‘Kongrenizi toplayın ve karar alın’ diyor. Yani yönlendirmeyi örgüte baştan yapıyor. Bir anlamda ‘şart, şurt’ belirtmeden karar alın, silahları bırakın ve örgütü feshedin’ deniyor.
Dolayısıyla buradaki mesaj çok nettir. Söylenen şartsız bir şekilde silahların bırakılması ve örgütün kendini feshetmesidir.
Burada bir parantez açmak isterim:
Çağrı gelince hızlıca İstanbul’da genel olarak çağrıya ve bu meseleye nasıl tepki veriliyor diye sorular sordum. Bu noktada duyguların çok sert olduğunu özellikle belirtmek isterim. Bu zamana kadar tartışılan ‘İmralı’nın görüntülü açıklama yapması ya da umut hakkı’ gibi kavramlara çok sert tepki verildi.
Ayrıca kiminle konuşsam konu hemen Fırat’ın doğusuna getirildi. Konuştuğum kişilerin ifadesiyle ‘Korkumuz bu bölgede bir oldubittiyle bir yapılanmanın kurulmasıdır’ deniyor.
Yani genel olarak sahada gördüğüm ciddi bir güvensizlik iklimi hâkim…
Dolayısıyla sürecin başından bu yana tüm tepkilere rağmen yılların tecrübesiyle adımlarını sağlam bir şekilde atan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye bundan sonraki süreçte çok daha fazla ihtiyaç olduğu belirtilebilir. Bu vesileyle Bahçeli’ye acil şifalar diliyorum.
Aynı şekilde sahadaki yoğun tepkilerden yola çıkarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğine de bu zorlu konuda her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu söylenebilir. Şunu da eklemek isterim… Sahada anayasanın maddelerinin değiştirilmesi hususundaki tartışmalarla ilgili de çok keskin tepkiler mevcut.
Devam edelim…
İmralı’nın çağrısında en önemli taraf elbette ‘silah bırakma ve örgütün kendini feshetmesidir’. Ayrıca öncesinde de geçerliliği olmayan ‘federasyon, idari özerklik’ söylemlerinin de geçerliliğinin kalmadığını İmralı da çağrısında belirtiyor.
Aslında şunu görüyoruz ki dünya genelinde ‘devlet’ kavramının ağırlığının giderek arttığı bir süreçteyiz. Bir anlamda devletin düzenleyici rolünün arttığı bir dönemdeyiz. Yani bu olanlar da tesadüf olmasa gerek…
Öte yandan İmralı’nın çağrısına Fırat’ın doğusundan şöyle bir mesaj geldi: “Öcalan’ın çağrısını memnuniyetle karşılıyorum ancak bu çağrı Suriye'ye yönelik değil, PKK için.”
Tam da bu noktada şunu söylemek lazım… PKK neyse PYD/YPG‘de odur. Dolayısıyla İmralı’nın çağrısı Fırat’ın doğusunu da kapsıyor.
Bununla birlikte AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İmralı’nın çağrısı sonrasında yaptığı açıklamada ne dedi?
'”PKK, PYD, YPG, SDG hangi adla olursa olsun, Irak ve Suriye’deki bütün uzantılarıyla terör örgütü silah bırakmalıdır ve kendi kendisini feshetmelidir.” dedi.
Özetle; bu çağrı sonrasında beklenen şartsız bir şekilde silahların bırakılması ve örgütün kendini feshetmesidir.
Şimdi bu meseleyle ilgili çerçeveyi biraz daha genişletecek olursak…
Orta Doğu’da yoğun siyasi ve güvenlik karmaşasının yaşandığı bugünlerde İmralı çağrısı ve sonrasındaki gelişmeler iyi yönetilebilirse burada yeni fırsatlar olabilir. Tam tersi durumda da doğal olarak olumsuz bir tabloyla karşılaşılabilir.
Nitekim Esad rejiminin yıkılması sonrasında yeni bir hükümetin kurulması, son dönemdeki gelişmelerle birlikte İran’ın zayıflaması gibi gelişmeler ve Amerika’nın bu bölgede nasıl bir adım atacağı son derece önemli.
Açıkçası asıl soru; bu çağrıyla birlikte özellikle Suriye tarafında ortaya çıkacak gelişmeler ışığında Türkiye, Amerika, Rusya, İran ile ilgili dengenin nasıl şekilleneceği yönündedir.














