Aman çölümüze yağmur yağmasın

Geçen hafta ifade özgürlüğünün önemine dair yazmıştım ve daha bu yazının mürekkebi kurumadan Mustafa Öztürk’e yönelik linç girişimi başladı. Buradaki saldırıdan çok saldıranların bir kısmının kimliği bence çok daha önemli. Çünkü bu topraklarda fikirleri, inançları vb. sebeplerle bir dönem linçe uğramayan kimse yok. Bu ruh hali öyle derindir ki, geçmişte ülkenin içinde bulunduğu etnik-dini sorunları inkâr minvalinde bir sorun varsa o da “Türklük-Sünnilik sorunudur” yazanlardan geçilmezdi. 

Sürüden ayrılanı kurdun kaptığı bir düzeni her fırsatta kutsuyor, sonra da çölümüze neden yağmur yağmadığını soruyoruz. Ülkemiz adına alttan alta çok güzel şeyler de oluyor ama bu kuraklığın verdiği susuzluktan bu güzelliklerden mutlu olamıyoruz. 

Sanki bu güzellikleri özgürlükle, insan hakları ile, adalet ile tahkim edersek kaybederiz sanıyoruz. Birilerinin çarpık geçmiş tahayyülleri bir kabus gibi üzerimizde geziyor. Halbuki güya iyi niyetle kurdukları hayallere ulaşmanın yolu bilgiyi üretmek, ekonomik gelişmeyi yükseltmek, halkın bir kesimini değil çoğunluğunu mutlu etmek vb. yollardan geçiyor. 

Ama tuhaf bir şekilde “hepimiz kardeşiz” cümlesinin arkasından ülkenin yarısına demediğini bırakmayan bir siyaset dili egemen. Siyasetin dilindeki bayağılık, aşağılarda ise lağıma dönüşüyor. Basit bir bilgi düzeltmesine ya da meraktan sorulan bir soruya bile insanlar sinkaflı ve aşağılık iftiralarla dolu cevaplar döşenebiliyor. 

Herkes mi böyle? Öyle olmadığını umut etmek istiyorum ama manzara-i umumiye hiç de hayra tebdil edilecek gibi değil. Muhalefetin konuşmadığından, tepki vermediğinden dem vuruyoruz ama aynı muhalefetin halka ulaşma kanallarının da çoğunun kapalı olduğunu görüyoruz. Görüyoruz ama açık olanlardaki performansının da yeterli olmadığını izleyip üzülüyoruz. 

Büyük bir ülkede küçük küçük gettolarda yaşıyor ve birbirimize dokunamıyoruz, halbuki çocuklarımız artık iç içe. Dünün 28 Şubat’ını hala efsane gibi anlatan ama 28 Şubat’ın hiç tövbe etmemiş baş aktörü ile kol kola yürüyenler hala CHP üzerinden siyaset yapmaya çalışıyorlar. CHP’nin yeterli bulalım ya da bulmayalım dönüşüm çabalarını kriminalize etmeye çalışmanın bize ne faydası olacağını gerçekten anlamaktan acizim. 

Daha dün bu ülke için çok doğru bir amaç uğruna açılım yapmaya çalışanlar, CHP’nin yıllardır kapalı kaldığı kesimlere açılmasından rahatsızlık duyuyor ve hainlik damgası vurmaktan çekinmiyor. 

Dedim ya çölümüze yağmur yağmasın diye her yolu deniyoruz. 

***

Öztürk’ün fikirleri külliyen yanlış olsun, olsa bile linçe müsaade etmenin siyasi-akademik-kültürel bedelini bile hesaplayamayacak bir ruh hali içindeyiz. 

Özel ve dar bir kitle ile yapılan bir sohbette sözün verdiği şehvetle aşırıya kaçmış ifadeleri öne çıkararak sanki bu tezleri ilk kez duyuyormuşçasına feveran etmek ancak planlı bir saldırının göstergesidir. Çünkü, sayın Öztürk bu fikirlerini izah eden ciltler dolusu kitaplar ve onlarca makale zaten yazmış idi ve bu bildiğimiz üzere ilk linç girişimi de değildi. Bu kez Öztürk’ün birileri tarafından kurtlar sofrasına terkedildiğini görüyoruz. 

Buradaki asıl tehlike Türkiye’nin İslam dünyasında dünden bugüne sahip olduğu o hassas noktayı büyük ölçüde kaybettiğinin görülmesi. Tarikat ve cemaatlerimiz bu coğrafyanın mayasına hiç de uymayan bir şekilde giderek selefileşmekte -burada selefileşmeyi Taliban vb. yapılara benzemek anlamında kullanıyorum- ve yabancılaşmakta. Geçmişte birden fazla tarikattan icazet almış şeyhlere şahitken bugün bırakın farklı cemaat-tarikatları aynı cemaat veya tarikat mensuplarının küçük farklılıklar nedeniyle birbirlerini tahkir hatta tekfir ettikleri bir dönemi yaşıyoruz. 

Ya yanmaz kefen satanların, Peygamberi kamyona bindirenlerin, sanki Resulullah asker arkadaşları imiş gibi her gece rüyalarında görüp dünyevi işlerinin yürütenlerin, Allah Resulünü dahi dışarıda bıraktıklarını düşünmeden sadece kendi cemaatlerinin bendelerinin cennetlik olduğunu iddia edenlerin, gaipten Challenger Uzay Mekiğinin vidalarını gevşetip düşürenlerin baş tacı edildiği bir din düzenine ses etmeyenlerin-edemeyenlerin bu linç girişimine koşarak katılmalarına ne demeli?   

Hemen her fırsatta bahse konu gruplarca dışlanan, ele geçirilmeye çalışılan ve tekfir edilen ilahiyat çevreleri Öztürk’ü bu linçe kurban vererek kendilerini kurtarabileceklerini mi sanıyorlar acaba? 

Yoksa yağmursuz çöl hepimizin işine mi geliyor? 

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum