12 yıllık zorunlu eğitime son!
Geçen yılın mart ayından beri eğitim Covit-19 salgınının gölgesinde devam etmeye çalışıyor. Bu yıpratıcı süreçte eğitimin tüm paydaşları inanılmaz derecede yoruldu. Yine de sürecin bize kazandırdıkları da var. Eğitim-öğretim süreçlerinin bir kısmının uzaktan erişim yoluyla yapılabileceğini gördük. Artık gelecekte eğitimde hibrit/karma uygulamalar kaçınılmaz görünüyor.
Batı’yı her alanda taklit ederken olması gereken altyapıyı kurmadığımız için sürekli hayal kırıklığı yaşıyoruz. Sonuçta temelsiz bina ya çöküyor ya da yan yatıyor. Ancak uzaktan eğitim sürecine pek çok ülkeden çok daha iyi adapte olduğumuz da bir gerçek.
2023’e doğru ilerlerken kâğıt üstünde Batıcılık oyunun bize verdiği bazı zararlardan kurtulmak için birtakım adımlar atılması şart. Pedagojik değil ideolojik gerekçelerle 28 Şubatçıların 8 yıllık kesintisiz eğitim hamlesine karşı 12 yıllık 4+4+4 sistemini getirerek kendi ayağımıza bir kere daha kurşun sıktık.
Milyonlarca gencimiz bir tornavida bile tutmayı öğrenemeden üniversite kapılarına yığılıyor ve oradan da yine hiçbir şey öğrenemeden mezun oluyorlar.
Yakında lise yerleştirmeleri yapılacak ve yine feryat figanlar havada uçuşacak. Yüzbinlerce aile istedikleri okula(!) yerleşemedikleri için hayal kırıklığına uğrayacaklar. Halbuki hayal kırıklığına uğranacak bir durum yok. Hangi sistemi getirirsek getirelim herkesin istediği yere yerleşmesini sağlayacak bir sistem kurma şansınız yok.
Çok basit düşünelim; bütün çocukların tüm derslerden belirlenen tüm kazanımları tam olarak kazandıkları bir ortam olsa ne yapacağız? Herkesi Robert Koleje ya da Galatasaray Lisesine alma şansımız olacak mı?
Olmayacağına ve böyle bir sistem de imkansız olduğuna göre biz elimizdeki malzemeyi ve geleceği ona göre planlamamız gerekmiyor mu? Tuhaf bir şekilde ülkede hemen hemen -çok az kişi hariç- hiç kimse çocuğunu meslek lisesine layık görmüyor. Sanırsınız meslek liseleri vebalı!
Buraya nereden geldik üzerinde düşünülmesi gereken bir mevzu. Kendim de meslek lisesi mezunuyum ve benim zamanımda meslek liselerine de sınavla yerleşilirdi. Ve ben meslek lisesine 100 sorudan 85 net ile yerleşmiştim. O zamanlar Fen Lisesi ve Anadolu Liselerine yerleşebilmek için 95 ve üstü net yapmanız gerekiyordu.
Aslında geçmişte eğitim sistemimiz farklı sınıf düzeylerinde öğrencileri öyle ya da böyle bir elemeye tabi tuttuğu için öğrenciler de yollarını erkenden çizme şansına sahip oluyorlardı. Akademik olarak eğitim yolunu seçenler ile mesleğe yönelenler geçmişte erkenden ayrılırdı. Mesleğe yönelmek demek de tamamen akademik bir gelecekten kopmak anlamına gelmiyordu. Benim mezun olduğum Gazi Teknik Motor Bölümünden 32 arkadaşımın yanlış hatırlamıyorsam en az 26’sı 4 yıllık bir üniversite okudu. İçimizde matematik bölümünü ve makine mühendisliğini kazananlar bile çıkmıştı.
Ama 28 Şubatçıların İmam Hatip nefreti tüm meslek liselerini itibarsızlaştırdı ve meslek liselerini hiçbir yere yerleşemeyenlerin dışarda kalmamak için mecburen gittikleri okullara dönüştürdü. Ve asıl bomba ise sınıf geçme yönetmeliklerinde yapılan değişiklikle atıldı. Her öğrenci kendi akranları ile eğitim görmeli denilerek sınıf tekrarı tamamen bitirildi.
Sınıf tekrarı çok eleştirilen bir konu olsa da bence bir gereklilik. Siz sınıfları hiçbir yeterliliğe sahip olmadan geçilebilecek bir seviyeye indirdiğinizde bu işin ucu üniversiteye kadar çıkmaktadır.
Sınıf tekrarına karşı olanlara alandan bir örnekle cevap vermek istiyorum. Yıllar önce çalıştığım bir okulda X isimli -fiziki açıdan arkadaşlarından hiçbir eksiği olmayan hatta fazlası olan- bir öğrencim maalesef küçük yaşta geçirdiği ateşli bir hastalık sebebiyle zeka yaşı olarak akranlarında 4-5 yaş geri idi. X’e iki yıl boyunca adını, soyadını yazmayı ve toplama-çıkarma yapmayı zorla öğretebilmiştim. Güçlükle okuldan mezun etmiş, tanıdığım bir iki kişi vasıtası ile de kendisine sanayide bir çıraklık ayarlamaya çalışmıştım.
Yeni eğitim-öğretim yılı başında bir gün yolda bizim X ve annesi ile karşılaştığımda şok olmuştum çünkü bizim X yepyeni lise talebesi kıyafetleri ile karşımda idi. Annesine ne olduğunu sorduğumda aynen şu cümleyi kullandı “Hocam ortaokulu bitirdiyse liseyi de bitirir dedim ve okula yazdırdım!”
Adını bile doğru düzgün yazamayan bizim X liseyi de bitirdi çünkü sonra 12 yıl zorunlu eğitim geldi. Peki bu çocuğa okulun kattığı ne var? O da şanslı ise sosyal çevre dışında hiçbir şey. Ya kaybettirdikleri!..
Ben eminim ki; bizim X üniversite sınavında barajı geçebilecek durumda olsa idi 2 ya da 4 yıllık bir bölümü de okumak için yine aynı azimle yola devam edecekti.
Burada suçlu kim?