Aytekin Yılmaz, bir cesaret portresi…

Fikir işçisi olmak, yazmak bu ülkede başlı başına bir sorun. Kaleminiz ne kadar kuvvetli, zihniniz ne denli keskin ve berrak olursa olsun az ya da çok bir mahallenin baskısı altındasınızdır. Bu baskıdan sıyrılmaya kalktığınızda da çok hızlı bir şekilde dışlanabilir ve yalnızlığa mahkum edilebilirsiniz.

Geçmişin en münzevi yazarlarından birisi Cemil Meriç idi, keza İdris Küçükömer de öyle. Bugün arkasından büyük övgüler dizilen rahmetli Akif Emre son dönemlerinde adeta kendi mahallesince tecrit edilmişti.

Yalnızlık ve terk edilmek-sanırım göçebelikten kalma- toplumumuzun iliklerine kadar işlemiş bir korku. Bu nedenle şehirlerimizin her yanı X, Y, Z il-ilçe-köy vs. yardımlaşma ve dayanışma dernekleri, lokalleri ile dolu. Çünkü, hala ergenliği atlatamamış bir toplum olarak hep bir koruyucu, kollayıcı arayışı içindeyiz.

Birey olamamanın derin sancıları… Birey olamamamız yetmezmiş gibi inanılmaz derecede de bencil ve her ne pahasına olursa olsun kazanmayı marifet sayan bir toplumuz. Paylaşma kültürümüz de bu nedenle kendi mahallemizin sınırlarını çok zor aşıyor.

Yazın alanı da ülkemizdeki pek çok alan gibi birilerince parsellenmiş durumda. Dışarıdan bu alanlara girmeye çalışmak ve bir yer edinebilmek çok da kolay değil. Bir yerlere gelebilmek için sizin yeterliliğinizin çok ama çok azı bir kriter oluyor.Olan kriterler ise fazlası ile subjektif. Bugün duayen kabul edilen pek çok isimden daha kaliteli insanlar mahalle kahvelerinde çok daha sağlam tahliller yapıp, hikayeler anlatabiliyor.

Toplumun sağdan sola hayranlıkla baktığı bazı isimlere gıpta ile bakıyorum çünkü onlardaki konfor alanına çok kimse sahip değil. Durdukları yer onlara istedikleri gibi, eğri ya da doğru söyleyip söylememelerinden bağımsız keyiflerince konuşma, yazma fırsatı veriyor.

Bu yazının konusu elbette ben değilim, bugün içinde bulunduğu konfor alanını ağır bedeller ödemeyi göze alarak terk etme cesareti gösteren bir isimden, Aytekin Yılmaz’dan bahsetmek istiyorum.
Yılmaz’ın eserleri ile ilk tanışmam kitap kurdu büyüğüm Serdar İyidoğan vesilesi ile oldu.

Yılmaz, 1967 doğumlu ve gençliğinin en güzel yıllarını cezaevinde geçirmiş. 90’lı yıllar, örgütlerin cezaevlerinde adeta özerklik ilan ettiği ve sık sık büyük olayların yaşandığı bir dönem. Yılmaz, dağdan cezaevine ve oradan dışarıya yaşadıkları ile sürekli yüzleşme ve olan biteni vicdan terazisine vurma cesareti gösterebilen bir isim ve aktivist. İlk açılım sürecinde Yılmaz, gerek kitapları gerek söyleşileri ve gerekse sosyal medyadaki paylaşımları ile Sol Örgütler ve PKK içindeki derin çelişkileri ve yüce amaçlar arkasına gizlenmiş yanlışları çarpıcı bir dille gündeme getirme cesaretini göstermişti.

Bizde hemen hiçbir kesimde kolay kolay göremeyeceğimiz bir durum…

Yılmaz’ın geldiği yer açısından bu tavrın maliyetini kimse kolay kolay tahmin edemez. Empati yeteneğiniz ne denli güçlü olursa olsun bu tür bir durumu anlamak için birden fazla sakıncalı kimliği iç içe taşımanız gerekir. Yılmaz, kendisi için hem yük hem güvence olan bir konfor alanını terk ederek yazan bir isim.

İstese idi, yaşadıklarını ve yaşanmışlıkları anlattığı eserlerini bugün muadillerinde çok gördüğümüz şekilde acı gerçekleri ve derin çelişkileri romantizm perdesi ile gizleyerek meşrulaştırabilir ve trajedileri sanki bir kahramanlık hikayesi gibi de anlatabilirdi ama yapmadı.

Kürt meselesinin bilinmeyen öteki yüzlerini ve Sol şiddetin iç boyutlarını sanırım onun kadar canlı bir şekilde ve inkâr edilemeyecek gerçeklikte anlatabilen çok az isim var. Yılmaz, kendisini dışarda tutmadan ve vicdanı da elden bırakmadan bugün çoğumuza yabancı olan bir mecrayı bizlere güçlü bir kalemle anlatıyor.

Yılmaz’ın gündeme damga vuran ilk kitabı sanırım “Yoldaşını Öldürmek(2014)” ama “Dağ Bozumu(2011)” ve “İçimizdeki Hapishane(2004)” de en az bu kitabı kadar önemli. “Yoldaşını Öldürmek” belki de dağ ile ova arasındaki çelişkinin ve ötekileşmenin hikayesini çok çarpıcı ve gerçekçi bir şekilde anlattığı için daha çok beğenildi.

İlk açılım sürecinde, Kürt Meselesinin ve PKK sorununun gerçek boyutu ile anlaşılabilmesi için bu ve diğer eserlerinin okunması gerektiğini yazmış ve dillendirmiştim. O dönem bazı yayınevleri de Aytekin Yılmaz’ın popülerliğini kullanarak kitaplarını basmak için sıraya girmişti. Ancak, daha sonra yaşananlardan dolayı bu yayınevlerimiz de durumdan vazife çıkararak Yılmaz’a karşı örtülü bir sansür getirdiler.

Vadi’den çıkan “Son Diktatör (2020)” kitabı nedeniyle Yılmaz uzun süredir görmezden geliniyor. Vadi bir yıl sonra “Yüzleşerek Barışmak (2021)” kitabını da bastı. Ama Yılmaz, üzerindeki baskı da zamanla arttı.
Neyse ki, bu örtülü sansürü cesaretle aşacak çevreler de var ülkemizde. Liberte Yayınları, Yılmaz’ın Yoldaşını Öldürmek, İçimizdeki Hapishane, Ernesto’nun Dağları ve Onlar Daha Çocuktu kitaplarını tekrar okuyucusu ile buluşturmaya başladı.

Liberte Yayınları, Liberal Düşünce Topluluğu (LDT)çevresinin editörlüğünde faaliyet gösteren bir yayınevi. LDT kurulduğu günden bugüne ülkemizde liberal değerlerin tanınması ve bu konuda sağlam bir külliyatın oluşması noktasında önemli hizmetlerde bulunmuş ve yaptığı kongre, sempozyum, toplantılar, yetiştirdiği isimler vs. ile ülkemizin düşünce iklimini etkileyen çok önemli bir STK. Türkiye gibi bir ülke için 30. yılını kutlayan“Liberal Düşünce” dergisini çıkarma başarısına sahip ve yıllardır da düzenli olarak Ürgüp’te Liberal Düşünce Kongresi’ni (31 Ekim–2 Kasım 2025) gerçekleştiriyor.Kongrenin bu yılki konuklarından birisi de Aytekin Yılmaz olacak. Yılmaz, Mihriban Şenses’in Oturum Başkanlığını yapacağı “Kürt Meselesi ve Terörsüz Türkiye” oturumunda Vahap Coşkun, Bekir Biçer ve Muhammed Akar ile birlikte görüşlerini katılımcılar ile paylaşacak.

Yolu düşebileceklere şimdiden tavsiye ederim.

YORUMLAR (3)
3 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.